Seçimler yaklaşıyor. Ulus, kendi vekillerini seçmek için 7 Haziran’da sandık başına gidecek. Vatandaş seçimden seçime kendisini hatırlayanlara yine inanacak. Sırtını sıvazlayan, yüzüne gülen bazı adayların sahte sevgilerine yine kanacak. Kendinden olmayanları, kendine benzemeyenleri kendi vekili görecek. Yakası temiz, pantolonu ütülü, günlük tıraşlı ve ağzı laf yapan o kişileri kendisi sanacak ve böbürlenecek ve gidip oyunu verecek. “Ben bana benzeyen ve beni temsil edecek vekilimi seçtim” diyerek vatandaşlık görevini yapmanın huzuru içinde evine dönecek.
  Belki aynaya bakacak ve şaşıracak. Çünkü seçtiği kişiye kendisi benzemiyor. Tertemiz duyguları, dürüstlüğü, vatan sevgisi, inancı seçtiği bazı kişilerde olmadığını görecek. Hayıflanacak ama iş işten geçmiştir bir kere. Yapacağı yoktur. Onun için vekiline sadakat da kusur etmeyecek. Bir zaman gelecek vekilini unutacak. Yüzünü, davranışlarını anımsamayacak. Çünkü aradan yıllar geçtiği halde o vekil, onun köyüne, evine uğramamıştır.
 Benim vatandaşım bilmiyor ki seçilen vekili kendisi değil, parti lideri seçmiştir. Kendisine kul olacak, sözünden çıkmayacak, aykırı fikirler söylemeyecek kişileri bulmuş ve bizi temsilen  de lider bizim vekillerimizi seçmiş bize de sadece onay görevi vermiş olacak.
 Evet, seçimler demokrasinin olmazsa olmazıdır. Demokrasiyi sağlıklı büyüten seçimlerdir. Ama hangi seçimler? Bireyin görüşüne saygı duyulan, sandıklara hile karıştırılmayan, insan onurunu koruyan seçimler demokrasinin kalbidir, beynidir.
 12 Eylül Ara Rejimi, elbette ki demokrasiye değil, kendi darbe felsefesine uygun rejim kuracaktı ki kurdu da. Milletvekillerinin tepeden belirlenmesi, genel başkanın kontenjanı gibi demokrasiye aykırı yaklaşımlar darbe yönetimlerinin kurallarıdır. Ne hikmetse ağızlarından demokrasiyi, halkı düşürmeyen parti üst yöneticileri, ara rejimin koyduğu kurallardan her nedense kendilerini kurtaramıyorlar, doğrusu kurtarmak istemiyorlar.
 Ne demek kontenjan adayı? Benim vekilimi sen mi ben mi seçeceğim? Senin seçtiğin adayı o zaman bana neden oylatıyorsun ki?Beni lütfen senin  emellerine alet etme. Şu anda CHP Trabzon adaylarının tepkisini kim haklı görmez ki? Birbirinden yetenekli, birbirinden yürekli ve kültürlü bu insanları kenara itip, sizden daha iyisini ben bilirim ve ben liste başına onu getiririm mantığı o partiye zarar vermeyeceğini kim söyleyebilir ki? Trabzon, kendi içinde yaşamını sürdüren bir kenttir. Başka illerden göç almamıştır. Onun için öncelikle  kendi bildiği ve benimsediği insanı öne çıkarır. Trabzon insanının sosyolojik yapısına kontenjan aday uygun değildir.
 Partilileri küstüreceksiniz, yönetimleri hiçe sayacaksınız ve kendi bildiğinizi okuyacaksınız ve gelip vatandaştan oy isteyeceksiniz. Bu insanlar o kadarda saf değildir.
 Cumhuriyeti kuran, çok partili rejime taşıyan bir parti yönetiminin, demokrasiyi hiçe saymasını içime sindiremedim doğrusu. Halkın partisi diyerek meydanlara çıkıp da halka rağmen kendi bildiğini okuyarak dayatmayı gerçekten kabullenemiyorum.
 CHP Trabzon adayları, el ele omuz omuza vermişlerdi. Belki de yıllardır bu kadar birlik sağlanamamıştı. Ama birileri bu birliği bozmak için çabaladı ve bu birliği bozdu.
  Biz partilerden sevgi istiyoruz. Saygı istiyoruz. İnsanların görüşlerini hoşgörülü olunmasını istiyoruz. Toplumu bölmek, kendinden olmayanları ötekileştirmek ülkemize zarar vermekte ve ulusumuzu birbirine düşman etmektedir.  Kişinin kimliğine, düşüncesine, verdiği oya saygılı olmak demokrasinin gereğidir.
 Elbette ki bu yaklaşım, önce kendini demokrat görenlerle sağlanır.