RÖPORTAJ: ALİ YAHYA ÖZTÜRK - Türk Silahlı Kuvvetleri, Suriye'nin kuzeybatısında bulunan Afrin’e yönelik Zeytin Dalı Harekatı'nın başladığını açıkladı. Açıklamada harekatın amacı, Türkiye'nin sınırlarında ve bu bölgede güvenlik ve istikrarın sağlanması olarak tanımlandı. Operasyon kapsamında “Afrin bölgesinde, PKK/KCK/PYD-YPG ve DEAŞ’a mensup teröristleri etkisiz hale getirmek ve dost ve kardeş bölge halkını bunların baskı ve zulmünden kurtarmak” da amaçlar arasında sıralandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Afrin'in ardından sırada Menbiç'in olduğunu söyledi. Operasyonun bugün 10. gününe girilirken Türkiye'nin Zeytin Dalı Harekatı ile ilgili tüm merak edilenleri, operasyonun ne anlama geldiğini, Trabzon Vakfıkebirli hemşerimiz, Türk Arap Araştırma ve Strateji Enstitüsü Genel Sekreteri, Ortadoğu Uzmanı Bedrettin Habiboğlu’na sorduk.

İşte Habiboğlu’nun birbirinden önemli o açıklamaları:
TÜRKİYE AB’NİN SON SINIR ÜLKESİ
Ortadoğu denilince öncelikle sadece bizim bölgemiz için değil bütün devletler için önem arz eden bir yer olduğunu belirtmek isterim. Afrika’yı da Ortadoğu’dan bağımsız düşünmek çok doğru değil. Her iki bölge de dünyanın geleceği için çok önemli bölgelerdir. Önümüzdeki 200 yıl hem Ortadoğu hem de Afrika dünyanın gündeminde olmaya devam edecek. Gerek Avrupa’nın  gerekse de ABD’nin gerekse  şu an dünyada egemen olan ya da olmayan çalışan her devlet için büyük önem taşıyor. Kendi devletlerinin devamı için bu iki bölgenin kendileri için hayati önem taşıdığını çok iyi biliyorlar. Bu aslında Türkiye’nin de çok iyi bildiği bir meselesidir. Çünkü her ne kadar üyesi olmasa da Türkiye AB’nin Ortadoğu’ya sınırı olan en son ülkedir. Coğrafi olarak Avrupa kıtasında yer alan bir ülke ve Ortadoğu ile Avrupa’da sınırı olan tek ülkeyiz. Bu elbette Avrupa ve ABD tarafından önemle takip edilmemizi sağlıyor.

İSRAİL ARZI MEVUT’U HEDEFİNİ CANLI TUTMAYA ÇALIŞIYOR
Bu toprakları İsrail’in de ezeli hedeflerinden bağımsız düşünmek mümkün değil. Çünkü İsrail kendi inançları gereği, eski arzı mevut anlayışı hala diri tutulmakta ve bu anlayış doğrultusunda gerek ABD ittifakları üzerinden, İsrail’in istekleri doğrultusunda politikalarını yerine getirmeye çalışıyor. Onların bu arzı mevut anlayışına göre Yahudiler’in bir kısmı da Anadolu’da bulunan vaad edilmiş toprakları yerine getirmedikleri taktirde büyük Armageddon’un oluşmayacağı, aslında İsrail’in dini gerçeklerin yerine gelmediğine inanan, bu doğrultuda politikalar üreten ve Türkiye’nin de bir kısım topraklarının kendileri tarafından elde edilmediği müddetçe kendilerini sorumlu hissediyorlar.

HERKES KONUŞTU ONLAR SESSİZ
Bu operasyonlar aslında ABD’nin gerek Irak’ta gerek Suriye’de gerek Arap Baharı’nda kendini çok net gösteriyor. Bugün enteresandır bütün ülkeler Türkiye’nin Münbiç Harekatı hakkında görüş bildirirler. Buna Fransa, İngiltere, Almanya ve ABD de dahil. Türkiye’nin Afrin operasyonunun haklı olduğuna dair cılız da olsa görüş bildirdiler. Ancak İsrail’den hiç ses çıkmıyor. Hiç görüş bile bildirmiyor. Çünkü bu işin arka planında yatan sırrın açığa çıkmasını çok fazla istemezler. Ama bir taraftandan da neticeyi bekleyip ona göre politika belirlemek arzusu içerisindedirler.

