Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk'ün şehadetinden sonra art niyetli tanımlardan azade 15 Temmuz miladının ardından yeniden şahsiyetini kuşanıyor.
Şöyle tarihten bugüne bir seyrüsefer yapalım...
Atatürk, zamanın ruhuna göre iyi bir devlet temeli attı. İmkânlarla ihtimalleri buluşturarak bu millete yön oldu ön oldu.
İnönü dönemine gelince gergin bir dönemdi. Türk milleti hem dininden hem de milliyetinden şüpheye düşürülmüştü. İkinci dünya savaşının arifesinden önce ve savaştan sonra köşeye sıkıştırlmış bir millet, bu duruma çare ararken yanlış teşhislerin kurbanı oldu. Mukaddes kitabımız geri kalmışlığımızın âmili gibi muamele gördü. İslâmı yanlış uygulayan cemaatler, tarikatler bahane gösterilerek berrak bir su gibi ilahi mesajın menbaı dumura uğratıldı.
Dünya egemenleri Sovyet Rusya'nın tesirine kapılacağımız endişesiyle bizden, çok partili bir hayata geçmemizi istediler. Böylelikle Batı'nın ipine daha sıkı sarılacağımızı hesap ettiler. Nitekim duygularına pranga vurulmuş halk, oy olup yağdı sandığa. Demokrat Parti'yi ezici bir mebus sayısıyla iktidara getidi.
Demokrat Parti, Batı'nın iteklemesiyle memlekette hayli güzel hizmetler gerçekleştirdi. Aslında itiraf edelim ki bu tekamül Batı'ya biatın ufantılarıydı. Rahmetli Menderes, milletimize nefes aldırmış; tarımda makineleşmeyi sağlamış, yollar yapmış, memleketin umumi manzarasını çok değiştirmişti. Lakin Batı, verdiklerinin bedelini katbekat almak için Mederese kapıkulu muamelesi çekmeye kalkınca o da Sovyet Rusya'ya bir denge unsuru olarak yönelmek mecburiyetinde kalıp kendi ipini aslında Batı'nın eline vermişti. İdamı bizden birileri gerçekleştirmiş gerçekleştirmesine ama asıl failin Batı olduğunu sağır sultan dahi biliyor.
Sonra Demirel ve Özal dönemleri geldi. Memleket koşulsuz kıblesini yeniden Coni'ye çevirdi. Türkler tekrar kıble kaçağı yapar diye bu kez Coni, tedbir aldı. Sözde dini grupları devletin içine emniyet sıbabı olarak yerleştirdi. Devlet içinde kuvvet kazanmaları için Coni'nin sol çocukları, devletin tek hamileriymiş gibi önüne gelene irticacı yaftası yapıştırdı. Milli olan gerçek vatanseverler ise sadece konu mankeni pozisyonda tutuldu.
15 Temmuz'a kadar iktidarlar değişti; o gitti, bu geldi ama çark hep aynı işledi.
Musibetsiz akıl bize göre değildi. Nitekim en acısıyla yaşadık ihaneti. "Her şerde bir hayır vardır" şiarı gereği herkesin pozisyonu "kral çıplak" dercesine açık oldu. Başta baş piskopos ABD olmak üzere bütün siyonist ve haçlı zihniyeti bütün niyetiyle milletimize ayan oldu. Onların memleket içindeki payandaları da artık bütün genetik yapılarıyla deşifre oldu.
Gaflete düşmüşler ayıldı. Devlet devletle buluştu. Herkes mecrasına döndü. Devlet kimliğine kavuştu. Zulümle abad olacaklarını zannedenler kaybetti. Ecnebinin kılıç artıkları zindanlarda cezalarını buldu, buluyor.
Türk milleti uzun zamandır dönme dolap gibi avareydi. Artık bundan böyle sadece ve sadece kendi çıkarlarının çarkını çevirecek. O çarka büyük balık da küçük balık da çarpıp telef olursa bu onların tercihi olacak.
Tarih, büyük Türk milletinin hedeflerine çalışıyor. Buna biz de şahit olacağız.