Ülkemin zengin dil havuzundan bir katre de olsa alalım dedik... Nasibimize "Zülfi yare dokunmak" geldi...
Amacımız dilbilgisi ya da Türkçe dersi vermek değil, zaten o konunun uzmanı da değiliz...
Sadece, derdimizi üslubuna uygun anlatmanın gayretindeyken, DOĞRU anlaşılabilmektir gayemiz.
Şehrin SAKİNİ ve SAHİBİ olma sorumluluğunu bize yükleyen AYDIN duruşu ve sivil toplum sorumluluğu adına;
Trabzon'a gelen yabancı turistlere karşı fahiş fiyat uygulaması ve "yonulacak tavuk" medyada sür manşetlerden verilirken..
Trafik polisleri yerine Suriyeli BEBEler kavşak trafiğini yönlendirirken..
Sahil yürüyüş yollarında ücretsiz WI-FI ama alt geçitlerinde zifiri karanlık tehlikesi yaşanırken..
Bisikletli gençler yayaların arasında cirit atıp, güvenlik kameraları "biri bizi gözetliyor" modundayken..
Beşirli sahil alanını sosyal amaçlı cazibe merkezi kılıp, park edecek yer bulamayan çaresiz vatandaşa trafik polisi ceza keserken..
Bir yanda yeni yapılan yollar, yıkılan yüksek katlı binalar, neden yapıldığı belli olmayan altlı üstlü geçitler/kavşaklar, diğer yanda yeni başlayan İMAR PLANI faaliyetleri sürerken..
İstanbul'dan gelenlere dahi boğaz trafiğini aratırken..
Yaylalarımız ve doğamız "tek dişi kalmış" vahşi kentleşmenin kucağına hergün biraz daha yaklaşırken..
BİZ ya da siz yani kentin SAHİPLERİ/SAKİNLERİ ve YÖNETİCİLERİ... Sahi siz/biz bütün bunlar için acaba neler yapıyoruz?
SORUMLULAR mı? Kim mi?
Nasıl mı üstesinden gelinecek...