Biz,
-Bu nasıl iş… filan diye söyleyecek olduk.
Polis yüzünü yumuşatarak,
-Usulen, beyim… dedi.
Söylenişten öyle anlıyorduk ki, herhangi birşey “usulen” oldu mu, “aldırma, boş ver, hiçbir şey gerekmez, hiçbir sorumluluğu yoktur, ama yine de yapılır” anlamına geliyordu.
– Eh madem “usulen” gidelim bakalım… dedik.
Askerlik şubesinin başkanı bir yarbaydı. Yarbay, Güher Teyzemin Rahmetli eşi, “Memduh Paşa” emrinde çalışmış. Güher Teyzemin gençliğini bilirmiş. Askerlik şubesi başkanı da tanıdık çıkınca, artık şu asker kaçaklığı belasından Güher Teyzem kurtuldu diye sevindik.
– Yarbay,
-Üzülmeyin hanımefendi, dedi. Böyle yanlışlıklar sık sık olur. Yalnız sizden bir ricam var, usulen nüfustaki kaydı düzelteceksiniz, o kadar.
Güher Teyzem Kızdı,
-Canım, bu ne biçim iş? karakol kadın olduğumu bilir, yine de size yollar. Siz benim kırk yıl önceki halimi bilirsiniz, nüfus memuruna yollarsınız…
-Usulen; hanımefendi, usulen… dedi.
O günden sonra iki üç günde bir, bizim eve inzibatlar, polisler, bekçiler gelmeye başladı.
– Nüfustan kaydınız gelmedi. Yanlışlık düzeltilmezse askere almak mecburiyetinde kalacağız… Boyuna sıkıştırıyorlar. Bizi de bir korkudur aldı. Yetmiş dört yaşındaki , fışı gibi şişman Güher Teyzeyi hiç şakası yok askere alacaklar. Önce Maçka’da oturan kızı ile damadı yetişti. Hep birlikte nüfus müdürlüğüne gittik. Nüfus müdürü de Güher Teyzemin damadının sınıf arkadaşıymış. Hatta iki kez de eve gelip Güher Teyzemin elini öpmüş.
Hepimiz bir oh çektik… Nüfus Müdürü İşi memurlara bırakmadı. Kendisi Uğraştı.
– Evet, dedi. Bir yanlışlık olmuş. Doğum tarihi 1301 yazılacakken 1351 yazılmış. “Güher”i de erkek adı sanmışlar.
Hepimiz Gülüştük. Sonunda yanlışlık anlaşılmıştı. Oradan ayrılırken, nüfus müdürü;
– Şimdi siz hanımefendi, bu yanlışlığı düzeltmek için mahkemeye müracaat edeceksiniz. dedi.
– Aman, ne mahkemesi?…
-Usulen hanımefendi, usulen bir mahkeme.. Mahkeme kararı olmadan biz değiştiremeyiz.
Eve döndük. Kapımızdan polisler, inzibatlar eksik olmuyor. Neredeyse, Güher Teyzeyi alıp askere götürecekler. Biz başa çıkamayınca İzmir’deki oğluna “anneni askere alıyorlar çabuk gel” diye telgraf çektik. O da ailesi ile birlikte apar topar geldi.
İzmir’den gelen Güher Teyzemin küçük oğlu, tanınmış bir avukat tuttu. Bazen insanın şansı iyi gider. Teyzemin davasına bakacak olan yargıç da Sarıyerliymiş. Güher Teyzemin elinde büyümüş.
Mahkeme günü geldi. Güher Teyze koltukta, sanık yerine geçti. Avukat, teyzemin asker kaçağı olmadığını, kadın olduğunu, yaşının da yetmiş dört olduğunu anlatmaya çalıştı. İki duruşma sonra mahkeme tanıklarının dinlenmesine karar verdi. Hep birden yargıcın evine koştuk. Yargıç, Güher Teyzemin ellerine sarıldı. Güher Teyze barut olmuştu.
