Sonbahar, köy hayatının en hareketli dönemlerinden biridir. Okulların açılmasıyla yaylalardan köylere dönen vatandaşlar, kış hazırlıklarına başlar. Doğanın değişen ritmine uyum sağlayan bu süreç, emek, dayanışma ve köklü bir kültürel mirası barındırır. Köydeki telaş, kışlık odun ihtiyacını karşılamak için, ormandan odun taşıyan kadınların yorgun ama gururlu adımlarıyla başlar. Kışlık yakacaklar hazırlanıp mereklere doldurulduktan sonra bahçe işleri devreye girer. Kadınlar ellerindeki oraklarla boylarından uzun mısır saplarını topraktan ayırmak için hummalı bir çalışmanın içine girerler… Mısır saplarının horom haline getirilmesi, ardından mısır koçanlarının koparılması ve kurutulması, zahmetli olduğu kadar düzen isteyen de bir çalışmadır. Saplarından ayrılıp evin aşanasına taşınan mısırların, akşamları komşularla birlikte soyulup serandere taşınması, sadece iş gücünü değil, sosyal bağları da güçlendiren bir gelenektir. Bahçelerde tamamen organik yetişen fasulyeler de sonbaharın vazgeçilmez ürünlerinden biridir. Çangalda kurutulan fasulyeler, kretede adı verilen sopalar ile dövülüp kabuklarından ayrılır. Sonrasında rüzgârın yardımıyla savrularak temizlenir ve kışlık stoğa eklenir. Yılların emeği ve deneyimiyle şekillenen bu yöntemler hem doğaya hem de insan elinin becerisine bir saygı duruşudur. Köylerde yetişen elma, beşir armudu ve kış armudu gibi meyveler, kışın en tatlı sürprizleri arasında yer alır. Ayva ağaçları ise köy halkının doğal meteoroloji uzmanı gibidir. Eğer o sene ağaçlar bolca ayva vermişse, bu durum kışın sert geçeceğinin habercisi sayılır. Bu bilgeliğin yaratıcısı olan köy halkı, meyvelerini özenle toplar, bir kısmını saklar, bir kısmını ise gurbetteki çocuklarına gönderir.


Köylerde her zaman sonbaharda hummalı bir çalışma hakimdir. Emekçiler, yalnızca o yılın değil, gelecek baharın da bereketi için çaba harcarlar. Emekçi kadınlar imece usulüyle sırtlarında taşıdıkları gübreleri toprakla buluştururlar. Sepetlerle taşınan gübreler, toprağın verimini artırmak için özenle dağıtılır. Tamamen insan gücüne odaklı bu dayanışma ve emek, köy yaşamının doğayla iç içe döngüsünün de bir parçasıdır. Sonbahar rüzgarları, dağlardan esip kışın yaklaştığını haber verirken köy halkı son hazırlıklarını tamamlar. Tarım ve hayvancılıkla geçinen bu emekçiler, sadece kendi ailelerini değil, şehirde yaşayan çocuklarını da düşünür. Gönderilen yiyecekler, aile bağlarını güçlendiren bir köprü olur. Bu hummalı hazırlıkların içinde, köy hayatının özünde saklı olan dayanışma ve paylaşma duygusu vardır. Komşular arasında iş birliği yapılır, her iş bir şenliğe dönüşür. Çocuklar bir yandan oyun oynarken bir yandan da bu kültürel mirası gözlemler ve öğrenirler. Doğayla uyum içinde yaşayan bu insanların emeği, modern hayatın çoğu zaman unuttuğu bir gerçeği hatırlatır: Tüketimin kolaylığı, üretimin zahmetini ve sabrını unutturmamalı. Ne mutlu kış hazırlıklarını tamamlayıp baharı umutla bekleyen bu güzel insanlara! Bu sonbahar, şehirde yaşayanlara da ilham olsun; emekle üretilenin değerini bilmek ve doğanın döngüsüne saygı göstermek adına!...