TÜRKİYE'NİN KARARLILIĞI DESTEKLENMELİDİR!


Cumhuriyetin, büyük fedakârlıklarla getirdiği barış ortamı ancak, şairin dediği gibi; “istersen sulhu salah, hazır ol savaşa” mantığı ile korunabilir!
Geniş halk kitlelerinin ve gençliğin; günlük politik destekleme kaygı ve öncelikleri dışında, “milli bir görev” olarak bilip unutmamaları gereken en önemli husus bu anlayışın benimsenmesi ve buna göre hazırlıklı olunmasıdır.
Türkiye şimdiye kadar her hükümet döneminde bütün politik ve askeri argümanlarını bu hedefe göre düzenlediğini söyleyip durdu ancak, 1974 Kıbrıs harekâtı dışında bir türlü hedeflerine uygun hareketlenme içerisine giremedi!
Bu kararlılığı zaman zaman gösteren devlet politikalarına direnen, hatta bundan dolayı “istifa eden” Genelkurmay başkanlarını gördü! Milli çıkarlarımıza uygun hayati derecede önemli bir hedef için söz sahibi olmamızı bile çok gören çevreler; Türkiye daha niyet aşamasındayken bile, o hedefin bataklık olduğu, Türkiye’nin oyuna çekildiği yolunda inanılmaz karşı propagandalar yapar, hamlemizi daha işin başında bitirirlerdi!
Devleti yönetenlerde; oyuna gelinmemesinin, bataklığa girilmemesinin büyük kazanımı ile avunup dururlardı!
Bu mantık bizi; NATO sözleşmesinin 5. Maddesindeki amir hükmünü bile muhataplarımızdan uygulama isteği cesaretinden alıkoymuştu! Bizde bu cesareti görmeyen NATO ülkeleri de; “Üye ülkelerin herhangi birine, sınırlarından, terörist bir saldırı olursa, bunu önlemek için bütün üye ülkeler harekete geçer” hükmünü yıllarca görmezden gelmişlerdir!
İşte Türki ye tam da bu nokta da “kendi göbek bağımı, kendim keserim” siyasetini geliştirerek, yıllarca bir şekilde ihmal edilmiş, şartların ve güçlerin dayatması ile politik ve askeri akıl geliştirememiş olduğu sahalarda daha etkin rol alma isteği ile hareketlerini geliştirme kararlığı içerisine girmiştir!
Bu kararlılık, “Irak Başika’da, askeri üs, Suriye’de, Fırat kalkanı, dostu olan Türkiye’nin değil, düşmanı olması gereken teröristlerin yanında olan Avrupa Birliğine karşı; “İstersen Türkiye’yi üyelik müzakere ve mücadelelerinden çıkarın” seslenmesi, Amerika ya karşı da; “ey Amerika, bu nasıl dostluktur” seslendirmesine kadar ulaşmış görülmektedir!
Türkiye’nin alışık olmadığı ve aslında yıllarca bir milyonluk silahlı gücünü bu meşru hedeflerini elde etmek, tutmak ve korumak için hazırlayıp baktığı ordusunun gücü ile bu yeni uygulama, kararlılık ve bunu dünya ya ilan etme seslendirmelerinde tek yumruk olmalıdır!
İç politik ezberlemelerin ve çıkışların, meşru ve milli olduğu sürece bu gelişmelere aykırı olmaması, aksine, içte demokratik karakterin şekillenmesiyle ilgili mücadelelerin, milli kazanımlara yönelik çaba ve çalışmalarımıza zarar verici özellikte olmamasına dikkat edilmelidir!
Özellikle de, “sen bu iktidarın yaptıklarını onaylıyor musun” tuzak sorusuyla, daha önceki uygulamalarda görüldüğü gibi; Türkiye’nin asırlık milli hedeflerini elde etme hamleleri engellenmemelidir!
Dahası bu milli strateji ve “dostlarının düşmanlığına ve de ihanetine karşı” Türkiye içte bütün millet mensupları, dışta da kalmışsa dostları tarafından desteklenmelidir!