Cumhur ittifakında çatırdama sesleri geldi.
Bu çatırdama elbette muhalefetin iştahını kabarttı, kendisine yeni hedefler belki de çıkış için yeni müttefikler arayışı içerisinde olacak.
Bahçeli’nin “Andımız” meselesinde ısrarı belki “Türklük” meselesi konusunda bağnazlık gibi gözüküyorsa da arada gözlerden kaçan şu ifadesi, “Papazın salıverilmesinde yargı kararlarının kutsal ve uyulması gereği belirtilirken, bu konudaki yargı kararları neden yadırganıp uyulmaması konusunda yol aranıyor?”
Öyle ya yargı kararı varsa, mahkemeler bağımsız ise kararlarına saygı duyulmalı ise o zaman her karar kutsal görülmelidir.
Bu doğru.
Fakat benim kafamı kurcalayan şu nokta var.
MHP’de Bahçeli’nin nerede ise tasfiyesi, İYİ Parti bölünmesi ile de devre dışı kalması nerede ise an meselesi iken AKP ile yaptığı Cumhur ittifakı AKP’nin işine yaradığı gibi MHP’yi de Bahçeli’yi de selamete taşıdı.
Gelelim diğer tarafa.
Af meselesinde Bahçeli’nin ısrarı ne kadar ortada ise de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konudaki tavrı da o kadar doğru.
Bunu neye göre söylüyorum?
Kamuoyu fikirlerin ortada dolaşan versiyonuna dayanarak.
Bu konuda halkın çoğunluk fikri ise “Af meselesinin aleyhinde idi.”
Şimdi bir ittifak var(dı) ortada aynı anda iki tenakuz ve anlaşılması mümkün olmayan iki ucu pis bir değnek.
Bana göre bu konu Nasrettin Hoca hikayesindeki, “Sen de haklısın hanım” durumuna geldi.
Bu meselede kendisini kȃrlı gibi gören taraf ise muhalefet olmuştur(!).
Bana göre hem MHP hem de AKP bu iki tenakuzlu meseleden dolayı yara almıştır.
Fakat, yerel seçimler meselesinde AKP’nin MHP’yi adeta yok gibi görüp ittifak meselesinde MHP’den fedakȃrlık bekleyip kendisinin “Her yerde varım” ifadesi ile MHP’yi dışlaması yapılan siyasi stratejik en büyük hata idi, hattȃ müttefiklik adına gaf bile sayılabilirdi.
İşte bunlar ittifakı sallayan önemli faktörlerdi.
Öyle ya madem ittifak var, sen %11’lik bir oy potansiyeline neden hiçbir yerde kontenjan tanımayacaksın?
“Hep bana rabbena” olmazdı.
Diğer tarafa geçelim.
Bu ittifakın çatırdamasında AKP’nin kaybedeceği oy potansiyel ittifakın verdiği önemli sayı desteğidir.
Fakat MHP’yi de ikinci bir tehlikenin beklediğini ifade edeyim. Bidayette bir mitoz bölünme geçirip İYİ Parti’yi doğuran Bahçeli tutumu bu sefer de ikinci bir mitoz bölünmeyi doğurur ise hiç şaşırmayın.
Bu konuda aynı ikazı önceki yazılarımda belirtmiştim.
Ben derim ki, Bahçeli’nin bundan böyle ki siyasi performansını bir değil üç kez düşünmesi gerekir.
Tehlike çanlarının kapıda çaldığını hatırlatmak isterim. Demedi demeyin.
İYİ Parti bölünmesi de önceki tutumlarının bir sonucu olduğunu da unutmamak gerekir.

Gelelim AKP cihetine.
Kamuoyunda bazı AKP seçmenlerinin zamlar, enflasyon ve aşırı harcamalar konusundaki mırıltılarının alenileştiğini de AKP kurmaylarının kulağına üflemekte fayda var.
Neden?
Meselesi ise ayrı ve uzun bir konudur.
Fakat, ortada iktidar ortak partilerinin sanalda olsa oy kaybı ihtimali muhalefete özellikle CHP’ye asla bir artı getirmeyecektir.
Zira, kamuda, “MHP ve AKP’ye oy vermeyeyim. Peki ben bu durumda kime oy vereceğim?” sorusu ile muhalefet, dağınık ve güven vermeyen performansı ile ayrı bir umutsuz vaka olduğunu unutmamalıdır.