Netflix dizilerinden “Inventing Anna’yı” izledim… Diziyi izlerken vay be dedim, sonrasında gerçekten hikâyenin yaşanmış olduğunu duyunca da “güzel iş olmuş” ifadelerini kullandım. Baştan belirtmek isterim, burada yazacağım yorumların tamamı dizi ile alakalı, orada gördüğüm ve izlediğim neyse o. Gerçek hikâyeye ise sayfamda yer kalırsa ya da enerjim kalırsa yer ayıracağım.
Bir uyarı daha yapmak isterim; dizide karakterleri analiz edeceğim, diğer yazılar gibi şöyle senaryo böyle proje yazmayacağım.
***
Hadi başlayalım...
Bir kızın başrol olduğu hikâyede Almanya’da miras yedi bir tip olarak New York’ta ortaya çıkmasını anlatıyor. 25 yaşında olan Rus asıllı Alman büyümesi Anna Amarika(!) hikâyesini ele almış. New York’a gelen Anna artık kafasında tam olarak ne varsa onu uyguluyor. Dolandırıcılık mı düşünmüş yoksa gerçekten bir vakıf mı kurmak istemiş belirsiz. Lakin senaryoya göre; Anna ısrarlı şekilde bir vakıf kurma peşinde. Sonrasında kendisine babasından büyük bir miras kaldığını ifade ediyor ki, bu parayı 30 yaşında alabileceğini ve bunun 70 milyon dolar olduğunun altını çiziyor.
Parayı duyan ABD kapitalleri bu dakikadan sonra Anna ne söylerse yapmaya başlıyor ki, akıllara zarar bir çevre inşa ediyor. İnsanlar onun bu servetinden yararlanmak üzere kendi bütçelerini ona acıyorlar. Ama ne bütçeler ne bütçeler. Diziye göre; ABD’nin en büyük bankalarını sıraya diziyor. En önemli iş dünyası insanları ile dostluklar kuruyor. Milyon dolarlara tam yaklaşmışken yine kendi yaptığı hatalarla sistemi çöküyor ve dağılıyor.
Sahte evraklar ile Almanya’da kamyon sürücüsü olan babasını Milyoner gibi gösteren, Almanya’nın bankalarından sahte evraklar hazırlayan, bir şekilde kendisini New York sosyetesine sokan bu kadın nasıl olur da karşılıksız olan ödemelerin altına imza atar orası da aslında zeki olmadığının ve ne kadar aptal olduğunun da bir göstergesi. Şunu da belirtmek isterim sevgili okurlar; dolandırıcılık hikâyesi beni etkilemedi, kendi memleketimde o kadar çok Anna Sorokin var ki, liste yapsak ilk yüze giremez. Ben sadece durumun sosyolojik yanıyla ilgileniyorum.
***
Anna Amarika(!) denen kapital ülkeye adım atar atmaz, ışıltısından etkileniyor olacak ki, burada nasıl ayakta kalabilirimin hesabını yapmaya başlıyor. Sömürü düzenin olduğunu fark ediyor. Mutlak güç para ve bunu kullanarak bir yere varabileceğini görüyor. Babası Sovyet Rusya’yı gördüğü için parasız hayatın kapital dünya da sıfır hükmünde olduğunun farkında. Kendisinin bu sistemin kapılarını açması için yapması gerekeni planlıyor. Yaşı 25 cebi delik bu iki unsuru gizlemek için ona çok büyük bir yalan gerekli. Bunu da buluyor “Miras”. Babasının çok büyük bir Alman iş insanı olduğunu söylüyor ve kendisine fon oluşturduğunu, bundan da 70 milyon dolar gibi bir paranın kendisine kalacağını söylüyor ve insanları etrafında toplamaya başlıyor. İnsanlar böyle devasa bir bütçeyi görünce de bir şekilde o paraya ulaşmak için kesenin ağızını açıyor. Yani, “Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez.” misali. O vakitten sonra da ne söylerse yapıyorlar; uçak kiralamadan tutun da, jet sosyeteye kadar. Maşallah denecek bir çevre yapıyor ve sonunda kendi kurduğu bu yalan dünya düşmeye başlıyor. Lüks düşkünlüğü, karşılıksız kredi kartı harcamaları ve etrafını borçlandırması, sonun başlangıcı oluyor. Tutuklanıyor, yargılanıyor, suçlu bulunuyor, 2019’da kodese giriyor. 2021 yılının Şubat’ında çıkıyor.
