YÖNETİŞİM VE KATILIM

Millet olarak kültür ve medeniyetimin kendine has kodları oluşmuştur. Tarihi sürecimiz bizlere siyasette, ilimde, irfanda, sanatta, sporda, tarımda ve ticarette geleneksel anlayış, yaklaşımlarla diğer milletlerle iletişimi sağlarız. Günümüzde siyasetin hayatımızın her alanda var olduğunu bilerek plan ve programlarımızı yapmalıyız. Siyasetin olumlu etkilerini içselleştirmek, uygulanabilirliğini artırmak ve olumsuzluğuna da karşı savunma mekanizmaları geliştirmek sorumluğumuz var.

Thomas Aquinas siyasetle ilgili olarak; İnsan doğası gereği siyasaldır. Çünkü medeni hayatın içerisinde bulunan bizler yöneticilerimizi belirler, memnun kalmadığımızda onları değiştirir, insan onuruna yaraşır bir biçimde yaşayabilmek için bazı istek, talep ve girişiklerde bulunur.

Nizamülmülk de siyaset tanımını hayvanı özellikle de atı tımar etmek, terbiye etmek anlamında kullanmıştır. Siyasetname adlı kitabında siyasetin işlevlerini şu şekilde sıralamıştır: Halkın idaresi, devletlerarası münasebet, toplumun nizamı ve bu nizamın bozulması durumunda verilecek ceza…

O’na göre iktidar sahibi ferr-i izedi (ilahi ışıka) sahiptir, bu ışık batı medeniyetinde karizma olarak tanımlanır. Eski Yunancada politika kelimesinin kökenini, “şehir” anlamındaki “polis” kelimesi oluşturmaktadır. “Politik olmak, kentli olmanın bir gereğidir” der. Bu tanımlardan hareketle şunu söyleyebiliriz hem doğu hem de batı toplumlarında siyasal olmak medeni olmaktır aslında.

Milli Şairimiz merhum Akif’te Safahat adlı eserinde siyasetin kanı; servet mali saffettir, zebunkeş Avrupa hak tanır ki kuvvettir. Donanma, ordu muzaferen yürürken ileri. Özenği öpmeye hasrettir garbın elçileri diyerek içinde bulunduğu siyası atmosferi bu şekilde nitelendirmiş. 

Siyaset farklı medeniyet ve kültürellerde zaman için de bulunduğu durumlara göre anlamlandırılmıştır. Bugün için de bulunduğumuz yüzyılda siyasetin reel yapılabilmesi ve dertler derman olabilmesi için belli kalıplar oluşmuştur. Bunların başında katılım ve temsiliyet gelmektedir. İçin de bulunduğumuz zaman seçilmişlerin veya atanmışların en isabetli kararları alabilmesi, halkın yüksek memnuniyeti için sivil toplum örgütleri, meclisler veya kent konseyleri gibi yapılarla başta dezavantajlı kişilere guruplara ulaşmak onları yönetime ortak ederek katılım sağlamış oluruz.

Böylelikle de kanun yapıcılara, karar vericilere etki edilmiş, yönetime katılım sağlanmış olur.

Farklı ideolojik grupların ve düşünsel aidiyetlerin olduğu yerde siyaset daha renkli ve anlamlıdır. Herkesin aynı görüşü ve aynı partiyi benimsediği bir topluluk hayal edin, orda siyaset yapmanın bir gereği yoktur.

Bugün yıkıcı ve emperyal merkezlerin güdündeki siyasiler hariç tüm siyasetçiler insan onuruna yaraşır bir düzen vaadiyle geliyor. Hepsi zengin/fakir; kadın/erkek; doğulu/batılı ayrımı yapmadan herkesi kucaklayacağını söylüyor. Tüm siyasal partiler daha müreffeh, daha adil, daha eşit bir sistem sözünü veriyor. Önemli olan çoğunluğu kimin ikna ettiğidir. Çünkü siyaset ikna sanatıdır. Siyasetin en önemli noktası temsil noktasıdır. Karar vericiler ve kanun yapıcıların en çok dikkat etmesi gereken temsil ve katılım noktasıdır. Özellikle istek, talep ve şikayetlerin cevap bulması katılımın eksiksiz yapılması gerekir.

Ahlak, adalet ve dürüstlük olmayınca erdemli siyaset olmaz. Vicdanin sesinin hakım olmadığı yerde Cüzdanın gücü hâkim olur. Cüzdanın hakimiyeti demek adaletten uzak, huzurun olmadığı ve adalet özlemin hayal olduğu bir toplum kaçınılmaz olur. Bugün Filistin’de yaşanan katliam vicdanin hakım olmadığı cüzdanın hâkim olduğu katiller sürüsünün eseridir.

Bir insan hakkı olarak katılım. Katılım, insanların yaşamlarını etkileyen toplumsal, siyasal ve ekonomik gelişmelere dair söz sahibi olmaları açısından temel bir insan hakkıdır. Bu yönüyle de hem kamu kurumları ve yurttaş ilişkilerinde hem de yurttaşlar arasında belli bir güç ve yetki paylaşımını gerekli kılar.