Karafatma, kara böcekgillerden bir böcektir. Karanlık yerleri seven ve ışıktan kaçınan gececi böcek cinsidir.

Evlerde, kiler, mahzen, hangar, ahır, ambar ve kuş yuvası olan çatılarda bulunurlar. Tahıl, kepek ve diğer tahıl ürünleri başta olmak üzere bitkisel ve hayvansal döküntülerle beslenirler. Aynı boyutta ve onlar gibi kara olan hamam böceği ile karıştırıldıklarından karafatma adı yanlışlıkla ve çoğu kez hamam böceği için kullanılır.

Amacım bu böcekten hareketle bazı gerçeklere parmak basmaktır. İlk gerçek cehaletimizdir. Bir kere bu böceğin ismine derin bir itirazım var. Fatma ya da Fatıma peygamberimizin kızı, Hz. Ali efendimizin zevceleridir. Bu böceğe verilen ismin tarihi seyrini takip edip bir sözcükle nelerin nasıl tahrip edidiğini görmemiz gerekiyor.

Ayrıca Kara Fatma namıyla ün salmış Erzurumlu Fatma Seher Erden ismli Kurtuluş Savaşı kahramanı kadın askerimizi nasıl unuturuz! İstiklal Madalyası sahibidi bu yiğit kadın Balkan Savaşı’ndan Kurtuluş Savaşı’na kadar birçok savaşta cephede olmuştur.

Kara Fatma namıyla Türk’ün hafızasında yer edinen kahramanımız 1955'te Darülaceze'de 67 yaşında vefat etti ve Kasımpaşa'daki Kulaksız mezarlığına defnedildi.

Kasımpaşa aynı zamanda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın neşv ü nema bulduğu bir ilçemiz.

Bilimsel adı ‘Blaps mortisaga’ olan bu böceğe Türkçenin imkânlarıyla ben ‘mahzen böceği’ adını veriyorum. Umarım Cumhurbaşkanı bir dahaki konuşmasında bu böceğe gayriihtiyarî olarak tarihi şahsiyetlerimizi itibarsızlaştıran ismi değil de benim isimlendirdiğim mahzen böceğini tercih eder.

Böyle tarihi geçmişe haiz bir ismi pis bir böceğe kim, ne zaman hangi saikle verdi.

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan eski başbakanlığı anlatırken oranın pisliğini anlatmak için tuvaletlerde cirit atan bu böcekten söz edip millete kazandırılan yeni sarayın bir ihtiyaca binayen yapıldığını ifade etti. Doğrudur; Türk milleti her şeyin en iyisine layıktır. Konuşmanın bütünü güzeldi ama ecdadın ismini böcekleştiren o isim derinlikten yoksundu. Konuşma metnini hazırlayanlar zannım o ki derin kültürel kodlarımızdan pek de nasipli değiller gibi geldi bana.