Koskocaman bir yılı arkamızda bıraktık. Acıları, üzüntüleri, sevinçleri ve bitmek bilmeyen siyasi çalkantıları ile 2021 yılı bitti artık. Toplumsal ayrışmanın, birbirini ötekileştirmenin yerine; sevginin, anlayışın, müsamaha ve hoş görünün egemen olacağı bir yıl olmasını bekliyoruz 2022 yılının. Sadece beklemek ile de olmaz elbet. Toplumu meydana getiren her bir fert olarak bizde bu arzumuzun gerçekleşmesi beklentisinde rol ve yer almalıyız, birbirini dinlemeli, anlamalı ve Yüce Allah’ın peygamberlerine bile vermediği kendi fikirlerimizi muhataplarımıza “zorla kabul ettirme” yanlışından vaz geçerek birbirimizi kucaklayabilmeliyiz.


Tarihi misyonu, jeopolitik konumu, yer altı ve yer üstü zenginlikleri ile dünyanın gıpta ettiği bir coğrafyayı bize vatan olarak armağan eden atalarımıza sonsuz saygı sevgi ve şükranlarımızı sunmalıyız her gözümüzü açıp, etrafımızdaki muhteşem güzellikleri seyrettikçe. Bu değerdeki bir vatanı bizlere elbette ki çok görenler olacak, bizi zayıflatarak onu elimizden almak hayaline kapılacaklardır. Ama şunu bütün dünya bilmeli ve bilir ki, Anadolu, yani bu topraklar adeta bizim alın yazımızdır! Kim ne yaparsa yapsın, ne düşünürde düşünsün, bunun bizim için, hayalden öteye bir anlamı olamaz ve de olmayacaktır!

           
Devletimizin imkânlarından, vatandaşlarımızın eşit olarak yararlanmak isteklerine, yöneticiler 2022 yılında kulaklarını daha bir açık tutmalıdırlar. Kendileri sultan sofralarında ağırlanırken, fakir Anadolu insanının da acaba o anda ne yediğini asgari neye ihtiyacı olduğunu düşünmelidirler. Yatlarının, katlarının sayısını ve yerini unutmamak için özel çalışanlar tutanlar, evinin damının kırık kiremitlerini tamir edemediği için evin içine su damlayan yerlere kap-kacak koyan insanları da hatırlamalı ve gereğini yapma samimi gayretinde olduklarını, hepimizin onaylayacağı şekilde göstermelidirler. İnsani ihtiyaçlarımızın herkes için aynı olduğu unutulmamalıdır. İnsanlar çöpten ihtiyaçlarını karşılamaya mecbur bırakılmadan, hiç kimsenin insanlık onuru zedelenmemelidir. Hazinelerinin anahtarlarını güçlü bir bölüğün zor taşıdığı Yüce Kur’an da beyan edilen Karun’un kibrinin ve Allah’ın ihsanını unutmasının sonunda; Allah tarafından “yerin dibine” batırıldığını unutmamalıyız.

           
Büyüklerimiz derler ki; “Bir insanı her zaman aldatmak mümkündür, bütün insanları bir defa aldatmakta mümkündür ama bütün insanları her zaman aldatmak mümkün değildir.” Sadece siyasi eğilimleri kendimizden yanadır diye, milyonlarca insanın gözünün içine baka baka aleni yalan söylememeliyiz. İnsanları kendi yalanlarımıza alıştırıp inandırabiliriz ancak, yaptığımız her müspet ve menfi hareketimizi anında kayıt altına alan “keramen kâtibin” meleklerini nasıl kandırabiliriz ki! Bir gün yaşadığımız hayatın her dakikasının hesabını vereceğimizi; yaptığımız her işte, söylediğimiz her sözde göz önünde bulundurmalıyız. Böyle yapmazsak, kendimizi sadece bu dünyanın bir varlığı olarak zannedebilir, elimize geçirdiğimiz gücü acımasız bir sermaye olarak kullanabiliriz!

           
Gaye vasıtayı meşru kılar” anlayışının yüce dinimiz İslam ile asla bir ilişkisinin olamayacağını bilmeli, kendi ikbal ve istikballeri için uyduruk fetvalar veren din adamı kılıklı sorumsuzların koskoca Osmanlı İmparatorluğunu 1517 yılından sonra nasıl yıktıklarını bilmeli ve bu anlayışın devamı görüntüsündeki yapıların faaliyetlerine devlet olarak çok dikkat etmeliyiz. Dinimizi; onun-bunun telkinlerinden değil, bizatihi Yüce Kur’an’ı okuyarak öğrenmeli ve anlamalıyız. Her inanan insanımız; makamı, mevkii ne olursa olsun, kutsal kitabımızı hayat süresi içerisinde birden fazla okumalı ve Allah’ın emir ve yasaklarını, mükâfat ve cezalarını öğrenmeye gayret etmelidir. Tabi bu gayretlerimizde, dini kâmil manada bilen ve sadece Allah rızası için anlatan birikimlerden güç ve destek alabilmeliyiz.

           
2022 yılının, toplumsal barışın sağlandığı, insanımızın asgari ihtiyaçlarının karşılandığı, sermayesi, fakirin hakkını gasp etmek olan açgözlü insanlarımızın hatalarını anlayıp toplumsal gelir dağılımına katkıda bulunacakları bir yıl olmasını temenni ediyorum. Kavgasız, iftirasız, ithamsız, yapılanların değerini bilerek, yapılmayanların tamamlanması gayretlerinin arttırıldığı, rıbasız, zinasız, yalansız, haramsız günlerin bir gün mutlaka yaşanacağı inancıyla; “yeni yılda, yeni umutların” heyecanı ile okurlarımıza en kalbi saygılarımızı sunuyorum.