TÜRKÜLERİMİZ VE BİR KORO

Kültür sanat şehriydi Trabzon!...

Eyalet merkezi ve başkent olan bir şehir. Sokaklarına tarih ve kültür kokusu sinen üç bin yıla yakın bir süre değişik kültürlerin mekânı olmuş. Sanatçılar yetiştirmiş önemli bir kent. Yazarlar, şairler, ressamlar, tiyatro ve sinema sanatçıları, müzisyenler, devlet adamları, siyasetçiler… Her biri böyle bir yazının sınırlarının içine sığmayacak kadar büyük

Göç alan, göç veren bir kent oldu Trabzon son yıllarda. 70 yıllık üniversite kenti Trabzon… Yazlık, kışlık sinemaları ile, tiyatro salonları, operası ile kültüre de başkentlik yapan kadim bir kent iken son yıllarda yaygın egemen kültürün baskısıyla yozlaşmaya başlamış.

Altyapısı ile üst yapı kurumları birbirine karışmış.

Neredeyse umudun kırıntıları kalmış günümüzde.

Onca yozlaşmanın içinde yaşam mücadelesi veren, kültürü ve sanatı öne çıkarmaya çalışan kişiler ve kurumlar da yok değil.

Bunlardan biri de Taka Müzik ve Halk Oyunları Derneği.

Karadeniz’in hırçın dalgaları ile mücadele eden takalar gibi Taka Müzik ve Halk Oyunları Derneği de sanatsal alanda mücadelesini sürdürüyor.

Taka Müzik ve Halk Oyunları Derneği, geleneksel hale getirdiği Türk Halk Müziği konserlerini, 29 Mayıs Çarşamba akşamı Hamamizade İhsan Bey Kültür Merkezi’nde izleyicileri ile buluşturdu.

Şef Hanife Sümer yönetimindeki Türk Halk Müziği Korosu, geçmişten süzülüp gelen halk kültürünün mirası türküleri seslendirdi. Konserin adını da “MİRAS” olarak koydular bu nedenle.

47 kişiden oluşan dev bir koro, tek ses, tek nefes olarak doldurdu sahneyi. Zaman zaman da izleyicilerin soluğunu kesti. Salondan yükselen alkışlar, bunun göstergesiydi.

Değişik meslek ve yaş gruplarından oluşan koro tam bir profesyoneldi. Yaşları ne olursa olsun gönülleri genç, duyguları temiz, düşüncelerinde güzelliği rehber edinmiş bir topluluk vardı karşımızda. Bu topluluğun tek amaçları vardı, Türk Halk Müziği'nin güzelliğini yaşatmak, bu konudaki kültürü geleceğe taşımaktı.

Sunuculuğunu Eyüp Köse yaptı “Miras’ın”. Koro ya da solo olarak seslendirilen türkülerin her birini ustaca sunmayı bildi Köse.

Perdeyi, Cahit Sıtkı Tarancı’nın memleket isterim şiiri ile açan Eyüp Köse, duygu dolu ve anlamlı sözlerinin ardından koro şefi Hanife Sümer’i alkışlar eşliğinde davet etti sahneye.

“Ha Bu Diyar” adlı Erzurum türküsüyle başlayan program bazen Rumeli’ye, bazen Azerbaycan’a uzandı. Bazen de Anadolu’nun değişik kentlerine götürdü salonu dolduranları.

Bir Rumeli türküsü “Aman Bre Deryalar”dan sonra, Dilruba Kullukçu’nun seslendirdiği Erzincan türküsü “Gurbete Gidişimdir” ile devam etti program. Dilruba Kullukçu’nun berrak sesi yankılandı salonda.

Sıra Azerbaycan’daydı. Koro, “Girdim Yarın Bahçasına” dedikten sonra Arslan Ardıç Neşet Ertaş’tan alınan bir Kırşehir türküsüyle katıldı programa. “Kurusa Fidanım Güllerim Solsa” türküsüyle Neşet Baba’nın sesindeki titreşimi doldurdu kulaklara. Ertaş’ın sesi, sazı ve sözü doldu gönüllere.

İzleyiciler bir kez daha taşındı Rumeli’ye. Koronun seslendirdiği “Kaladan Kalaya Attın A beni” adlı Makendonya türküsünden sonra Engin Ahmet Muhsir aldı mikrofonu. “Gülebilmez Gülüm Bahar Sensiz” türküsünün inişli çıkışlı notalarının hakkını verdi. Kâh yere inip kâh göklere yükselirken, keyiften uçurdu izleyenleri.

“Söz Olmasaydı” türküsünü seslendirirken harikaydı koro.

