16 Haziran 1909’da Erzurum yolunun başlangıcında bir liman şehri olması sebebiyle bir Zahire Borsası kurulması için Trabzon vilayet makamının talebi üzerine Başvekil tarafından kurulan bu Borsa 86 yıl içinde zamanla Ticaret Borsası olmuştur.
Yanılmıyorsam 30 yılı aşkın başkanlığını bu şehrin akil adamlarından Sabit Sabır yapmıştır.
Bugünkü Başkan Mehmet Cirav da birkaç dönem Yönetim Kurulu Başkanı, birkaç dönem de Meclis Başkanı olarak bu rekoru tamamlamak üzredir. Açıkça Borsa’ya damgasını vurmuştur.
Onun istediği kişiler yönetim kurulu başkanı olur, o istemezse ilk seçimde kaybeder. Ancak Başkan Çirav hiç seçim kaybetmemiştir. Siyasi yönü de vardır. Bir dönem RP merkez ilçe başkanlığı bir dönem de Ak Parti il başkan yardımcılığı yapmıştır.
Ancak dediğim gibi damgasını vurduğu Borsa’yı hiç kimseye bırakmamıştır. Tabir yerindeyse bir koltukta iki karpuz taşımıştır. Aslında sadece Cirav için değil bu tip STÖ'lerde görev yapan başkanların siyasetten uzak, herkese eşit mesafede durması gerekir .
Ancak Başkan Cirav farklı bir yol izlemiştir. Ona göre, büyük bir çoğunlukta partisinin Fiskobirlik ve fındık konusunda aldığı kararlar hep doğru olmuştur. Başka partilerin aldığı kararlar hep yanlıştır .
Ne yazık ki böyle sayın başkan!
Aslında sadece Borsa değil genelde Trabzon'daki sivil toplum örgütleri için bu şehrin sorunlarının, bu şehrin üretiminin, önlenemeyen göçünün neresindesiniz diye sormak gerekiyor. Ama fındık denince Borsa'nın anlamı daha çok!...
Başkan zaman zaman kendisini ziyaret eden siyasilerle atışmış, tartışmış sonunda üreticinin sigortası olan Fiskobirlik devreden çıkmış, resmen tasfiye sürecine girdi.
Hal böyle olunca Yalıncak’taki binaları KTÜ’ye Değirmendere'de ki bina ve depoları başka şirketlere kiraya verilmiştir. Giresun’da bulunan FKB Genel Müdürü de ne yazık ki tasfiye memuru gibi kurumun tüm menkullerini elinden çıkartmaya çalışmaktadır.
Şimdi toparlanmaya çalışıyor olsalar da açıkça olan üreticiye ve olan binlerce çalışana olmuştur. Yüzlerce eve giden ekmek kesilmiştir. Belki Fiskobirlik yanlış yönetilmiştir ancak yönetimini, yönetim kurulu başkanlarını bu üretici belirledi .
Neden Fiskobirlik'e DEFİF’ten destek vermeyen, verdirtmeyenler aynı uygulamayı Pamuk Birliği’ne, Soya Yağı Birliği’ne yapmadılar, yapamadılar ?
Orada bu birlikler istihdam sağlıyor. Burada ise istihdama hiç kimse bakmıyor. Bölgede işsizlik artarken göç önlenemez boyutta dır. 1975 yılında tam 39 sene önce Trabzon’un nüfusu 730 bin iken bugün 751 bindir .
Bu zaman diliminde İstanbul'un nüfusu 3 kat, İzmir'in 2 kat, Antalya’nın ise 4 kat artmıştır. Bugün Antalya’da 2 milyon nüfus, 5 milyon turisti ağırlarken Trabzon 751 bin nüfusuyla, 150 bin turistle övünmektedir.
Acı ama gerçek budur..
Bu ilde kıt arazi imkanlarıyla sanayi olmaz, dağlık engebeli arazide fındık olur, fındık ağacı aynı zamanda heyelanın ilacıdır. Çünkü heyelanı önler. Devletimiz 'fındığı sök, gel parasını al' diyor.
Güler misin ağlar mısın!. Kim kime hizmet ediyor Allah aşkına..
Resmen ecnebiye hizmet..
Çünkü AB böyle istiyor. 'Ekmeyeceksin; samanı, buğdayı, sığırı bile ithal edeceksin' diyor.
Açıkça dünyanın en kaliteli fındığına sahip Türkiye'ye 'Fındığı ihraç etmeyeceksin, döviz kazanmayacaksın' denmek isteniyor .
Baksanıza, sadece Trabzon'un değil Türkiye'nın fındıktaki gururu Oltan Fndık da İtalyanlara gitti..
Bu ülkenin, bu ilin en büyük fındık fabrikası Avrupalıya satıldı, kimse önemsemiyor. Oltan Ailesi resim ve heykel müzesi yapacakmış, herkes bu aileyi takdir ediyor da 'Gel bu ilde istihdam sağlayacak bir başka tesis kur' demiyor.
Kimse istihdam demiyor..
TTSO, Borsa kime sorarsınız bu şehirde STÖ olarak sadece koltuklarda ne yazık ki kusura bakmasınlar ama gün geçiriyor..
Allah aşkına bu şehirde iki üç sivil toplum örgütünün biraraya gelerek şu şehrin sorunlarını bas bas dile getirdiklerini, seslerini duyurmaya çalıştıkları hiç gördünüz mü? Kardeşim istihdam yoksa göçü önleyemezsiniz.
Bu şehri büyütemezsiniz..
Bu şehri özde değil sözde marka yaparsınız ancak!..
Sadece kendi kendinizi kandırıyorsunuz..
Trabzon günlerini uyumakla geçiriyor!.
Vallahi ben bu şehirde şunu gördüm ki 'Trabzon bana ne, koltuklar şahane!