ABD KOCA BİR FİLE BENZİYOR GİRDİĞİ YERİ EZİP GEÇİYOR
Türkiye gelinen bu son devrede, ABD’nin sözde 30 bin kişilik sınır koruma birliği oluşturma kararı sonrasında aslında bir neticeye ulaştı başlangıç yapmadı. Neyin neticesi; Suriye’de Irak’ta ve diğer bölgelerde gerçekleştirdiği her işgal hareketinde girdiği yeri karıştıran ayrıştıran, bölen bir ABD’nin hamlesinin bu kez geçersiz kaldığını göstermiş olduk. Evet ABD dünyanın en büyük ekonomik gücü, bundan dolayı da dünyanın en büyük silah gücü. 800 milyar dolar gibi bir Savunma Sanayi bütçesi olan bir ülke. Bugün neredeyse Türkiye’nin toplam bütçesi kadar bir silah sanayine ayrılmış bir ülke. Evet bu silah gücüyle koskoca bir file benziyor ve bu fil girdiği her yeri yıkıyor, duman ediyor. Afganistan’ın 20 yıldır, Irak’ın 18 yıldır, Suriye’nin ne halde olduğu belli.

İMPARATORLUK GEÇMİŞLERİ YOK
ABD bu ekonomik büyüklükle girdiği yeri karıştırıyor ancak yönetemiyor farkındaysanız. Çünkü ABD’nin bir imparatorluk geçmişi yok. Bu konuda geçmişe dair bir tecrübesi yok. Bir Türkiye, İngiltere gibi değil. Dolayısıyla bu tecrübenin olmayışı onlar için büyük eksiklik. Yönetme kaabiliyetleri de bu yüzden yok. Bu nedenledir ki girdikleri her yerde mikser görevi görüyorlar. Yüzbinlerce insan öldürülüyor ve karşılığı sadece karışıklık. Ortadoğu’da hedefler belirlendiğinde bu hedeflerin karşısında Türkiye varlığıyla, duruşuyla, her ne kadar müttefikiz deseler de Amerika her zaman bunu yapmıştır ki dünya çapında bir kamuoyu oluşturmasını bildi. ABD bu söylemler üzerinden hareket etmiyor. Müttefiklik, karşılıklı anlaşılan konularda ortak hareket etme, ortak bir akıl dahilinde program belirleyen, ortak bir takım proje ve operasyonlar düzenleyerek ortak hedefe doğru ilerlenen bir yolculuktur. Ancak şunu gördük ki, ABD uzun yıllardır Türkiye’de müttefiklik anlayışı ile yol almadı.

ŞEYTANİ PLANLAR YAPILIYOR
Biz de Amerika ile müttefik olduğumuzu söylüyoruz ancak biz bunu söylerken kafamızın arkadında şeytani bir takım planlar olmadığını hep birlikte görüyoruz. Ancak ABD aynı duruşu göstermiyor. Evet müttefikiz diyor arkasından şeytani planlar yapıyor. Müttefikiz diyor 2 bin uçakla Suriye’deki PKK’nın uzantısı olan (PKK’nın uzantısı ifadesini çok da yeterli bulan birisi değilim) PKK’nın bizzatihi kendisi olan, 5 bin TIR’la DEAŞ’a yardım ediyor. Amerika’nın DAEŞ’e silah ve mühimmat yardımının hiçbir türlü izahı mümkün değil. Bunu ne bu millet anlar ne de başka milletler.

