Her insan bazı özelliklerle donanmış bir organizma olarak belli bir toplum ve kültür içinde doğmakta ve o toplumun kültür öğeleriyle yoğrulmakla gelişmektedir.
Diğer bir söylemle insan, kesinlikle biyo-kültürel ve toplumsal bir varlıktır. Aynı zamanda birey, yaşamı süresince devamlı bir gelişme içindedir.
İnsanı birey olmaya götüren bu süreçte insan, biyolojik gizemli güçlerle donanmış olarak dünyaya gelir.
Katılımla gelen bu nitelikler, onun yaşamı boyunca kazanacağı özelliklerin temelini oluşturur. Birey, doğduğu ortamda ki çevre elemanlarıyla bilinçli veya bilinçsiz etkiletişimi sonunda edindiği izlenimleri ve tecrübeleri bu temel ham yapıya katar ve yeni nitelikler kazanır.
Bu etkilenme sürecinde insan, çevresiyle uyum sağlayarak içinde yaşadığı toplumun bir üyesi olur. Bu bir realitedir ki insan, doğuştan ve yaşam sürecinde kazanmış olduğu yetenekleri oranında yeni icatlar meydana getirip kendisine aktarılmış olan değerleri zenginleştirir.
Bu zenginleşme sonucu insan, çevresiyle etkileşerek tekamülü sürdürür ve kendisine özgü bir kişilik kazanmış olur.
Gerçekten, kişiye birey niteliği kazandıran temel etmenle, onu diğerinden farklı yapan özelliklerdir. Her birey bilindiği gibi diğer bireyden farklıdır. Bunun sebebi, her bireyin yaşadığı ortamı oluşturan elemanlardan etkilenme düzeyi farklıdır. Bunun için, bireye, birey özelliklerini kazandıran etmenler arasında çevre verilerine öncelik vermek zorundadır.
Şüphesiz insan dünyaya gözünü açtığı andan itibaren, çevresindeki varlıklarla bir takım ilişkiler içine girer. Bu varlıklar arasında kuşkusuz en önemlisi, öteki insanlardır. İster çocuk olsun ister yetişkin biri olsun, bir toplumun bireyleri için önde gelen en belirgin ve belirleyici ilişkiler öteki insanlarla kazanılır. Dolayısıyla, bir çocuğun toplumun bir bireyi haline gelmesinde en büyük özelliği taşıyan etken toplumsal ilişkilerin kurulmasının öğrenilmesidir. Toplumsallaşmanın (sosyalleşmenin toplum üyeliğini kazanma) temel aktörleri insanlar, özellikle de ana-baba, okul çevresidir. Bu sosyalleşme doğumdan ölüme kadar sürdürülür.
Birey, toplum içinde varlığını nasıl sürdürebileceğine ilişkin bilgiler, bir başka söylemle toplumsal yaşama uyumu etkin bir biçimde öğrenir.
Bu vesileyle Ayasofya’nın camiye döndürülmesi, Türk İslam âlemine hayırlar getirmesini Allah'tan niyaz ederim.
Selam olsun Fatih Sultan Mehmet Han' a.
Ayasofya gibi bir mabedi bize kazandırmıştır. Ruhu şad olsun.