Eğitim ve spor camiasının yakından tanıdığı bir insan. Çalıştığı okullara heyecan taşıyan, dostluk, sevgi, kardeşlik götüren başarılı bir eğitimci. Halkla kurduğu ilişkilerle; çoğu kez milli eğitim yönetiminin yetişmekte geciktiği alanlarda tamamlayıcı gayret gösteren yaklaşımları olan bir idareci. Öğrencilerini her öğretmen gibi evlatları değerinde gören ama onlardan biraz daha farklı olarak, eksikliklerini kendi evlatlarının eksikliği gibi görüp, biran önce tamamlamak için çalmadık kapı bırakmayan bir öğretmen. Bir dönem görev yaptığı bir okulda eksikliği hissedilen 70’e yakın tableti kendi ikili ilişkileri ile temin edip, öğrencilerine dağıtan bir yardımsever. Sevdiği öğrencileri tarafından da ayni şekilde sevilen ve sayılan onurlu bir okul müdürü. Kendisini; Araklı Anadolu Öğretmen Lisesi Müdürlüğü’nden, Dolaylı İlköğretim Okulu Müdürlüğü’ne haksız ve hukuksuz olarak gönderildiğim zaman tanımıştım. Bu tanışıklık o zamandan sonra dostluğa ve kardeşliğe dönüşmüştü. Her an hareketli ve heyecanlı yapısı ile muhtemeldir ki; karakterlerimizin örtüşmesi bu dostluğun gelişmesinin ve devamının en önemli gücüydü. Yıllar sonra ben hatıralarımı ve gözyaşlarımı çok sevdiğim öğrencilerimin oturduğu sıraların üzerinde bırakarak okuldaki görevimden ayrılmak zorunda kalarak emekli oldum. Ama Zafer Turan devam etti. Değişik okullarda ve ilçelerde görevlerde bulundu. Her gittiği okula bir heyecan ve hareket getirdi. Okulun ve öğrencilerin eksikliği Zafer hocanın en önemli savaş sebepleriydi. Yılmadan savaşır, didinir ve sonunda kazanırdı. Ancak Ortadoğu ülkelerinin bize bulaşmış geleneksel bir hastalığı vardır o da şudur; Başarılı insanlar cezasız bırakılmazlar. Hakları olan ödüller kendilerinden bir şekilde esirgenir. “Marifet iltifata tabidir” sözünü yöneticiler çoğu kez unuturlar. Zafer hocamızda; gerek Akçaabat'ta ve gerekse Yomra’da görev yaptığı sürelerde bu tür haksızlıklarla karşılaşmıştı.
Akçaabat'ta yöneticilerin sebep olduğu engeller, Yomra'da yine yöneticiler tarafından engellenebilmişti. Zamanın akışı içerisinde karşılaştığı engellere aldırmadan çalışmalarına devam eden Zafer Turan hocamız, ne yazık ki; ailesinde bulunan “kronik böbrek” rahatsızlığına yakalandı. Önceleri hastalığını çok da önemsemeden çalışmalarına ara vermeyen hocamız zamanla hastalığın kendini daha fazla hissettirmesi karşısında, evine gidip gelebilmek ve rahatsızlığını tedavi ettirebilmek için Trabzon'da ki okullardan birine en azından “geçici bir görevlendirme” isteğinde bulundu. Ancak zamanın Milli Eğitim yetkilileri, “hastalığını bahane edip, menfaat devşirmeye çalışıyor” rencide edici yaklaşımı ile bu isteğe olumlu cevap vermediler. Halbuki hasta bir öğretmen, başarılı bir okul müdürü için bu isteği yerine getirmek yerine, bahaneler ve sebepler bulup çıkarmak, yöneticiler için takdir edilecek bir tutum değildir. Zafer hocamda hastalığı iyice ilerleyip, isteği de yerine getirilmeyince tedavi için ilimizden ayrılırken sosyal medyasında “tedavi için gidiyorum, alın bütün okullarınız sizin olsun” haklı siteminde bulunarak, eğitim camiasının vefasızlığını dile getirmişti. Şimdi İstanbul Koç Üniversitesi hastanesinde böbrekleri alınan arkadaşımızın rahatsızlığı biraz daha ümit verici seviyeye ulaşmıştır. Bunu yakınlarından öğrenmenin sevincini dostlarımız ile paylaşmak isterim. Bunun yanında; başarılı bir futbol hakemi olan Zafer Turan hocamızın o alanda da başarıları takdir edilmeyerek görevinde yükselmesi engellenmiştir. Hayatın değişik alanlarında başarıyı koşturan böylesi değerli insanların önüne engel koymaktan başka bir başarıları olmayan yöneticilere kırmızı kart göstereceğinden korkulduğu için engellenen değerli hocamızın, sağlığına kavuşarak bir gün hak ettiği kazanımları temsil edeceğine inanıyorum. Bu anlamda bütün dostlarımızdan Eğitim camiamızın “kutup yıldızlarından” biri olan, Zafer hocamıza dua etmelerini bekliyor, hocamıza da acil şifalar diliyorum.
Müsterih ol kıymetli hocam; hayata heyecan ve sevgiyle yolcu ettiğin yüzlerce öğrencin ile seni seven ve tanıyan onlarca meslektaşının duası sana yetecektir inşallah.