TÜRKİYE’NİN HER ALANDA GÜÇLÜ OLMASI GEREKİYOR
Bizim bu amacı anlıyor olmamız, bugüne kadar ABD’nin gerçek niyetini her anlamamızın karşılığında hemen bazı operasyonlara maruz kalmamızı bize sağladı. Bunun farkında olan Türkiye uzun zamandır hazırlığını yapıyordu. ABD’nin müttefikliğinin güven vermediğinin farkındaydı Türkiye. Bu yüzden bizim ekonomik bakımdan güçlü olmamız gerekiyor. Savunma sanayi bakımından güçlü olmamız gerekiyor. Kendi silahlarımızı üretebilmemiz gerekiyor. Ekonomide en ufak bir sorunun, meltem kadar bir esintinin bile zarar vermeyecek sağlam bir ayak üzerine oturmamız gerekiyor. Tamam uzun zamandır Türkiye bunun için çalışıyor. Ve bu çalışmanın meyvesini de bugün görüyor.

OPERASYON MÜNBİÇ’E KADAR İLERLEMELİDİR. YOKSA…
Bu Afrin operasyonu ve sonrasında gelmesi beklenen Münbiç operasyonu Türkiye için büyük önem taşıyor. Kaldı ki ABD Başkanı Obama’nın da Trump’ın da Münbiç’in terör odaklarından temizleneceğine dair sözleri var. Eğer bu operasyon Münbiç’e kadar ilerlemezse bugün elde ettiğimiz başarı tam tersine aleyhimize döner hiçbir şeye yaramaz. Bu yüzden Türk ordusu Münbiç’e kadar ilerlemek zorunda. Ya da ABD oranın terör örgütlerinden arınmasını sağlar, PKK’ya vermiş olduğu silahları geri alır ve bundan sonra da silahlanmasına engel olursa, silah vermekten vazgeçerse bizim Münbiç’e kadar gitmemiz gerekmeyebilir. Ancak tüm bunlar gerçekleşmezse Münbiç’e kadar gitmeliyiz. Bunun gerçekleştiği sözü verilse bile tatmin edici bir eylem sahada görülmezse Münbiç’e kadar gidilmeli.

TERÖR DEVLETİNİN İŞARET İLK FİŞEĞİ OLACAKTI
Şu çok net bilinmeli ki eğer Türkiye bu operasyonu gerçekleştirmemiş olsaydı, emin olun orada Sınır Koruma Gücü adı altında oluşturulmak istenen 30 bin kişilik değil tamamen bir terör devletinin kuruluşunun işaret fişeği olacaktı. Bu fitil yakıldı ve bu işaret fişeği artık görünür hale geldi. Biz de bunu gördük ve Türkiye’nin bekası için, bu bölgenin 10 yıllarca kan gölüne dönmesinin önüne geçmek için, İsrail’in arzı mevut hedefine hizmmet edecek bir şekilde burada oluşturulacak bir savaş Türkiye içinde de bitmemesi üzerine planlanan terör hareketleri sonucunda da o bölgenin koparılması sağlanmasının önüne geçmek için harekete geçti. Bunun mümkün olmayacağını da artık kendileri de görmek zorunda kaldı.

15 TEMMUZ’DA TÜRKİYE’Yİ İŞGAL ETMEK İSTEDİLER
Kaldı ki bu işi 15 Temmuz işgal teşebbüsünün ardından yapıyor Türkiye. Unutulmasın; darbelerin ideolojileri olur. 12 Eylül’ün, 60 ihtilalinin, 70 mıhtırasının, 28 Şubat post modern darbenin bir ideolojisi vardır. Allah aşkına 15 Temmuz işgal girişiminin ideolojisinden bahsedebilir misiniz? Hayır. O bir ideoloji değildi. İdeolojisi olmadığından da bir darbe teşebbüsü değil tam bir işgal teşebbüsüdür. Türkiye’yi işgal etmek istediler. Eğer 15 Temmuz başarılı olsaydı, Türkiye işgal edilmiş olsaydı, o lanet olasıca FETÖ bu işin altından kalksaydı bu işleri daha kolay yapacaklardı. Küçülmesi gereken bir Türkiye anlayışı, etnik kökenleri içerisinde barındıran bir bir ülkede herkesin bağımsızlık hakkı olduğu görüşü kamuoyuna daha kolay aşılanacak ve sonuç itibariyle de Türkiye’nin bölünmesi sağlanacaktı.

