Doğu Türkistan deyince aklımıza ne geliyor?
Doğu Türkistan, Türkistan’ın doğusunda ve Asya Kıtası’nın tam ortasında bulunan jeopolitik ve stratejik konumu, fiziki coğrafyası, tarihi geçmişi, etnik yapısı, kültürü, yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle bugünkü evrensel hukuk ve insan hakları çağında hür ve müreffeh bir ülke olması gerekirken tarihin cilvesi esaret altında kalan birkaç Türk topluluğundan biridir.
Türkistan Türk kelimesinin Farsça “istan” eki ile birleşmesinden oluşan “Türklerin ülkesi” anlamını ifade eden bu kelimenin coğrafi kavram bakımından belirlenmesidir.
Asya coğrafyasında yaşayan Türkleri birleştirecek bir ülkü oluşması için önemlidir.
Doğu Türkistan’ın zengin kaynakları burada yaşayan halka yansıtılmamaktadır.
Doğu Türkistan’a Çin’in bölgeye göçmen yerleştirme politikası da bölgede huzuru bozmakta soydaşlarımızı orada azınlık durumuna düşürmeye çalışılmaktadır.
Türklerin 2’den fazla çocuk sahibi olmalarını yasaklayan Türk nüfusun artmasını engellemektedirler.
Sömürge çağının, ırkçı hegemonya döneminin bütün dünyada son bulduğunu hatırlatmamız gerekir.
Bunu hatırlatmamız için bizlerin silkelenip kendimize gelmemiz gerekir.
İçinde bulunduğumuz Ramazan ayı dolaysıyla kardeşliğin ve sevgi bağlarının daha da güçlendiği bu ayda Doğu Türkistan’da işkence gören, okula gidemeyen, ibadetini yapamayan, toplu ibadeti yasaklanan, camileri yıkılan ayrıca dini bilgilere sahip öncü kişilerin hoca, şeyh gibi halkı eğitmeleri de yasaklanan yani özgür yaşayamayan kardeşlerimiz düşünmemiz gerekir.
Çin’in Doğu Türkistan’a uyguladığı baskı ve zulmün temel nedeni halkın Müslüman olmasıdır.
Halkı, Çin’in yıldırma ve yok etme politikasında güçlendiren en büyük unsur İslam’ın birleştirici ruhudur.
Bunu bilen Çin yönetimi ise yıllardan beri uyguladığı zulüm politikalarında hep halkın dinini, İslam’ı hedef almakta oradaki bizleri dinen ve manen yozlaştırmaya çalışmaktadır.
Bizler ne yapıyoruz? Ne yapmalıyız?