Aylardır TV kanallarında dolaşıyorum.
Bir parça mutluluk, bir parça sevinç, bir tutam gülücük bulma adına çıktığım bu yolculuk - her zaman olduğu gibi - yine hüsranla sona eriyor.
Bıkmadan, usanmadan ekranlarda özveri arıyorum.
Kırıntısına bile rastlamak mümkün değil.
Tüm köşe yazarları söz birliğiyle bardağın boş tarafını gösterme gayreti içinde...
Medya bu kadar mı gerçeklerden korkar duruma düşürülmüş.
Bunu anlamak mümkün değil.
Bazı kanallar bal satıyor.
Bal satmaya çalışırken sirke sattığının farkında değil...
Bazı kanallar işin kolayını bulmuşlar: Türkiye'de konu kalmamış gibi, dünyanın bir ucundan - bizi hiç ilgilendirmeyen konuları, çok önemliymiş gibi bize sunmaya çalışıyorlar.
Çoğu kanallar özellikle Karadeniz kanalları işi müzikle örtmeye çalışıyorlar.
Müzik de müzik olsa, bizim özelliklerimizi, bizim güzelliklerimizi yansıtsa gam değil, o da yok.
Bazı kanallar dedi-kodu kazanı gibi fokur fokur kaynıyor!
Bazı kanallar özellikle ölüm olaylarını servis yapıyor.
Siyaset arenası bir başka alem.
Kim kime vurdu, kim kime sövdü!
Başka konu yokmuş gibi...
Milli konuları medyaya taşıyan yok.
Bayrak, sancak, ordu, millet devre dışı.
Siz ekonomiyi -gerçek yüzüyle- anlatan bir yetkiliye rastladınız mı?
Bir üniversite rektörünün halkı bilgilendirme adına ekranlara çıktığını gördünüz mü?
Gurur duyacağımız, mutlu olacağımız başarı öyküsü olan gençlerimiz hepten mi ortadan kayboldular. Hani bunların haberleri?
Geçenlerde Aykut Taylan adında bir çocuğumuz karetede dünya şampiyonu olmuş. Mahalle başında boy boy fotoğrafları vardı. Oh be dünya varmış!..
Ben bu haberle, bu mutlulukla bir ay idare ederim.
Koca tünel e ufacık bir ışık. Gözüm, gönlüm açıldı.
Ey kanal sahipleri, gazete patronları, köşe yazarları, bizim yeterince karamsarlığımız var. Biraz "GÜLÜCÜK" fidanı dikin, ne olur?