40 YILDIR BUNUN İÇİN ÇALIŞTILAR
Ancak bunu fark eden millet böylesi bir şeye izin vermemiştir. Burada özellikle Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın dirayetli duruşunu da bu başarıda eşsiz bir rol oynadı. Tayyip Bey’in bu konudaki istikrarı, dirayetli duruşunu asla gözardı etmek mümkün değil. Kaldı ki bu milletin şaha kalkışının, bu milletin o işgal girişimine karşı sonsuz bir vatan sevgisi ve imanla hareket etmesinin fitilinin ateşini kendisi yakmıştır. Netice itibariyle bunu gören ABD yapmış olduğu uzun yıllara sarih, 40 yıllık çalışmadır bu, bu tür çalışmalarla yol alınamayacağını anladı.

AFRİN HAREKATI YÜZDE 100 DOĞRU BİR OPERASYON
Önce bir adım adıp, Türkiye’nin tepkisini ölçüp, daha sonra “Ben onu demek istemedim” deyip, yine zamana yayıp ancak yine arkasından o şeytani planları icra ettiği şekliyle yürütemeyeceğini gördüler. Gelinen son noktada Afrin’de ve sonrasında Münbiç’te yapılacak operasyonun ne anlama geldiğinin farkında. Türkiye, eğer bu operasyonları gerçekleştirmemiş olsa bu işin sonu Türkiye’nin bölünmesine, bir iç savaş operasyonuna ve coğrafi haritanın değişmesine kadar gideceğinin çok farkındaydı. Dolayısıyla Afrin operasyonu yüzde 100 doğru olan bir operasyondur. Gerçekleşmek zorunda olan bir operasyondur. Bu sadece Türkiye ile ilgili bir konu da değildir ayrıca. Biz Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması yönünde de bir harekat yapıyoruz. Suriye’nin toprak bütünlüğü için de bu operasyon hayatidir. Kaldı ki bu operasyon bir işgal değildir. Böyle bir şey söz konusu dahil değildir. Zaten başta Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız, Genelkurmay Başkanımız bunun böyle bir şey olmadığını çok açık bir şekilde belirtiyorlar.

AKDENİZ ÜZERİNDEN KAPI AÇMAK İSTİYORLAR
Burada o bölgenin gerek Afrin’in gerek Münbiç’in gerek Rajo’nun, Şeyhadin’in, Tel Rıfat’ın, aşağıdan da Hatay sınırından El Hamam noktasından da girişler yapılmış durumda ve orası da emniyete alınmış durumda. Bu bölge tamamen Türkiye’nin Hatay sınırıdır. Burası çok önemli. Çünkü biz çok iyi biliyoruz ki, PKK’nın, dolayısıyla ABD’nin ve en sonunda arka planda İsrail’in yapmak istediği şey Irak’taki PKK’lılarla Suriye’deki PKK’lıları birleştirip Akdeniz’e ulaştırmaktır. Akdeniz’e ulaşmayan bir terör kuşağının orada yaşama şansı yok. Arkasında Suriye, Irak, Türkiye varken sizin buraya sadece havadan adam taşıyarak hayatını devam ettirebilme şansınız yok. Akdeniz üzerinden denize bir kapı açılması ve özellikle oradaki hem enerji kaynaklarının o sınır üzerinden denize ulaştırılması amaçlanıyor. Yani taşıma suyla değirmen dönmeyeceğini onlar da biliyor ve bu planı hayata geçirmek istiyorlar. Oradaki varlıklarını güçlendirmek, Türkiye’nin başına bela etmek, Suriye’yi dörde bölmek amacındalar.

