Başarılı insanla başarısız arasında tek fark vardır. Başarısız insan herkes gibi korkar, yorulur, zorlanır, yorulur ve vazgeçmek ister. Başaranlar sebat edip, gayret ederek vazgeçmezler. Başaranlar sıkıldıkların da bunaldıkların da ve yorulduklarında pes etmeyenlerdir. Vazgeçenler çalışmayıp gayret etmeden, kolayca pes edenler, terlemeyenler ve yorulmayanlar kaybetmeye mahkumdurlar.
Durmadan yorulmadan ve bıkmadan devam ettiğiniz sürece ne kadar yavaş gittiğiniz önemli değil” demiş Konfüçyüs. Oysa biz çoğu zaman istediğimiz her şeyi en kısa zamanda elde etmek istiyoruz. İstediğimiz sürede olmayan işlerimizden de vazgeçiyoruz. İçin de bulunduğumuz zaman dilimin de her şey çok hızlı… Teknoloji hayatımıza birçok anlamda kolaylık sağlıyor. Ancak insanlarda bu hıza ayak uydurdu sanki daha sabırsız, daha telaşlı bir ruh haline girdiler. İlişkiler çabuk başlıyor, çabuk bitiyor. İnsanlar kolay vazgeçiyor. Başladığı işi yarım bırakan insanların sayısı çoğaldı. Karar verirken de aynı aceleci tavır devreye giriyor. Çoğu insan kararlarını hızlıca ve üzerinde çok düşünmeden, danışmadan, istişare etmeden alıyor. Bana kalırsa herkesin biraz yavaşlamaya ihtiyacı var. Biz Trabzonlular olarak hayatı horon oynar gibi yaşıyoruz. Yorulunca da pes ediyoruz. Yavaş da olsa yolunda yürümeye, hedefinin peşinden küçük adımlarla da olsa devam etmeye çalışanlar uzun vadede kazanıyor. Çaba göstermek ve bir hedefe ulaşmak için uzun zaman uğraşmak aslında kolay bir iş değil. Zorluklar yaşandığı zaman devam etmek insanı yorar. Kolay olan ise vazgeçmektir! Ancak çoğunlukla başaranlar zor olanı seçip, yolunda yürümeye devam edenlerdir. Vazgeçmek ve devam etmek ince bir çizgiyle ayrılır. Karar aşamasında insan ikilemde kalabilir. Devam etmeniz gereken durumları belirleyin ve yılmadan o alanda devam edin. Bir şeyin yavaş ilerliyor olması hiç olmayacağı anlamına gelmez. Sürecin uzunluğu veya yavaşlığı sizi yıldırmasın, işine devam etmek insanın hem özgüvenini güçlendiren hem de psikolojik olarak rahatlan bir durum…
Hayat, mutluysak ve bizim için her şey yolundaysa bitmesini istemeyeceğimiz bir servetken, mutlu olmadığımız zamanlar ise çileye dönüşür. Aslına bakarsak evrende hayat da bir göz açıp kapamak kadar süren kısacık bir zamandır.
Başarı, başarıya ulaşmak, koridorlarında gözyaşı döküldüğü bir hastanedir kimi doktorlar için veya ustasından okkalı bir tokat yemektir bir çırak için, başarmak için çok örselenir insan. Her köşede bir şeytanı bekler insanın vazgeç der hep kulağına çoğu zaman vazgeç… Başarmak bir bakıma kendine, kendisini ispat etmesidir insanın hatta imtihanıdır… Geceli gündüzlü çalışmanın, yorgunlukların, hayal kırıklıklarının, tekrar tekrar denemenin ve sabretmenin sonunda galiba bir şeyler oldu bir şeyler yapabildim diyebilmektir.
Doğru, doğruyu söylemek, doğruları yapmak, doğru kalmak çok zor bir sanat!!! Bırakın başkasına söylemeyi doğruları, gerçekleri kendine söyleyebilmesi bile çok zordur insana… Gerçeklerin açığa çıkması kimsenin menfaatine olmaz! Böyle bir cümle icat etmişiz. Ne güzel işte. Yorulmak yok, uykusuz geceler yok, yasaklar yok, kovulmak yok, tehlike yok, ayrılık yok, acı çekmek yok, aç yatmak yok…
Sorunu sorun olmaktan çıkarırsanız sorun ortadan kalkar… Mutlu olursun bu kadar basit! Yaşamımızda vazgeçtiklerimiz ve vazgeçmediklerimizle başarıyı ya da başarısızlığı, sevgiyi ya da sevgisizliği, dostluğu ya da yalnızlığı, mutluluğu ya da mutsuzluğu, iyiliği ya da kötülüğü, doğruyu ya da yanlışı tercih ederek yaşarız.
Çok garip dünyamız var gerçekten. Yokluğun ve varlığın yerine ve zamanına göre iyiliği ve kötülüğü temsil edebildiği, gerçeklerin açığa çıkmasının iyi olmadığı, istenilmediği, barış diye diye savaşların yapıldığı bir dönemdeyiz. Güzelliklerin illa bir bedelinin olduğu yer dünya.
İşte insan tüm bu sıkıntılarından, çelişkilerinden, sorgulamalardan, uğraşılardan, kendisiyle olan kavgalarından, gerçeklerden ve doğrudan kurtulmak için çok ilginç bir çözüm bulmuş…
Vazgeçmek… İnandığın, beklediğin, umut etiğin, iyiden, güzelden ve her şeyden vazgeçmek! O kadar hafifliyor ki insan… Ben yoğum diyorsun ve kültürüne geçmişine, atana, inancına, coğrafyana ve ideallerine ihanet ediyorsun.
Bugün kendin için, ailen için, komşuların için, arkadaşların için ülken için, ideallerin için, vatan için devlet için, bayrak için şehitler ve insanlık için düşünmüyor, gayret etmiyor vazgeçiyorsun.
Acı çekmiyorsun, katlanmıyorsun, sabretmiyorsun, sevdiklerini unutuveriyorsun, bırakıyorsun kendini boşluğa…
Gecenin ıssızlığında kendinle yüzleştiğinde…
Başını sert mermere olanca hızıyla vurduğunda…
Düşünmelisin geçmişte doğa için, canlılar için, adalet için, bilim için mazlumlar için ve dahası insanlık için, barış için, huzur için yapılan çalışanları, üretenleri unutma sende çalış gayret et ve üretmeye devam et vazgeçme. Güzel bir sözle yazıyı tamamlayalım. Kendi ideallerinden vazgeçenler başkalarının ideallerine malzeme olurlar. Çalışmalıyız gayret etmeliyiz başarmalıyız.