Yerel seçimler öncesi siyasette aslında alışık olduğumuz bir tablo ile daha karşı karşıyayız..
Seçimlerde kendine yer bulamayan, evdeki hesabı çarşıya uymayan, soluğu ‘istifa etmekte’ alıyor..
İstifa ederken de yakıp yıkıyor..
Uzun yıllar hizmet verdiği partisini ve davasını bir kalemde silebiliyor.
Koltukta iken sesi çıkmayanlar, koltuk kayınca neye uğradıklarını şaşırıyor, sağa-sola saldırıyor..
İş o kadar çirkin bir noktaya geliyor ki..
Ağza alınmayacak en ağır küfürler bile ortalıkta rahatça söylenebiliyor..
‘Ben yoksam parti de olmasın’ kavgasına tutuşanlar salya sümük ortalıkta isyan bayrağı açıyor..
Peki ne adına?
Siyasetin dürüstlüğü ve adaleti adına mı?
Verilen emeğin haklı kazanımlarına mı?
Yoksa tamamen kendi çıkarları uğruna mı?
Cevap net ortada aslında.
‘Ölene kadar ben başkan olayım, güç bende kalsın’ mantığı ile yola çıkanların partim bana haksızlık yaptı, beni yeniden aday göstermedi çığlığı ne kadar haklı sizce..
Partilerin yeter deme hakkı yok mu kardeşim..
Dört dönem, beş dönem-altı dönem nereye kadar?
Yeniden aday gösterilmeyip kin kusanlara bir sorum var..
Bu memleketi sizden başka yönetecek kimse yok mu? Sen olmasan, sen belediye başkanlığı yapmasan şehir mi batar? Sel mi gelir? İnsanlar aç mı kalır?
Nedir bu öfke?
Nedir bu kin!..
Yıllarca mücadele ettiği partisine hain, alçak, şerefsiz diyenler var..
Bu ne salakça bir söylem. Sormazlar mı adama görev yaptığında niye sesin çıkmıyor, niye partini ve genel başkanını eleştirmiyordun..
Şimdi ne oldu?
Yeter yahu, bu milleti iyice aptal yerine koymayın..