ARTIK SAHADAKİ BÜYÜK BİR GÜÇÜZ
Türkiye Cumhuriyeti bütün bu yapılmak istenenlere bir dur deyip müdahil oldu ve şu anda sahada. Türkiye müttefik olmaktan müdahil olmaya geçti. Biz sahadayız şu anda sahada olmanın Türkiye’ye verdiği çok büyük bir güç var artık. Sahada olan bir güç olarak masada yer alacaksınız. Bundan sonra yapılan pzaralıklarda bundan sonra yapılacak operasyonlarda artık siz sahada olan bir güç olacaksınız. Ve sahada olan bir güç olarak konuışacaksınız. Bu siyasi tartışmalarda söz hakkımız daha fazla olacak.

BUNU YAPABİLECEĞİMİZİ KİMSE TAHMİN ETMİYORDU
Bizim bu operasyonu yapacağımıza aslında hiç inanmıyorlardı. Buna Amerika’da AB de bölgedeki terör grupları da inanmıyordu. Bunun da bir sebebi var. “Amerika izin vermezse Türkiye hiçbir operasyonu yapamaz” düşüncesinden değildi bu. 15 Temmuz’dan dolayıydı bu inanış. 15 Temmuz işgal girişimiyle ordunun çöktüğü anlayışı, düşüncesi vardı. Orduda şu kadar general tutuklandı, şu kadar muvazzaf subay hapse atıldı diye gerek ABD basınında gerek Batı medyasında keyifle izlenen bir gelişme, Ortadoğu ve Arap coğrafyasında ve Türkiye’nin bazı kesimlerinde bu endişe olarak anıldı.

TEK CEPHEDE BİLE SAVAŞAMAZ DEDİLER
Türkiye’de ordunun çöktüğü anlayışının ortaya çıkmış olması Batılı devletlere keyif veriyordu belki ancak Ortadoğu ve Afrika’da endişe duyuluyordu. Dünya medyasının yüzde 72’si Amerikalı Yahudilerin elindedir. Ve onların dezenfermasyonları yüzünden Ortadoğu Afrika halkları üzerinde, “Türkiye’de enterasan işler oluyor algısının oluşmasına neden olmuştu. Türk ordusu artık harekat kabiliyetini kaybetti artık diye Türkiye’de de bir takım çevreler tarafından dillendiriliyordu. Bazı yazar çizer tayfası “Türkiye artık tek bir cephede bile savaşamaz” diye bir anlayışa bile kapıldılar. Buna ABD de çok inandı.

TÜRKİYE ‘BEN BUYUM İŞTE’ DEMİŞTİR
Ancak savaşlarda ve ekonomide psikolojiler çok önemlidir. Ekonomide ve askeri alanda Türkiye’nin kendisini çok uzun yıllarda toparlayamayacağı düşüncesi hakimdi. Bu operasyon bütün dünyada, rahatsız olanların daha çok rahatsız olmalarını, sevinenlerin daha çok sevinmesini sağladı. Türk ordusunun ne kadar güçlü, manevra kabiliyetinin ne kadar üstün olduğunu, psikolojik olarak son derece sağlam bir psikolojiye sahip olduğunu göstermiş durumdadır. Ayrıca savunma sanayimizin hiç de öyle eskisi gibi ne Batı’ya ne de Amerika’ya göbekten bağlı olmadığını göstermesi açısından çok hayati bir önem taşıyor. Aslında bu operasyon hem Türkiye’nin hem de Türk ordusunun bir şov operasyonudur. Kendini gösterdiği, arenaya çıktığı, “İşte ben buyum ve buradayım. Hiç de sizin düşündüğünüz gibi değilim” dediği, sahada da masada da güçlü bir şekilde yer almasını sağlayan hayati bir operasyondur.

