Büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ve ilk genel başkanlığını yürüttüğü CHP siyasi hayatımızın temel direğidir.
Merhum İsmet İnönü ve Bülent Ecevit’in genel başkanlığını yürüttüğü parti 1980 ihtilali ile kapatılmış, tüm mal varlığına el konulmuştu. CHP siyasi yasaklarının kalkmasının ardından Erol Tuncer ve arkadaşlarınca yeniden açılıp, genel başkanlığına Deniz Baykal getirilmişti..
Genel ve yerel seçimlerde pek varlık gösteremeyen CHP’nin genel başkanlığına önce Dr. Haluk Koç sonra Mustafa Sarıgül aday olduysa da kazanamadılar.
1999 genel seçimlerindeki başarısızlığın bedelini ödeyen genel başkan Baykal, istifa ederken yerine Altan Öymen seçilerek gelse de o koltukta fazla oturamadı.
Baykal yeniden geri dönerken 2002 genel seçimlerine giremeyen siyasi yasaklı AK Parti Genel Başkanı Recep Tayip Erdoğan’ın da yasaklarını kaldırıp Siirt’ten ara seçimle milletvekili seçilmesini sağlayarak AK Parti’nin 13 yıllık iktidar koltuğunda kalmasına da  resmen vesile oldu.
Ve bir kaset skandalıyla CHP Genel Başkanlığına veda etmek zorunda kaldı. Yerine seçilerek gelen Kemal Kılıçdaroğlu  eski genel başkan Öymen’in konumuna düşmemek için ilk önce başkanlık divanını yeniledi.
Yani hemen kendi ekibini kurdu..
Yanına aldığı isimler ise DYP’li Aydın Ayaydın,  Sinan Aygün ve son dönemde de  RP eski milletvekili Prof. Dr Mehmet Bekaroğlu oldu.  Bu isimlerle CHP’yi aslında merkeze çekmeye çalıştı.                                       
Bir de merhum Alparslan Türkeş’in siyasi danışmanı Ekmeleddin İhsanoğlu’nu Cumhurbaşkanı çatı adayı göstererek kendini riske ederken, ülkenin Recep Tayip Erdoğan’dan kurtulmasının şart olduğunu söylüyordu.
Erdoğan’ın yüreğini hoplatıyordu..
CHP’nin İhsanoğlu’na sahip çıktığı kadar MHP maalesef çıkamadı. Bir düşünün iki tane bilbordu kiralayıp iki gazete ve tv’ye ilan verip bu şehre gelişini bile duyurmadılar..
Bir miting düzenleyemediler. Sadece lüks bir otelin görkemli salonunda bir basın toplantısı düzenleyerek kendini anlatması sağlandı. Belki de Erdoğan’ın önü kesilmek istenmedi.
Sonunda Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildi. İlk seçildiği andan itibaren de MHP Genel Başkanı Bahçeli’yi yerden yere vurmaya başladı.
Gavur Dağları’nın ardına geçememekle suçlaması haksız da değildi. Daha dün Kars, Muş, Bingöl, Elazığ, Erzincan belediyelerini elinde bulunduran MHP 2015 Genel seçimlerinde bu vilayetlerden bir tek Elazığ’dan bir milletvekili çıkartmayı başardı.
‘Ülkemden bir karış toprak vermem’ diye nutuk atan, oralarda bir tek il veya ilçe binası açamayan MHP Genel Başkanı Dr. Bahceli Güneydoğu’yu yok saydı.
Yetmedi..
HDP’ye oy veren milyonlarca insanı da  toptan PKK’lı sandı, sildi attı. Bu milletten ayrıştırdı.
Durdu durdu  7 Haziran seçimleri sonrası kendisine başbakanlık önerdiği için  CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nu da anlaşılmaz bir şekilde  siyasi hasım saydı.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu yurt genelinde ön seçim yaptırtarak demokrasiyi parti tabanına yaymaya çalışan örnek bir lider gibi davranmasını örnek almadığı gibi  belirttiğim gibi seçimlerin ardından ilk yaptığı açıklamada “Benim kavgam koltuk değil millettir gel Başbakanlık senin olsun” deyince de ödü koptu Bahçeli’nin..
Kılıçdaroğlu’na teşekkür etmesi gerekirken demediğini bırakmadı.
Adeta “Aman ha.. Beni karıştırmayın Başbakanlık gibi işlere. Bırakın beni ben şöyle bir oturayım MHP Genel Başkanlığı koltuğunda. Başıma iş açmayın” dedi.
1999 yerel ve genel seçimlerinin ardından Cumhurbaşkanlığını kabul etmeyen Dr. Bahçeli bu sefer de kendisine Başbakanlık sunan  CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na ‘koltuk tedarikçisi’ diyerek saldırsa da, tam bir devlet adamı olan Kılıçdaroğlu ona uymadı.
Çünkü ayinesi iştir kişinin deyip boş lafa bakmadı!.