2071’den itibaren Müslüman Türklerin Anadoluyu ve Ortadoğu’yu fethinden ve de hilafeti İstanbul’a getirerek dünya İslam alemi önderliğini kazandıktan sonra, sadece gayri müslimler değil, Müslüman olduğu halde Türk olmayan bazı devletler de Müslüman Türkleri kıskanmaya, düşmanlara kanmaya, Müslüman Türkleri Ortadoğu’dan atmaya, hatta bu konuda gayri müslimler ile de Türkiye aleyhinde çalışmaya başlamışlardır.

Bunların başında İngiliz Casusu Lawrens’e kanan Şam dervişleri ve yine İngilizlere kanan Irak Kürtleri ile Ehli Sünnetten çıkıp Vahhabileşen Suudiler gelmektedir.
Bu Türkiye aleyhtarlığı o kadar ilerlemiştir ki 1918’de Mekke-Medine ve Gazze’yi kaybedişimiz yetmezmişçesine Ortadoğu’daki Osmanlı eserleri birer birer İngilizlerin talimatıyla yıkılmaya başlanmıştır.
Öyle ki: bunlar arasında Ecyâd kalesiyle, birçok sahabe kabri ile Osmanlıların korumaya almak için yaptırdığı Hz. Hatice Türbesi bile vardır. Bu sayede 1926’da Irak’ı da kaybettik.
 İngilizler Araplara: “Peygamber sizden çıktı, bu Türkler başınızda niye duruyor? Alın size kalsın” yalanını din gibi aşıladılar.
 Halbuki: Hz. Peygamber Arap’ın peygamberi olmadığı gibi; Ortadoğu Osmanlıların elinden çıkınca seneler sonra Araplara kalmayacak, parçalanacak, gayri müslimlerce yağmalanacaktı.
Sultan Abdülhamid Han 1908’de bu hataya düşmemiş, para ile toprak isteyen Beynelmilel Yahudileri “KANLA ALINAN PARA İLE SATILMAZ” diyerek en zayıf zamanında kovmuştu.
Üstelik Padişah Vahdettin’in tarihî mütevazi kabri de halâ Şam’dadır. Lozan’da Türkiye’ye sadece Musul’da %10 petrol hakkı bırakan Batı, “emperyalist devletleri arkadan Araplara vermeyin, alamazlar” diyerek verdirtmemişlerdi.
Halbuki Ortadoğu’da 1915’teki Trabzon’da basılan kitaplara göre bile; Irak vilâyetimiz, Kuveyt nahiyemizdi. Musul, tâ 11 ve 12. asırda Selçuklu Atabeyi Nureddin Mahmut Zengin’in yönetim merkeziydi. Sonra orayı Kudüs Fâtihi Selâhaddin Eyyübî yönetimine devretmişti. Buraların Osmanlıca haritaları halâ Türkiye’nin elindedir. Nedense Türkiye bunları hiç gündem etmiyor..
Türkiye’nin ve Sayın Cumhurbaşkanlığımızın veya Genelkurmay Başkanlığımızın tarihçi danışmanları nerede? Yok mu?
2016’daki Sayın Cumhurbaşkanımız ve de Sayın Genelkurmay Başkanımız döneminde - batılıların değil Yüce Allah’ın izniyle- müslüman Türk Ordusu Ortadoğu’ya girmeyi başarmıştır.
Batı ve İsrail güdümlü binlerce entrikaya, Sunnî-Şii çatışması çıkartarak Müslümanları birbirlerine kırdırtmak projelerine rağmen Türkiye asla masa dışı kalmamış, Fransa’daki 20 devlet toplantısına bile çağrılmıştır.
Yahudilerin Sivas’a kadar uzanmakta olan uyduruk haritalı Bip ve Bop projelerine karşı dik durulmaya devam edilmektedir.
Arap baharları Projesi de Ortadoğu’yu kan gölüne çevirdi. Fravunu nasıl kestirdiği altmış bin çocuğun toplu katliamının günahı tuttuysa Ortadoğu’yu kan gölüne çevirenleri de tutacaktır.
İleride bunu herkes mutlaka görecektir. Bu durumda bizim Müslümanlar, İslâm Âlemi ve Türkiye Cumhuriyeti milleti ve devleti olarak Ortadoğu’daki ordumuz için dua etmemiz, her türlü desteği vermemiz ve de “YÜCE ALLAH ORTADOĞU’DA ORDUMUZU DAİM KILSIN” dememiz gerekir.
Çünkü : Türkiye Ortadoğu’da artık hem sahada ve hem de masada.. Fransa’ya 20 devletin yapacağı toplantıya çağrılmak da bunun belgesidir. Masada ve sahada olmak bir başarıdır amma masada Lozan’daki gibi kaybetmemek lâzımdır..
Aksi halde Lozan’ı eleştirmek de ayrı bir mağlubiyet olur.
Yüce Allah Türkiye’yi ve ordumuzu korusun.