TRİBÜN

VİDEO HAKEM İSTEMEYEN FUTBOLUN HIRSIZIDIR

Futbol, paranın en yüksek değer haline geldiği alanlardan biri haline geldikten sonra çirkinleşti. Hatta iğrençleşti de diyebiliriz. Ne yazık ki bir gol, bir galibiyet, bir şampiyonluk için yapılmayan sahtekarlık, üçkâğıt kalmıyor bu eskiden güzel olan oyunun içinde…

Futbolu en çok çirkinleştirenler de hakemler. Bu hakemler, adeta sahiplerinin sesi gibi hareket ediyorlar. Aslı adaletten, haktan , hukuktan, zayıftan ve de haklıdan yana olmuyorlar. Güçlünün borusunu öttürüyorlar.

Haklının değil, güçlünün kazandığı bu düzenin sür git devam etmesinin sahadaki tetikçileri de acı ki adalet dağıtması gereken hakemlerdir.  Kuşkusuz, teknik direktörler, futbolcular, taraftarlar gibi, hakemlerin de hata yapma hakları vardır. Ama yapılan hatalar özellikle küçük takımların o kadar bariz aleyhine ve büyük kulüplerin lehine gelişiyor ki, zaten adaletsiz olan sistem içinde küçük diye bilinen takımlar, bizzat eskiden kara gömlekli olan, şimdi rengarenk gömlekler giyen hakemler tarafından adeta teslim alınıyor. Lime lime ediliyor, giyotine götürülüyorlar.

EN BASİT ