Meselelere eleştirel bakmak derinlik sağlar. Zatî düşünceyi hürleştirir. Kaynaklara başkalarının nazarıyla değil kendi inisiyatifiyle bakmayı imkânlı kılar.
Takvim yaprağı tarihçisi olmayan bir arkadaşımla bir emaneti yerine teslim etmek üzere bir menzile niyetlendik. Yola, tabana kuvvet niyetiyle çıktık. Arkamızdan gelen bir vasıta, bizi kornasıyla uyandırdı. Baktık arkadaşlarımız. İstikamet aynı olunca biz de araca bindik. Bir zaman sonra biz varacağımız noktaya ulaştık. Müsade isteyerek araçtan indik. Onlar devam ettiler erimlerine.
Vasıtayla gelince menzilimize erken vardık. Arkadaşım "bir başka kadim arkadaşa uğramak için vakit var" deyince onun işyerinden içeriye çat kapı daldık. Bereketli yüzler karşıladı bizi. İki arkadaş çay içiyordu. Kalktılar aşınaları olan arkadaşıma sarıldılar, musafaha ettiler. Aynı ihtimamla da bana yöneldiler. Bir anda dörtledik sehpanın etrafını. Çayımız da geldi.
İş ehli kişiler bunlar. Kimlik tafsilatında enaniyet olur. Sadaka veren el gibi davranalım. İkindi sonrasıydı tevafukun kader boyutu. Yıllar evvelinden muhabbete tutuşmuş şahısların ahengiyle "Kudüs meselesinden Abese suresine" uzanan içi dolu, bazen de birbirini düzelten tespitler nizama bağlı bir hızada mekana doldu.
İşin özünde "bilgiyi aracısız aramak" vardı. Mümkün mü, bu çağda mümkün...
Akşam namazını hayli geciktirdik. Ceme de ihtiyaç duyulmadan ihyası mümkün oldu.
Muhabbet esnasında çok şahıs ismi de geçti. Türk filmlerinde misalleri görülen bazı ibarelerle güldük. Döneminde adı El-Hakim olan Ebu Cehil'e karısının karşılama sözü olarak "Hoş geldin ya Ebu Cehil" demesindeki "cehalete" acayip güldük. Hiç herifin karısı herifini "Hoş geldin ey cahil" diyerek karşılar mı! Bizdeki sinema sanatındaki ilkelliği, muhteva inkıtasını göstermek bakımından mizahî bir misal.
Çok derin mevzulara da girdik çıktık. Aynı dünyaların insanlarının farklı dünyalarını keşfettik. Parmak izindeki hudutsuz tasarımın zihnî meselelerde de beşere bahşedilmişliğini müşahede ettik.
Anladığımız başka şeyler de oldu...
Hikmet denen şey erdeme akrabaymış. Fazilet denen şey de dostluğa komşu...
Ez cümle...
Varsa yedir, biliyorsan konuş. Dua et, arılaş; muhabbet ile saflaş...