TÜRKİYE SPORDA 'PATAGONYA'LAŞMAMALI!


“Olay, Türkiye’de geçer” diyemeyiz... Koca bir devlete, kahraman bir millete hakaret... Sporumuza, sporcumuza, eğiticilerimize, yöneticilerimize haksızlık...
Hatta sürekli baştan başa yaygınlaştırmalıyız diye birinci öncelik ilan ettiğimiz, spor kültürümüze karşı bir cinayet işlemektir...
En iyisi biz ‘Patagonya’ diyelim de olsun bitsin... Bir meslektaşım haber verdi... Olay şöyle:

***
Yaren Kutay, genç bir atletimiz... Türkiye Şampiyonası’na katılır ve 110 metre engellide ikinci olur, Milli Takım’a seçilir...
Tebrik etsin diye de Spor İl Müdürü’nün makamına çıkarılır... İl müdürü ‘‘Ne koştun?’’ diye sorar... ‘‘110 metre engelli’’ cevabını alır...
Dehşet müdür, “Kafada mı, bedende mi acaba” diye düşünür ve “Engelin nerede?’’ sorusunu sorar, bomba patlar...
Atletizm branşının engelli disiplini de olduğundan habersiz müdür, bedensel, zihinsel, işitme ve görme engelli kelimelerinden de bihaber anlaşılan...
İyi ki Nevin Yanıt 110 metre engellide Avrupa Şampiyonu olduğunda Mersin İl Müdürümüz değildi... Nevin’i Paralimpik Oyunları’na gönderirdi o zaman...
Nevin dedik de aklımıza geldi... O’nun başarısında büyük rolü olan, atletizm kökenli Emrullah Taşkın, Mersin İl Müdürlüğü’nden Hatay’a gönderilmeseydi, acaba doping sorunu yaşar mıydık?...

***
Hocası ve Nevin’le tam bir takım oluşturan, her türlü desteği veren, doktorları seferber eden bir yöneticiyi çekip aldığınızda, her gün stres bulutları altında yaşayan, sadece 12.63’e odaklanmış bir sporcu ortaya çıkartırsınız ve onu nasıl koruyabilirsiniz ki...
Aklı başında bilinçli bir sporcu, öğretmen bir aile olsa bile... Bunu hesaba katmayan kibir dolu, ölçü tanımaz bir anlayış, felaketlere davetiye çıkarıyor...
Tıpkı Patagonya’daki spordan habersiz müdürün verdiği tehlike sinyalleri gibi... Onun da yerine geldiği müdür, atletizm kökenli, gittiği her ilde başarılı olmuş, Türkiye’ye sayısız şampiyon kazandırmıştı...

***
Yıllardır sporumuza büyük katkısı olan teşkilat veya federasyonlarda pek çok spor adamı, ya görevden alındı veya emekli edildi... Her dönemin adamı değil, sporun adamı olan, sadece işini yapan, gecesi gündüzü, bayramı seyranı olmayan insanlar...
Adı, çalıştığı dairelerle, illerle özdeşleşen pek çok isim, bugün devre dışı... Hem tesisleri dolu dolu çalıştıracak, bakımını yaptıracak, sporcu yetiştirecek, beslenmesinden ergojenik yardımlarına kadar ihtiyaçlarını giderecek, Olimpiyatlar ve Paralimpik Oyunları’na kalabalık kafileleri bol madalya ümitleriyle yollayacak bir kadro...
Elde kalan isimler de teker teker, üçer beşer gidiyor... Bazı federasyon başkanlarımızı yazmıştık... Sözünü ettiğimiz illerimize her gün yenileri ilave oluyor...
Son kurban Trabzon... Cemalettin Yazıcı, sporcu, spor adamı ve her kesimin sevdiği çalışkan bir yönetici... Hepimizin takdir ettiği bir çalışmada şikayet üzerine görevden alınmış... Eğer başarılı bir mesai arkadaşınızı koruyamayacaksanız, size nasıl güvenecekler, kimi nasıl çalıştıracaksınız?..
Kim bilir daha sırada kimler var?..
Yerlerine de çoğu sporla alakası olmayan isimler atandı...

***
Ne gençlik konusunda uzman, ne de spor kariyeri olan isimler... Spordan hoşlanmıyor. Sporcuyu sevmiyor... Sevgi olmadığı gibi ilgi de yok, bilgi de... Öğrenmeye çalışmadığı gibi, bu yaştan sonra öğrenme ihtimalleri de yok...
Geldiği makamı spora borçlu olmadığı için kendini göreve getirenlere hizmet ediyor...

***
Türkiye’nin spordaki hedefleri çok büyüktü... Bu kadar modern tesislerde, bu büyük kaynaklarda ve böylesine yetenekli genç nüfusla olimpiyat olimpiyat başarı yükselten, şampiyona şampiyona derece artıran bir ülke olacaktık...
Bunun için de devletimizin yıllarca imkan verip yetiştirdiği insanlar dahil. Verecek bir şeyi olan herkes ve potansiyeli bulunan bütün yeteneklerden bir takım kurarak sporun yönetici takımını oluşturmak gerekli...

***
2002’de başlayan hareketin lideri Recep Tayyip Erdoğan ve Spordan Sorumlu Bakan Mehmet Ali Şahin’in büyük desteğiyle oluşan irade, liyakat esaslıydı... Görüyoruz ki, inhiraf çizgisi şirazeden çıkarmış...
Bugün 2020 Olimpiyatları’na 400 sporcuyla katılıp en az 10 altın, 10 gümüş, 10 bronz madalya hedefini konuşmak varken, 20 yıl geriye düşerek Sydney 2000’deki 5 madalyayı bile korkarak telaffuz ediyorsak, iyice düşünmemiz gerekir...
Ey sporu yönetenler: Derlenin toparlanın, bindiğiniz dalı kesmeyin... Liyakat sahiplerine tuzak kuracağınıza, yenilerini yetiştirin ve sporun hizmetine sunun... Hele Patagonya’ya asla heves etmeyin... Sonra eyvah kar etmez...