– Ayol, sen beni bilmiyor musun? dedi. Daha ne tanığı istiyorsun?
Yargıç,
– Aman teyzeciğim, usulen… dedi. Usulen tanık dinlemek gerekir. İki tanık bulun yeter… Usulen…
Biz bütün akrabalar işin içinden çıkamayınca, Amerika’daki Büyük oğlunu da çağırdık. O da ailesi ile apar topar geldi. Hep birlikte tanık aramaya başladık. Tanık bulmak zor. Güher Teyzemin yetmiş dört yaşında olduğuna tanıklık edecek kişinin en az doksan yaşında olması lazım. Kime gidiyorsak bir bahane buluyor, ya da yaşı tutmuyor. “Usulen” Tanıklık edeceksiniz diyoruz. “Usulen”….
Ara, tara, biri elli beşinde, biri de altmış var yok, iki tanık bulduk. Mahkeme tanıkları dinledi. Bu sefer de yargıç, Güher teyzemin kadın olduğuna dair sağlık raporu alınmasına karar verdi. Yeniden yargıca gittik. Ne desek boş…
“Usulen” diyor. “Usulen bişey bu…” Biz usulen olan işlemleri tamamlaya duralım, bir yandan da Güher Teyzeyi askere alacağız diye sıkıştırıp duruyorlar.
– Müsade edin… diyoruz.
-Yahu, ne müsadesi… Aylar geçti,diyorlar.
Bizde işler kolay yürür mü?
Bu seferde Güher Teyze, “Ben bu yaştan sonra kadınlığımı muayene ettirmem diye tutturdu.”
Bu sefer biz ona yalvarmaya başladık…
– Aman Güher Teyze, bu muayene usulen bir muayene… Sahiden muayene değil ya, usulen…
Muayeneyi yapacak kadın doktoru, Güher Teyzenin büyük oğlunun yakın bir arkadaşı çıktı. Hastanenin başhekimi de, Güher Teyzenin kocası Memduh Paşa’nın çok iyiliklerini görmüş. Güher Teyzeyi muayeneye götürdük. Mütehassıs doktor, Güher Teyzenin elini öptü.
-Bugün olmaz, dedi.
-Neden? diye sorduk.
– Efendim, bugün kurul günü değil. Yalnız benim muayenemle de olmaz, sağlık kurulu görecek. “Usulen” yani…
Güher Teyzenin erkek olmadığını, kadın olduğunu, yirmi dört değil yetmiş dört yaşında olduğunu herkes biliyor ama, yine de usulen herkes birbirine iş atıyordu. Yetmiş dört yaşında üç çocuk, sekiz torun sahibi Güher Teyzenin kadın olduğunu bir türlü ispat edemiyorduk.
Sonunda Güher Teyzeyi sağlık kuruluna çıkardık. Muayene bile etmeden sağlık raporunu verdiler. Artık iş bitmiş, bir duruşmalık yargılamaya kalmıştı. Ama Güher Teyzeyi de askere götürmek için, bizi durmadan sıkıştırıyorlardı. Mahkeme günü geldi. Bir yıldan beri süren usulen işlemler yüzünden bu olayı duymayan kalmamıştı. Mahkeme salonu tıklım tıkış doluydu. Mahkeme raporu okundu. Tam yargıç kararı okurken Güher Teyze birdenbire,
– Ben erkeğim! diye bağırarak fırladı. Önce bir şaşkınlık oldu. Sonra bir gülüşme…
Güher Teyze;
– Ben usulen erkeğim. Askere Gideceğim. Bu tanıklar, raporlar, hepsi yalancı… dedi.
Mahkeme Güher Teyze’nin Kadın olduğuna karar verdi ama, o gün bu gündür Güher teyze kendini onbaşı sanıyor…
***
Ben de kendimi bir koltuk erbabı sandım. Halbuki Güher Teyzeden bir farkım kalmadı. Bir gün "altında makam koltuğu ile gezen bir deli görürseniz" tahminlerinizde yanılmayın diye yazdım.