Özlem, dibi olmayan uçsuz bucaksız bir deniz gibi sonsuzluk kadar hayal. Bilemiyorum. Kaç gün oldu? Ya da hafta, ay, yıl. Ne zamandır sırtımı döndüm anılarıma? Acılarım artıyor. Sağduyum beni kontrol ediyor ya da o da kontrolünü yitirdi. Hangisi? Neyim ben bu hayatta? Neyim veya kimim? Gülmek. Bana çok uzak bir kelime, susuyorum gerçeklere, fotoğraflara. Eskimiş, yırtılmış ve solmuş fotoğraflar. Bir makine sadece, insan beyninden üstün olmaya görsün unutturmuyor insana acılarını. Yakıp atıyorum, sövüp sayıyorum ama hayata bırakıyorum kendimi.
Gözyaşlarım pınarlarımı dolduruyor. Kayboluyorum hayatın içinde savrulan bir yaprak misali. Sonbahar bahanemdi küstüğüm ağacıma arkamı dönüp savruluyorum yaşamın içinde. Kırmamak için kırıldığım her an parça parça dağılıyorum gökyüzüne. Herkese yaz gelirken ben neden baharın pençelerindeyim böyle?
Umutsuzluk düşüyor içime. Bir insan umudunu yitirince yaşayabilir mi hiç? Nefes almak eşit midir umuda? Ellerimi kaldırıp güneşi kucaklıyorum. Alıyorum içime saklıyorum tüm kainatı. Yine de artıyor boşluk. Dolmuyor yeri bir kara delik gibi. Gözyaşlarım kurudu, ellerim, anılarım kurudu. Ben kurudum. Fark ettiğim tek şey korkak, bitkin, yaşamın ortasında gidip gelen kimseyim. Hiç kimseyim. Hayatın mağlubuyum, yorgun ve bitkinim.