ORDU SEFERDEYKEN BORSA REKOR KIRIYOR  
Şu kadar iddialı bir şey de söyleyebilirim. Bu operasyon Kurtuluş Savaşı kadar önemli bir operasyondur. Sebeplerini söyledim. İkinci bir şey de söyleyeyim. Türkiye için bu operasyon ekonomik açıdan da önemli bir mesajdır. Hatırlayın Türkiye’de daha düne kadar bir anayasa kitapçığının atıldığı zaman ekonominin nasıl altüst olduğunu. Türkiye’de en ufak bir öksürüğün dahi, en ufak bir hapşırığın dahi ekonomiye darmaduman ettiği dönemleri gördük. Allah aşkına farkında mısınız biz şu anda bir savaşa girdik. Ancak Borsa rekor kırdı. Bu benim mutlu olalım diye söylediğim bir şey değil. Bir Türk aydını olarak bir yazar çizeri olarak, bir Ortadoğu Uzmanı olarak söylüyorum, bizim keyif almamızdan ziyade bunu dünyanın görmesi çok önemli. Bu aynı zamanda Türkiye’deki yatırımcının korkmasına gerek yok mesajıdır. Türkiye’ye demek ki yurtdışından gelen dünya sermayesinin ekonomiden endişelenmesine gerek yok mesajıdır.

ABD BİZE AMBARGO NEDEN KOYAMIYOR?
Bu öyle 4 tane terörist için helikopterin kalkıp da iki tane bomba attığı bir operasyon değil. Ciddi bir savaşın içerisindeyiz. Bu ordunun yanında Türk ekonomisinin sahaya çıkıp test edilmesi anlamına da geldi. Biz Kıbrıs Harekatı’nda Amerika bize ambargo koyup lastik göndermediği için Fantom uçaklarımızı kaldıramadık ve bu uçakların lastiklerini Libya’dan almak zorunda kaldık. O dönem savunma sanayimizi ve ekonomik durumumuzu bildiği için ABD bize ambargo uyguladı. Farkında mısınız bugün ABD tarafından bize ambargo koyulmuyor. Halbuki ABD bu işe karşı değil mi? Bizim Münbiç’e ilerlememizi istemiyor. Afrin’de olmamızı istemiyor mu? Ama ABD tarafından ambargo kelimesi hiç kullanılmıyor. Halbuki Amerika’nın ilk kafası attığında, ilk sözlü dalaşmaya dahi girildiğinden hemen “Ambargoyu arttırıyorum kardeşim” diyordu.

BU TÜRKİYE’Yİ DAHA DA BÜYÜTECEKTİR
ABD, Rusya S-400 füzesi için Türkiye’yle anlaşınca Rusya’ya dahi, “Bir takım yaptırımlarda bulunabilirim” diyor. Ancak Türkiye’ye karşı böyle bir şey söyleyemiyor. Neden? Çünkü Türkiye ile bu şekilde bağlarını koparması Türkiye’nin artık bundan sonra şu ana kadar yapmış olduğu bütün ekonomik manipülasyonlarla bütün savunma sanayi manipülasyonlarının sonuçta hiçbir işe yaramayacağını bu operasyon onlara gösterdi. Eğer Türkiye’ye böyle bir ambargo uygulama durumunu ortaya çıkarırsa bu Türkiye’yi daha da büyütecektir. Türkiye’nin daha da büyümesi de Amerika’nın işine gelmez.

BAĞIMLILIK ORANI EN DÜŞÜK SEVİYEDE
Çünkü bağımsızlık oranımız artacak. Dünyada bağımsız devlet diye bir şey yok esasında herkes birbirine bir şekilde bağlı. Ama önemli olan bağımlılık oranıdır. Şu anda Türkiye’nin gerçekleştirdiği Afrin Harekatı ile bütün dünyaya gösterdik ki; Türkiye bağımlılık oranını Cumhuriyet tarihi boyunca minimuma indirebilmiştir. Bunu başarmış bir ülke Türkiye. Bu bizim sözde müttefik olduğumuz ülkeler adına endişe verici bir durum. Bu endişe verici durum daha da kötüye gitmemesi için herhangi bir ambargo uygulamasının önünde en büyük engel olur.

