Aslında bizim de hikâyemiz bu filmde kesişti.
Bu hafta yazıya güzel bir sinema dostu ile başlamak istedim. Çağlar Ercan, güzel adam. Geçtiğimiz günlerde yayınlanan Kesişme filminin kamera arkasındaki önemli kişilerden biri. Kesişme Trabzon’da çekilirken akşamlar uzun uzun sohbetler ettik kendisiyle. Çoğu sohbetimiz sinema üzerine oluyordu ya da sanatın herhangi bir dalı üzerine. Aslında benim için mühim bir hadiseydi kendisiyle sohbet etmem lakin, Trabzon’da sinema konuşacak pek adam bulamıyorum. Sinema konusu açılınca, sadece popüler sinemadan bahsedebiliyorlar, bunun dışına yani arthouse sayılacak filmleri, serbest sinemayı pek konuşma imkânı bulamıyorum. Çağlar abi ile bir yazımız böyle geçti. Ben çok konuşuyordum o defans yapıyordu, vakitler böyle geçiyordu. Bazen o hücum yapıyordu ben savunma derken koca yazı yedik.
2021’in yaz ayı böyle geçti.
Sabahın ilk ışıklarında Maçka’ya çıkıyordu akşamın geç saatlerinde geliyordu oturuyorduk, ver sohbetin gözüne. Sonra o yine sete ben de doğru basın aleminin içine.
Bazı zaman Kesişme filmi ile alakalı da bayağı sohbet ettik. Özer Feyzioğlu’nun sinemasından tutun da Dijital Sanatların diğer projelerine kadar. Bir gün sohbet sırasında, “Ya Şükrü 2,5 yıldır bu proje ile ilgileniyoruz. Çekimler Ferhat Gedik'in memleketi Hatay'da başladı ve Niğde, Nevşehir, Ankara, Gümüşhane üzerinden Trabzon’a geldik burada da devam ediyoruz.” dedi.
Ben o vakte kadar film bir iki nokta dışında sadece Trabzon’da çekilecek sanıyordum. Meğer öyle değilmiş, konu Trabzon dışında 5 vilayet daha görmüş. Bu ara Çağlar abi filmin Genel Koordinatörü görevinde idi.
Birkaç kez seti de ziyaret ettim. Yani Çağlar abi, “Gidelim Şükrü.” dedi. Gittik. Set de çok meşakkatli coğrafyaya sahipti. Aslında benim son 10 yıldır çektiğim projelerin kaderini, Çağlar Ercan yaşıyordu. Çünkü son projelerim hep dağlarda oldu. Hatta geçtiğimiz günlerde Elbistan’da çektiğimiz sinema filmi de Nurhak Dağlarında maceralı geçmişti.
Nitekim bugün sıcak sinema salonlarında izlediğiniz film, çok çetin şartlarda çekildi sevgili sinema severler.
Buraya kadar biraz hatıralardan bahsettik. Şimdi sinemaya dönelim.
***
Ne anlatıyor.
Tanıtım yazısından; “Kesişme; İyi ki Varsın Eren, Trabzon Maçka'da teröristlerle kahraman Mehmetçiğin çatışması sırasında hayatını kaybeden Eren Bülbül ve onu korumaya çalışırken şehit olan Astsubay Kıdemli Başçavuş Ferhat Gedik’in hayat hikâyesini konu ediyor.”
Bu da benim yorumum.
“Aslında alt metinde film bir çocuğun başka bir çocuğu öldürdüğünü anlatıyor. Nasıl mı? İzleyenler için hani en başta bir çocuk vardır ya mühimmat fabrikasında bir mermiyi alır ve pakete koyar. Sonra o mermi döner dolaşır gelir Eren’i vurur. Senarist farkında mıdır bilmem, ya da bana has bir bakış açısı da olabilir. Sistemlerin masum insanları nasıl kullandığını, hiç günahı olmayan çocuk kalplerin nasıl savaş suçlusu olabileceğini bu filmde görebilirsiniz. Buna sadece ekranda görülen hikâyeden bakmamanızı tavsiye ederim ve yerinden izlemenizi isterim. Sistemlerin, emperyal güçlerin çıkarları için çocukları nasıl katil yaptığını ve başka çocukları nasıl öldürdüğünü göre bilirsiniz. Yani masumun, masumu nasıl öldürdüğünü görebilirsiniz.”
Yorumumu uzatıp demagojiye girmek istemem.
***
Yönetmen kim mi?
Özer Feyzioğlu; bir önceki projesi Naim, Cep Herkülü olmuştu ve uzun süre gündemde kalmış projeler arasındaydı. Türk sineması son dönemlerde güzel işler çıkarıyor. Yeni yönetmenler Yeşilçam’ın sonunu bir şekilde görmüş filmcilerden kurtuldular. Güzel işler yapıyorlar, Özer Hoca da onlardan bir tanesi. Diğer projeleri Doktor Sadık Ahmet, Eypio: Naim (Kısa Video), Küçük Asya Felaketi (Kısa Film), Üretim (Kısa Film), Kontur (Kısa Film), NETFLIX’ e Fatma dizisi.
