12 Eylül İhtilali olduğunda 18 yaşındaydım.
Üniversite sınavında başarılı olmuş ve KTÜ Orman Fakültesini kazanmıştım.
İhtilal olduğuna çok sevinmiştim.
Çünkü 11 Eylül ve öncesinde ülkemiz çok büyük bir karmaşa yaşamaktaydı.
Üniversiteler ve gençlik kamplara ayrılmış, kardeş kardeşi öldürmekteydi.
Büyük bir endişe hakimdi! Üniversiteyi kazandık ama sağ selim okuyabilecek miydik?
12 Eylül ile bir günde bütün bir anarşi ortamı sona ermişti.
Ben ve benim nesil arkadaşlarım bu sayede okuma olanaklarına kavuştuk.
Bu dönem, olağanüstü bir dönemdi.
Kuşkusuz yanlışlıklar da oldu.
Bir süre sonra, üniversite 2. Sınıfta iken anayasa oylaması oldu.
20 yaşına gelmiştim.
Hiçbir şeyi sorgulama olanağı ve geleneği yoktu.
Anayasa bir bütün olarak oylandı.
Hatta aynı zamanda Kenan Evren’in Cumhurbaşkanlığı da oylandı.
Tek bir oy.
Kabul ya da red!
Ben “kabul” oyu verdim.
Yani, bir oyla hem anayasaya hem de Evren Paşa’nın cumhurbaşkanlığına “evet” dedim.
Anayasanın bütün maddeleri için bir tek oy!
İlginç olanı; anayasayı hiç okumamış, okuma ihtiyacı hissetmemiştim.
Verdiğim oy nedeniyle hiçbir pişmanlık duymuyorum.
Geri dönme olanağı olsa, yapacağım farklı şey, oy verdiğim anayasayı okumak, olurdu.
Anayasaya “evet” diyenlerin oranı % 92.5 civarında olmuştu.
Bir üniversite öğrencisi bile, hiç okumadığı bir metne “evet” demişti.
“Evet” diyenlerin tamamının ve yine “hayır” diyenlerin de önemli bir bölümünün okumadan “evet” veya “hayır” dediğini düşünüyorum.
Yani biz, hiç okumadığımız bir metne ”evet” veya “hayır” diyebilen ilginç bir toplumuz.
Peki, o günlerden bu günlere ne değişti?
Anayasa değişikliği ile ilgili olarak en son yapılan halkoylamasında durum çok mu farklı idi?
Hayır.
En azından oylamaya, bir paketin çıkarılması yönünden bir şey değişmedi.
Yani yine Evren’in yöntemine devam!
Yakında belki yeni paketlerle tanışacağız.
Ve yine yaşasın Kenan Evren...