Yozlaşma, kültürel ve toplumsal olarak dönüşmek demektir. Bu dönüşümün en temel özelliği tamamen olumsuz olması ve taklide dayanmasıdır. İnsanlığın, yoğun olarak sanayi ve devamında teknoloji kültürü ile tanıştığı dönemlerdeki bu ahlaki erime, bizim gibi kültürel değerlerinden beslenen ülkeler için tahmin ötesi bir tahribatlar zelzelesi oluşturmuştur. Öyleki; en tepedekiler ile en alttakiler arasında bazen olması gereken mesafelerin bile eridiğini görebiliyorsunuz. Toplum adeta bir kimlik bunalımına doğru hızla sürüklenerek mutsuz ve huzursuzluğa mahkûm edilmektedir. Bunun tabii sonucu olarak, intiharlar, öldürmeler, boşanmalar, kavgalar, mafyatik travmalar günlük haber programlarının ana akışını şekillendirmektedir
Siyasi alanda insanlar için oluşturulan içi boş ve anlamsız, fikri temellerden yoksun, duyum ve aktarma kültürüne dayanan yaklaşımlar toplumun yegâne meşguliyet gündemini oluşturmaktadır. Okumadan, bilmeden fikir sahibi olmak gibi bir rütbe, geniş insan kitlelerinin yaşam gıdası gibi olmuş. Bu fikri temelsizlik toplumda o kadar ileri safhaya taşınmış ki; akşam televizyon programlarında seyrettikleri açık oturumlardan ezberledikleri açıklamaları insanlar sabah olunca oturup çay içecekleri alanlarda birbirlerine bir an önce anlatmanın heyecanıyla gece bile uyuyamaz hale gelmişler! Bu hastalıklı tutum ne yazık ki, bu gün bütün toplumsal kesimleri etkisi altına almış ve daha da kötüsü, seçimler yaklaşırken yılların dostlarını bile birbirine küstürecek, üzdürecek boyutlara doğru insanların hareketlerini artık kontrol edemez hale yönlendirilmişlerdir.
Kendine ait birçok meziyeti olan insanımız nedense bu gün ucuz bir taklitçiliğin girdabında kendisine hayat aramaktadır. Hâlbuki hiçbir fotokopi aslından daha kıymetli olamaz. Başkalarının fikirleri ile yenidünyalar keşfedilemez. Başkalarının bakış açısı ile dostluklar devam ettirilemez.
Dostların ve dostlukların kıymeti asla başkalarının gözü ile değerlendirilemez. Her şeye olumsuz gözle bakmaya alıştırılan insanımızın önündeki en önemli gerçek yalnızlığa kendi kendisini mahkûm etmesidir. Oturup-kalktığımız yerlerde İstemeden kulak misafiri olduğumuz konuşmaları burada anlatsak, gülmekten kendinizden geçersiniz.
Vatandaşlarımızın maşallah bilmediği bir şey yok! Ne ilginçtir ki, her şeyin sebebi de her nasılsa şu “hain İsrail” olarak anlatılıyor. Yahu kimse düşünmüyor ki; bu İsrail’in nüfusu on milyon kadarcık! Dünyadaki bütün kötülüklerin sebebi bunlar mıdır, yoksa insanların beklentilerini karşılayamayanlar onların başarısızlıklarını kapatmak için böyle bir yalanla onları mı avutuyor-aldatıyorlar! Kutsal kitabımızı okuyanlar çok iyi bilirler ki İsrailliler,Yahudiler Allah katında lanetlenmiş bir kavimdir. Bunu bilmeyenimiz mi var! Kendi sorumluluklarını yerine getirmek varken, sabah-akşam başkalarının kötülüklerini sözlerimizle birbirimize tekrarlamamızın kimseye zerre kadar faydası yoktur, artık bilinmelidir! İşimize bakmalı, çok çalışmalıyız ve de çok okumalıyız. Hastalıklarımız için kullanacağımız en etkili ilaçlar bunlardır. Yozlaşmanın bir diğer önemli noktası da ahlaki alandaki erozyondur. Yakın bir zamanda haber sitelerinde duyuruldu.
İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde 3700 dosya cinsiyet değiştirmek için sıra bekliyormuş! Bunlardan 1000 kişi erkek olmak için, 2700 kişi de kadın olmak için sıraya girmiş. Öğrendiğimiz kadarıyla da bu operasyonların bedelini de SGK yani devlet ödüyormuş! Eğer doğruysa, akla zarar!
Birde sözüm ona “onur yürüyüşü” yapmak isteyen guruplar var. Neyin onuruymuş bu anlamak mümkün değil! Hem toplumun inançlarına aykırı rezillikler yapacaksınız ve hem de bunu onur yürüyüşü martavalı altında topluma masum göstermeye çalışacaksınız! Böyle bir yozlaşmanın toplumu getireceği mutlu bir son asla düşünülmemelidir!
Bu rezilliğe müsaade edilmemesi son derece doğru ve yerinde bir karardır, belirtmek isteriz. Yozlaşmanın zirve yaptığı çağrışımlardır bunlar! Bütün bu gelişmelere olumlu bir anlam kazandıracak olan okullarımızda ise çocuklarımız acınacak haldeler! Saygı, sevgi, sorumluluk, çalışma, dürüstlük, yalan söylememe, gitmiş yerine eğitimsiz bırakılıp, bir takım kuru bilgiler yüklenen biyolojik varlıklar gelmiş sanki!
Birde bunlara okullarda ekmek ürettirip sattıracağız! Komedi bile değil, inanın! Dahası bu gidişle yarınlarımız bu günden daha iyi görünmüyor! Ne oldu bize böyle, hani büyük millettik, hani çağ açıp çağ kapatmıştık, hani “yürü dersek dağlar yürür, dur dersek dağlar dururdu!” En azından, düştüğü zaman kendisini yerden kaldıracak birkaç gerçek dosta sahip olmalıdır insan! Bu kadarını başarırız herhalde! Hiç olmazsa bu alanı yozlaştırmayalım dostlar