***
Yapım kim mi?
Dijital Sanatlar sahibi Mustafa Uslu. Son dönemlerde biyografi (otobiyografi kendi hayat hikâyesini yazma tarzı. Aklımızda ama son projemiz olarak planlandı) tarzda projelere ağırlık vermiş bir isim. Ayla, Müslüm, Çiçero gibi filmlerde imzasını atmış yapım şirketi. Şirketin bundan sonraki projelerinin de çok merak edileceğini düşünüyorum. Bu arada IMDB’de filmin puanı 7,4 ve 18 günde pandemiden sonra en çok seyredilen Türk filmi olması da başarılı bir eser olduğunun işareti değil mi sizce.
***
İzlemeyenlere tavsiyeler.
O vakit bu hafta sinema incelemelerine tavsiyelerimiz Dijital Sanatların projeleri olsun dostlar.
Ayla: Film, Kore Savaşı’nda yaşanan gerçek ve çok dramatik bir hikayeyi beyazperdeye taşıyacak. 1950 yılında savaşta yer alan Süleyman Astsubay savaş meydanında küçük bir kız bulur. 5 yaşındaki bu Koreli kız yetimdir ve nereye gideceğini bilmemektedir. Astsubay kızı yanına alır ve Ayla ismini verir. Birliğin neşesi haline gelen Ayla ile astsubay kısa sürede baba-kız gibi olurlar. Ancak 15 ay sonunda birliğin Türkiye'ye geri dönme kararı çıkar. Ayla'yı bırakıp dönmek istemeyen Süleyman Astsubay her yolu denese de Kore kanunlarını aşamaz. Küçük kızı geride bırakmak zorunda kalan Süleyman ve yetimlere uygulanan sisteme dahil olarak yetimhaneye verilecek olan Ayla son vedalarında tekrar bir araya gelmeye söz verirler. Yıllar ikiliyi yeniden buluşturacak mıdır?
Yönetmen koltuğunda reklam filmleriyle dikkat çeken Can Ulkay’ın oturduğu dram filmi Ayla'nın senaryosunda ise Sınav, Uzun Hikaye, Kavak Yelleri, Doludizgin Yıllar’ın da senaristliğini yapmış Yiğit Güralp’in imzası var. Başrollerini Çetin Tekindor, Taner Birsel, İsmail Hacıoğlu ve Ali Atay'ın paylaştığı filmin kadrosunda Duygu Yetiş, Büşra Develi, Erkan Petekkaya, Esra Dermancıoğlu, Deniz Seviyesi filmindeki performansı ile Milano Uluslararası Film Festivali’nden ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülünü alan oyuncu Damla Sönmez, Altan Erkekli, Sinem Öztürk Uslu gibi önemli oyuncular yer alıyor. Filmin müziklerini ise Fahir Atakoğlu üstleniyor.
Çiçero: 2. Dünya Savaşı’nın seyrini değiştiren ve Almanya'nın bozguna uğramasında etkin payı olan casus Çiçero’nun savaştaki etkisini ve savaş sonrası yaşadıklarını konu ediyor. İlyas Bazna, 2. Dünya Savaşı sırasında Ankara’daki İngiliz Büyükelçiliği’nde uşak olarak çalışmaktadır. İçeriden birçok bilgiye ulaşabilen Bazna, Almanlar için casusluk yapmaya başlar ve kendisine Çiçero kod adı verilir. İlyas Bazna savaşın seyrini değiştirmesine rağmen T4 uygulamasıyla engellilerin gaz odalarına gitmelerine, iğneyle uyutulmalarına engel olamaz. İlyas Bazna’nın savaştaki etkisini ve savaş sonrası yaşadıklarını beyaz perdeye yansıtacak olan filmin yönetmen koltuğunda Serdar Akar oturuyor.
Müslüm: Arabesk müziğinin efsane ismi Müslüm Gürses'in hayat hikâyesini beyaz perdeye taşıyor. Unutulmaz ses sanatçısının iniş ve çıkışlarla dolu yaşamının anlatıldığı filmde, Müslüm Gürses’in milyonları etkileyen müziğine, çocukluğundan ölümüne kadar geçen zamanda yaşamına etki eden kişilere, çok sevdiğini her fırsatta dile getirdiği eşi Muhterem Nur’a odaklanılıyor. Timuçin Esen’in Müslüm Gürses’i canlandırdığı filmde, Muhterem Nur'a Zerrin Tekindor, Müslüm Gürses’in babasına ise Turgut Tunçalp hayat veriyor. Yönetmenliğini, Türkiye'nin geçen yılki Oscar yarışı için aday adayı olarak gönderdiği Ayla’nın yönetmeni Can Ulkay ve Romantik Komedi filminden 8 yıl sonra tekrar yönetmen koltuğuna oturan Ketche’nin (Hakan Kırvavaç) üstlendiği filmin senaryosunu Hakan Günday ve Gürhan Özçiftçi kaleme alıyor.