Türkiye Suriye’de ve Irak’ta kendi gelecek varlığı için yürüttüğü askeri harekâtlarda gösterdiği başarılı müdahalelerden anlaşıldığı gibi savunma sanayiinde dünya ülkelerinin de takdir ettiği hatta hayret ettiği boyutta bir hayli ilerleme kaydetmiştir. Fakat, sadece askeri veya savunma ihtiyaçlarında ilerleme kaydetmek bir ülkenin geleceğini uzun vadede değil ancak kısa veya orta vadede kurtarır. Eğer Türkiye diğer alanlarda da savunma sanayii alanında gösterdiği atılımları Tarım, hayvancılık, diğer sanayi dallarında bir üst standardı eğitim alanında da fırsat eşitliğini yakalayamaz ise savunma sanayii başarısının uzun vadede pek te önemi kalmayacaktır.
Hatta giderek bu alanda dönüşü olamayan giderler kaleminin artması ile halkın sırtındaki enflasyon, geçim sıkıntısı, işsizlik ve vergi kamburları giderek artacak ve halk nezdinde huzursuzluğun artmasına sebep olacaktır. Zira askeri alanda bugün ve ilerisi için doğacak ihtiyaçların yakalanması için devletin AR-GE (araştırma ve geliştirme) alanında yapılması gereken harcamalarını karşılamak için halkın ve devletin sırtındaki yük habire artacaktır. Zira bu sektörde ileri atılımlar için AR-Ge ve destekleme bu sanayiin olmazsa olmaz şartıdır.
Nitekim bu hükümetin sürdürdüğü iktidar devrindeki ilk on yılda halkın içerisinde bulunduğu refah, gelir ve iş bulma imkânları son beş yılda geri gitmiştir. Fakat bunun aksine askeri ve savunma sanayiinde atılımlar ve ihtiyaçlar fevkalade ihtiyaç binaen yerinde ve zamanında sağlanmıştır. İşte son yıllarda sağlanan bu atılım ve gelişmeler halkın refahına dönük olmayan yatırım ve ilerlemeler olması sebebi ile enflasyon, işsizlik ve geçim sıkıntısı halkın geniş kitlelerini bunaltır duruma gelmiştir.
Elbette ülkenin içinde bulunduğu çevre hareketlenmeleri, emperyalist ülkelerin etrafımızdaki kendi ütopik devlet yapılanmalarının Türkiye’yi olmazsa olmaz gelecek tehlikesinden koruması için bu alanının ihtiyaç duyduğu atılımlarda gerekli idi. Yukarıda anlattığımız gibi diğer alanlarda da mutlaka yeni atılımlara ihtiyaç vardır. Zira AR-GE harcamalarının gider payının hazır paradan ve vergi kaynaklarından kullanılması yerine yani gelir kaynakları ve de ülkede gizli duran tabii kaynaklardan elde edilememesi halinde bu sıkıntılar da giderek katlanacaktır.
Tarım-hayvancılık konusunda durum elbette hiç te iç açıcı değil. Tabii kaynaklardan pay kapma yarışının gerek Akdeniz havzasında gerekse yurt içindeki çalışmaları elbette takdir ediyor ve bir an evvel sonuçlanmasını diliyoruz. Eğitim sistemimize gelince; bugün ki sistem ne yazık ki zenginlerin eğitim imkânları ile dar gelirlilerin eğitim imkânları arasındaki fark gittikçe açılmakta bu da huzursuzluğu getirirken bazı mihrakların istismarına yol açmaktadır.
Eskiden olduğu gibi zengin ve fakirin aynı sistem içinde eğitim aldığı orta ve yüksek eğitim sistemlerinin Dünya şartlarına uygun olarak ıslah edilmesi bu uçurumların kapatılması, özel ve paralı eğitim sisteminden süratle mümkün olduğu kadar kurtulmaya çalışmak gerekir. Askeri alanda yakalanılan başarıların arkasında mutlaka güçlü ekonomik sistemlerin olması gerekmektedir ki bu geri dönüşümü olmayan harcamaların mevcut değil ama getirisi olan kaynakları kullanarak, enflasyonik hareketlere sebep olmaması gerekir.
Türkiye’nin bu görüntüsü eski SSCB devrinin bu güne aktardığı Rusya’nın içinde bulunduğu ve giderek artan sıkıntılarına benzemektedir. Bu konudaki fikirlerimiz de perşembe günü yazacağız.