TÜRKİYE İLK KES ‘ULUS’ OLABİLDİ
Bu işin bir başka göstergesi var. Dünyanın büyük bir sorunu var. ABD’de 300 milyon insan yaşar, bunun 290 milyonu Ortadoğu’da neler oluyor bilmez. Bu toplumlarda ciddi bir dejenerasyon içerisinde ve bu onların karşısına büyük bir sorun olarak çıkıyor. Uzun zamandır bu dejenerasyon çalışmaları Türk toplumu üzerinde de yapılmaya çalışılıyor. Türk toplumunda da böyle laylaylom bir hayata alıştırılmak, geleneklerinden uzaklaşmış, apoletleşmiş, bir takım değerlerin erazyona uğratılması çalışmaları gerçekleştirildi. Afrin operasyonu Türkiye’de en sağından en soluna kadar, en dindarından en dinsizine kadar bütün bir toplumu aynı noktada birleştirdi. Bütün millet aynı amaç etrafında birleşti. Ve enterasan bir şekilde sadece Türk milletini değil ülkemizde yaşayan 3,5 milyon mültecileri de aynı noktada birleştiriyor. Bu inanılmaz bir şey.

DÜNYAYA HAKLILIĞIMIZI ÇOK İYİ ANLATABİLDİK
Bu yine dünyaya gösterdi ki, “Hayır kardeşim. Sizin yıllardır Türk milleti üzerinde uyguladığınız siyasi, ekonomik operasyonların dışında milletin üzerinde yaptığınız her türlü operasyon boşa çıkmıştır” deme şansını elde ettik. Demek ki bu millet milli değerlerini erozyona uğratmış gibi görünür ancak canına, vatanına dokunulduğu taktirde anında kenetlenebiliyor. Biz bunu Kıbrıs Harekatı’nda da yaşadık. 1974 yılından bu yana milletin bu manevi direnişinden hiçbir şey eksilmedi. Bunu da dünyaya göstermiş olduk. Tüm bunları biraraya getirdiğimizde de Türkiye’nin siyasi olarak, ekonomik olarak, söylem olarak bugün itibariyle bütün imkanlarını kullanmış olsaydı, elindeki bütün kitle iletişim araçlarını kullanmış olsaydı, inanın ne Ortadoğu’da ne Batı’da ne de Afrika’da 20 yılda kendisini hiçbir şekilde anlatamayacağı kadar anlatacak bir netice almıştır. Bu bile tek başına büyük bir kazanç. Bu da bu operasyonun ne kadar başarılı, gerekli ve ne kadar önemli bir şey olduğunu gösteriyor.

HER TÜRLÜ KAZANÇTAYIZ  
Biz işgalci bir devlet değiliz. Biz orayı gerçek sahiplerine teslim etmemiz için bu operasyonu yapıyoruz. Şu anda türkiye’deki 3,5 milyon misafirimizin gerçek sahibi olduğu o topraklara en yakın zamanda kendi topraklarına dönmelerini de sağlayacak operasyondur bu. Türkiye bu operasyondan her açıdan kazançlı çıkacaktır. Riski elbette var ancak bu saydıklarımla birlikte Türkiye tüm risklerin altından kalkabilecek bir kararlılık içerisinde. Operasyonda şu ana kadar 4-5 şehidimiz var. O tek bir askerimizin bir damla kanı dahi tüm dünyaya bedeldir. Riskin en büyüğüdür.

TÜRKİYE BUNDAN SONRA ESKİ TÜRKİYE OLMAYACAKTIR
Ortadoğu ve Afrika dünyanın gelecek 200 yılında konuşulacak. Gerek yeraltı zenginlikleri ile gerek toprağının zenginliği ile bu olacak. Ancak o bölgelere sürekli giden, o bölgenin atmosferini çok iyi bilen biri olarak söylüyorum ki Ortadoğu da Afrika da bundan sonra Türkiye’yi konuşacak. Türkiye’nin Afrin operasyonu ile, o mazlum milletlerin, zulme uğrayan milletlerin, bugüne kadar iğdiş edilmiş Mali gibi sudan gibi Yemen gibi devlet ve milletlerin Türkiye’yi bir umut kapısı olarak görmesi söz olmaktan çıkıp fiil haline dönmüştür. Artık Türkiye’nin dünyada söz ve etki alanının genişlediğini kesin bir dille söyleyebiliriz.