Medeni ve kalkınmış ülkeler, kanunlara son derece saygılı ülkelerdir. Kanunların eksikliği söz konusu olduğunda bile, bu kanunlar değiştirilene kadar toplum tarafından saygı ile karşılanır ve hükümlerine harfiyen ve kesin olarak uyulur. Bizim gibi yaklaşık bir asırdan beri kalkınmak için çırpınan ülkelerde ise, kanunlar uyulmak için değil de, sanki tabiri caizse delinmek için vardır. En güzel kanun yapılsa bile, insanlar en kısa zamanda bu kanunun açıklarını bulur ve kendi kuralsız istekleri için mutlaka harekete geçer. Örnek olarak yaylalardaki hala devam eden, çirkin yapılaşma ve işgal olaylarını verebiliriz.
Hatırlayalım devlet 1 Ocak 2017 yılından sonra yapılmış bütün yayla yapılarının yıkılacağını ilan etmişti. Bazı yaylalarda kanun gereği bazı yapıların yıkım görüntülerini de hatırlıyoruz. Ancak bu güzel karar nedense belli bir süre sonra önce durduruldu, sonra da sanki unutuldu. Bununla da kalınmadı, vatandaş gelişme ve uygulamaları yakından takip ettiği için, durumdan vazife çıkararak yayladaki evlerini bazı vatandaşlar yeniliyorum, eski evimin içinde durulmuyor, yıkılacak bahane ve iddiaları ile tamirat adı altında büyütüyor ve yeniliyor. Yayla sakinleri durumu yetkililere bildirince Jandarma geliyor, tutanak tutup gidiyor. Jandarmanın yasal olmayan bu yapılaşmayı durdurma gibi bir yetkisinin olmadığını bilen ve gören vatandaş, belli bir miktar para cezasını ödemeyi göz önüne alarak binasını genişleyip yenileyerek tamamlıyor.
Jandarmanın tutanağı savcılığa gidiyor, savcılık işlem tesis edip mahkeme karar verene kadar yıllar geçiyor. Sonuçta, usulsüz yapılaşmadan dolayı mahkeme bir ceza takdirinde bulunuyor, ardından onu da para cezasına çevirerek vatandaşa tebliğ ediyor. Vatandaşımız bu durumu bildiği için, verilecek para cezasını da tahmin ettiğinden binasını kaçak olarak rahat rahat yaparak içinde yaşamaya başlıyor.
Devletin bunca açıklamalarına rağmen uygulamadaki bu boşluk vatandaşı bildiğini yapmaya yönlendiriyor. Hâlbuki olması gereken şudur; herhangi bir yaylada kaçak yapı veya eski yapı yenilenmesi ile ilgili bir ihbar alındığında, Jandarma gelip o yapıyı belediye gibi mühürleyebilmelidir. Tutanak tutulup gidilirse, olacak olan budur.
Trabzon’un birçok ilçesinin yaylaları Gümüşhane il sınırları içinde kalmaktadır. Kaçak yapı yapma ya da yenileme bahanesi ile alan genişleten vatandaşlar genellikle, yayla dönüşünü yani güz mevsimini beklerler. Yaylalar boşanınca, organize edilen 5-10 kişi ile yaylada inşaata girişilir ve işler kısa sürede tamamlanarak ev gelecek sezona hazır olur. Bu çirkin yapılaşma ile bu şekilde mücadele edilerek başarı elde edilemeyeceğini herkes görüyor ve de biliyor.
Eğer devletimiz bu konuda ciddi ve kararlıysa vatandaş hiçbir şekilde yaylalarda kaçak yapı yapamaz ve buna tevessül etmez. Ancak bir taraftan “tavşana kaç, diğer taraftan tazı ’ya tut” deniliyorsa olacağı budur! Yazık oluyor güzelim yaylalarımıza.