***
Kendisinden şikâyetçi olanların yani “Anna Mudileri”nin dolandırıldıklarını söyleyerek şikâyetçi olmasını samimi bulmuyorum. Sonuçta kanuna göre; ikili menfaat durumu ortada açık seçik şekilde duruyor. Birbirinden yararlanarak kazan-kazandır var. 70 milyon dolar her an gelebilir ve bu durumdan yararlanılabilinir. Bu nedenle de kayıp ettiklerini geri mahkeme yoluyla almaya çalışmaları Anna’ya büyük haksızlık. Eğer Anna’nın lüks düşkünlüğü olmasa ve planı tutsaydı bir verdiklerini on olarak geri alacaklardı. Aslında günümüz Türkiye’si de böyle değil mi okurlar? Çıkarlar üzerine kurgulanmış bir ülkeye uyanmıyor muyuz her sabah. “Çıkarım varsa dostum, yoksa gitsin” mantığında bir ülke konumunda değil miyiz? Menfaatlerin bittiği yerde düşmanlıkla bitirilen dostluklar falan filan... Aslında bu dizinin ülkemizde şaşırılacak izlenen bir dizi olması beni çok şaşırtıyor. Dolandırıcılık meselesi ise kralı bizde her ay oluyor. Dost nankörlüğü ise, her saniye bu ülkede yaşanmıyor mu?
***
Bir başka yere değinmek isterim, aslında bu dizinin takılınması gereken nokta burası; ergenlerin yarattığı, olmayan diğer kendileri. Benim dönemimde Trabzon neredeyse böyle karakterle doluydu. Aslında kendilerini olmadıkları bir kişiymiş gibi gösteren psikolojik travmalar. Bunun asıl nedenleri de nelerdi? Şüphesiz en büyük etken bireyler arasında sosyal adaletsizlik. Bir ergen çocuk, adını ne koyarsanız koyun, çevresindeki sınıf farklılığı nedeniyle durumu eşitleyebilmek için çeşitli yalanların üzerine inşa ettiği yalan hayatı bir yerde patlıyor. Sonuç, ağır travmalar. İşte Anna’nın hikâyesinin bu denli şekillenmesinin nedeni de bu.
Şuan sınıf çatışması ilkokul sıralarına kadar düştü. Önceden mavi önlük, beyaz yakalık, gri pantolon, siyah ayakkabı giyilirdi. Sınıfta herkes aynıydı. Zenginin fakirin çocuğunu ayırt etmek zor olurdu. Cumhuriyet böyle değil miydi? Herkesin bir arada sınıfsız yaşamasını istiyordu. Ama sen kaldırırsan bu durumu, öğrenciler markalarla gelmeye başlarsa okula ne olur. Biri alır diğeri alamaz. Sonuç ofsayt. Bu diziyi izlemesi gereken kişilerin başında Milli Eğitim Bakanı geliyor. Anna’nın hikâyesi de bir sınıfta başlıyor. Sadece küçük bir elbise detayı ve sonuç...
***
Özet spor, dönecek olursak aslında Anna’ya çok üzüldüm. Bu hikâyede yanan o oldu. Başka da zarar gören olmadı. Haberi yapan meşhur oldu, mağdurum diyerek kendisinden şikâyetçi olanlar sonradan kitaplar yazdı, çok sattılar. Diziler çekildi, oyuncular kazandı, sinema sektörü kazandı. Herkes kazandı ama o 25 yaşında cezaevine düştü ve 320 bin dolar para kazandı. O da borçlarına gitti. Bu hikâyede mağdurlar zengin oldu. Ben Anna’nın yerinde olsam tazminat davası açardım, üzerinden bu denli servet kazananlardan para alırdım. Sonuçta Anna kazanmıştı, yalan üzerine kurduğu hayatta sonunda olmak istediği ünü kazandı.
***
Bir de şu ün meselesine gelmek isterim...
Ünlü olmak için bir yerini yırtan çok insan tanıdım şu dünyada. Moda oldu biz de olalım diyerek cinsiyet değiştiren, ya da din değiştiren, cemaatlere bulaşan. Sırf ün için, nam için çizgisi olmayanlar, alın size Anna’nın hikâyesi. İzleyin.
***
Dizinin tanıtım yazısından
Inventing Anna, Jessica Pressler'ın New York dergisindeki “Anna Delvey New York'un Parti İnsanlarını Nasıl Kandırdı” (How Anna Delvey Tricked New York's Party People) makalesinden esinlenerek Shonda Rhimes tarafından Netflix için yaratılan Amerikalı drama televizyon mini dizisi.Başrolde Julia Garner'ın oynadığı dizi, 11 Şubat 2022'de Netflix'te yayına girdi.
Oyuncular
Anna Chlumsky: Vivian Kent,
Julia Garner: Anna Delvey
Arian Moayed: Todd Spodek
Katie Lowes: Rachel Williams
Alexis Floyd: Neff Davis
Anders Holm: Jack
Anna Deavere Smith: Maud
Jeff Perry: Lou
Terry Kinney: Barry
Laverne Cox: Kacy Duke