10 Kasımların 84. yılını yaşıyoruz.

84 yıldır 10 Kasım’da Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi huzurunda tazimle eğiliyor ve ona hesap veriyoruz.
Bizi nerelerden aldın, nerelere getirdin.
Türk milletine gösterdiğin çağdaşlaşma hedefinin şimdi neresindeyiz. Bunu düşünüyor ve ona layık olabilmenin heyecanını yaşıyoruz.
Bu 84 yılın bilançosuna baktığımızda milletçe çok büyük sosyal, ekonomik ve politik karlar sağladığımızı sevinçle görüyor ancak yeterli bulamıyoruz. Bilim ve teknolojinin bir füze hızıyla uçarcasına yol aldığı bu dünyada gelişmiş, gelişmekte olan ve geri kalmış ülkelerin arasında yerimizi en üst seviyeye çıkarıncaya kadar Atatürk’ün bize vasiyet olarak bıraktığı, onun bütün inkılap ve ilkelerinin özünü ve bir sentezini oluşturan Türkiye Cumhuriyeti’ni daima ve daha yüce hedeflere ulaştırabilmek için her Türk insanının bütün gücüyle çalışması şarttır.
Her konuda bilimin öncülüğünü ve yol göstericiliğine inanan büyük Atatürk’ün bu ilkesine uymanın tek yolu, özgür ve akılcı bir düşüncenin ürünü olan laik dünya görüşüne sıkıca sarılmaktır. Atatürk’ten sonra laiklik ilkesinin giderek artan bir oran ve dojazda tartışma konusu yapıldığına tanık olmaktayız.
Bunun başlıca nedeni de laiklik ile ilgili inkılaplar Türk toplumunun sosyopolitik ekonomik ve kültürel yapısına çağdaş bir kimlik kazandırmış olma niteliği ile bir kültür değişmesine yol açtığı için bu inkılapların anlaşılması ve yorumlanmasındaki kargaşanın sürüp gitmesidir.
Her hususiyetiyle bizlere emanet ettiği laiklik ilkesi ve demokratik hak ve özgürlük kavramını doğru algılamalıyız. Gelecek nesillere bırakabilecek en önemli emanetimiz bunlardır.