Sivas türküleri ağırlıktaydı koronun repertuvarında. Solist Mürsel Hunutlu, “Yine Gam Yükünün Kervanı Geldi” adlı Sivas türküsüyle sahne aldı. Hunutlu, duygu yüklü türkünün hakkını vermesini bildi.

Koronun seslendirdiği “Yarım Hava” adlı Rumeli türküsü kıpır kıpır etti salonu. Yönetmen Hanife Sümer, bu hareketli türkü ile sanatını konuşturdu.

Gamze Kara, Bir Bilecik türküsü ile sahne aldı: “Bir İncecik Duman Tüter Bacadan” türküsüyle duruşu ve sesi ile salonu etkisine aldı.

Programda sıra Karadeniz’deydi. Coşkun Üçüncü ile Ayten Cansız “O Vay Beni Ağlarım” türküsüyle düet yaptı. Üçüncü, kemençesiyle yaptığı girişten sonra başladığı türküyü Ayten Cansız devraldı. Koronun da katkılarıyla tamamlanan türkünün ardından Cansız “Almanya Acı Vatan” türküsüne geçti hemen. Öğretmen Haydar Gedikoğlu’nun Tonya’dan derlediği ve ölümsüz sanatçı Ruhi Su’nun ilk kez seslendirdiği Almanya Acı Vatan türküsü, Karadeniz insanın gurbet yaşamını ve geride bıraktığı ailenin acılarını dile getiriyor. Ayten Cansız, yer yer koronun da desteğiyle gönülleri fethetti.

Sivas yöresine ait üç türküyle tamamlandı koronun programı. “Gam Elinden Benim Zülfü Siyahım”, Gel Gönül Gidelim Aşk Ellerine” ve “Ötme Bülbül Ötme” deyişlerine Engin Ahmet Muhsir’in kavalla yaptığı katkı unutulmazdı. Koro, hakkını vererek deyişleri seslendirmeyi başardı.

Programın sonunda, salonu dolduran izleyicilerden yükselen, “bir daha, bir daha” sözlerine kayıtsız kalmayan koro, “Ötme Bülbül Ötme” türküsü ile karşılık verdi. O an, sazlardan yükselen nağmeler Karadeniz’in sarp yamaçlarından akan çağlayanlar gibi köpük köpük su olup aktı izleyenlerin yüreklerine.

Bağlamalarda Arslan Ardıç, Hüseyin Sivri ve Köksal İnce yer alırken Gitarda Mehmet Ali Cihan, Kavalda Engin Ahmet Muhsir, Kemençede Coşkun Üçüncü ve Ritim sazda Ahmet Birkan Şentürk ve Osman Özaksu koronun belkemiğiydiler.

Birkaç söz de yönetmen Hanife Sümer için: Müzik Öğretmeni Hanife Sümer’in düzenlemedeki başarısı ortadaydı. Soğuk sıcak demeden özveri ile çalışmanın ses ve saz uyumundaki tüm güzelliklerin ürününü ortaya koydu Sümer. Koronun tümünü, kadın ve erkek seslerini, saz ekibini kısacası inanmışların ortaklığını hatasız yönetmeyi başardı. Ara sıra salona yaptığı dönüşlerle seyirci ile bütünleşmenin güzel örneklerini verdi.

Kısacası, Hamamizade İhsan Bey Kültür Merkezi’nde her şey noksansızdı. Dinleyici desteği mükemmeldi, iki katlı salon hınca hınç dolu, bir bölüm insanlar da ayaktaydı. Sahnede, saz ekibi ve koro örnek giysileriyle gözleri, okudukları eserleriyle kulakları etkiledi. Sazlardaki ses uyumu, koro şefinin yönetimi, programın sunumu mükemmeldi.

En büyük teşekkür ise, profesyonel anlayışa taş çıkartan ustalıkla eserlerini sergileyen Taka Müzik ve Halk Oyunları Derneği Başkanı İsmet Sadi Ülker’edir.

Duygulardaki coşkuyu tetikleyen topluluğa, topluluğu yalnız bırakmayan, alkışlarıyla onurlandıran, cesaretlendiren izleyicilere de yürekten teşekkürler. Gösterilen ilgi, daha güzel eserlerle seyirci karşısına çıkmayı motive edecektir. Değişik yaş ve meslek grubundan oluşan toplulukta, özverinin dayanışmanın güzelliklerini oluşumunu görmekten mutlu olduk, alkışladık ve gururlandık.

TAKA’nın bu müzik ziyafeti, Trabzon’un kültür ve sanat yaşamına bir katkı sağladı. Bu katkının gelecek yıllarda da devam edeceğine inanıyorum.

TAKA’ya da koronun elemanlarına ve katkıda bulunanlara tebrikler!...