Tarihte birçok defa kuşatılma süreci yaşadık. Bu süreçler daima iki şekilde oluştu, coğrafi kuşatma bir diğeri de zihinsel kuşatma.
Coğrafi kuşatma, topraklarımızın kuşatılıp işgal edilmesiydi. Bu kuşatmada hem kuzeyden hem güneyden, hem doğudan, hem de batıdan kuşatıldık. Birçok kez topraklarımızı kaybettik ve çevirmeye alındık. Şüphesiz ki coğrafi kuşatmada sadece topraklarımızı kaybettik. Kaybedilen toprakları, toparlanıp tekrar aldığımız süreçler oldu.
Ancak günümüzde zihinsel kuşatma başladı. Bu süreç çok farklı olarak gelişmektedir. Zihinsel kuşatmanın kuralları ve şartları çok farklı. Zihinsel kuşatmada amaç topraklar değil daha çok insan zihnine yöneliktir. Düşman artık işgal ettiği ve edeceği bölgede insanlara zihinsel kuşatmayı uyguluyor. Özellikle İngilizler ve Fransızlar 19. yüzyılda günümüzde de Amerika Zihinsel kuşatmayı uyguladılar ve uygulamaktadırlar.
Kuşattıkları yerdeki kitleleri kendi kültürlerine alıştırmak için zihinlerini kendi zihinlerine benzetiyorlar.
Artık bir ülkeyi veya toplumu film, futbol, moda, gıda, müzik ve medya ile teslim almak daha kolay. Son yüzyılda bunlarla bizleri teslim almaya çalışıyorlar. Üstümüze bir atom bombası düşmedi ancak bir televizyon dizisi veya 3-5 futbol takımı, atom bombasının gördüğü görevi fazlasıyla görüyor.
İşte bunlar kansız katliam aracıdır. Uyuşturuluyoruz ve etkisiz hale getiriliyoruz.
İnsanız. Güzellikler kadar zorluklar, mutluluklar kadar acılar da yaşayabiliyoruz. Ya direneceğiz ya da yok olacağız.