Çünkü; tarih, milletlerin kimliğinin biyografisidir.
Sanat ise kültürün uygulamasıdır.
Bu uygulamanın olmadığı yerde uygulayıcılar yok demektir.
Tarih ve kültür yok demektir .
Sorun burada. Mesele burada. Problem burada..
Zira tarihini ve kültürünü bilen milletlerde böyle sorunlar yok..
Bu şuurla ve bunun gereği olan ilimle bu konuları araştırdığınız zaman Doğu Karadeniz’in gerçek Türk kimliği ortaya çıkar.
Gerçekleri öğrenmek ise yeniden doğmak ve kendi tarih ve kültürü ile mutlu olmaktır.
PKK’nın Kürtlere yabancı kültürleri dayatmasının feci sonuçlarından, hatta Suriye ve Irak’ın başına gelenlerden herkes ders alsın..
Müslüman Türkiye çok şükür ki asgari zararlarla tarih ve kültür tehlikelerini atlatmışa benziyor. Selçuklu ve Osmanlının çöküşünden sonra Doğu Karadeniz’in millî tarih ve kültürü de şaşırtılmıştır. Amacımız asıl buna ilmen dikkat çekmek ve gerçeğini buldurmaktır.
Orta Asya Türk kültürünün asıl merkezi Kazakistan’dır.
Altay dağları da buradadır.
Bizim Trabzon’daki Kadırga Altay dağlarındaki KADİRGAN köyünden çoğaldıklarında, oralara sığmadıklarından Trabzon’a gelenlerin köyüdür
Kemençenin aslı Dede Korkud’un kopuzudur.
Kopuz zamanla gelişerek ve de Trabzon’da değişerek kemençe şeklini almıştır.
Eski Trabzon’un hudutları Kastamonu’dan Batum’a kadar olduğuna göre bu hudutlar içindeki Trabzon’un kemençe ve horon kültürü hep aynıdır.
Sadece yöresel incelikleri ve çeşitleri vardır. En büyük tarih ve kültür araştırmacısı profesörlere, mesela Prof. Dr. Bahaeddin Ogel’e göre davul-zurna Anadolu’dan Orta Asya’ya gitmiştir. Fakat kemençe Kopuz şekliyle Orta Asya’dan Trabzon’a gelmiştir.
Eski Trabzon aynı zamanda Orta Karadeniz’dir. El sanatları bile kaşıkçılıktan, sepetçilikten, kufacılıktan tutun da kemençe yapımcılığına kadar aynıdır.
Türklerin ata merkezi olan Ergenekon dahi Orta Asya’dadır.
Kazakistan yaylalarında Demirin körük ateşlerinden geçirilerek dövülmesi, çeşitli silâhlar yapılması alanları halâ yerindedir. Bunların en geçerli belgeseli zamanımızda bulunan ve Milâd öncesi eski devirlerden kalan Türk kurganlarıdır. Bunlardan Kazakistan’da sadece bir yaylada altmış adet bulunmuştur.
Âlimler buradaki Türk izlerini ortaya çıkarmayı başarmışlardır. Zira, eski Türkler tarih ve kültüre dayalı el sanatı yapımı eserlerini KURGAN denilen yarı derin kuyulara ölenin yanına koymuşlardır.
Saf altın savaş giyim zırhları mı ararsınız, Ok-yay-kılıç ve hele hele KOPUZ (eski Türk kemençesi) mu ararsınız hepsi var bu Kurganlarda.. Malumunuz Dede Korkut 7. asırda buralardan Hz. Peygamberi ziyarete gidip Müslüman olmuş; ilk Müslüman Türk mürşidi olarak Orta Asya’ya dönmüş, 130 sene civarında yaşamış; Trabzon’a da gelerek Trabzon ve Bayburt yaylalarında Bizans (Doğu Roma) varlığına rağmen 19 sene kalarak dört han yetiştirmiştir. Bayburt’ta Bamsı Beyrek ve Kalesi; Trabzondaki Tuman(Teoman) Kalesi, Bahçecik Kral Sarayı, Maçka Boğaç Han Yaylası ve Boğaç Deresi; Beşikdüzü’nde Korkut Köyü, Ağasar Deresi ve Kalesi, Türkelli Köyü, Aruz Deresi, Tonya Turali Köyü, Alaca Dağ ve Yıldızlı Çadır Dağı ile Trabzon Karlık Tepesi tâ o zamanlardan kalmadır.
Arkeoloji âlimlerinin televizyonlarda zaman zaman belgesel ve görsel olarak yaptıkları açıklamalara göre art niyetli yabancı araştırmacılar Kazakistan ve bütün Orta Asya’daki Türk kurganlarındaki bulguları kasıtlı olarak yanlış tercüme edip kitaplara aktarmakta Türk tarih-kültür ve hatta coğrafya varlığı bilgilerini hedefinden saptırmaktadırlar. Bu konuya son derece dikkat edelim.. Bu zehirli yem bilgilerle zehirlenmeyelim.
Artvin’deki boğa güreşleri ve Tulum dahi Dede Korkut devrine dayanır. Akkoyunlular onlardandır.Trabzon’da kendilerinden çok sayıda vali yetişen Murat Han Oğulları bile Durmuş Oğulları bile Akkoyunlu’dur. Dede Korkut sülâlesidir.
Çubukları ve renkleri farklı olsa da bütün Doğu ve Orta Karadeniz’de peştamal vardır. Yöreselliğini farklı renkleriyle anlarız. Rize’ninki mor beyaz ise, Akçaabat’ınki kahverengi beyazdır. Başka tonlarıdır.
Öyle ki ağızlarında konuştukları kelimelerin çoğu Orta Asya Türkçesi.. Bundan habersizlik de ayrı garip bir gaflet..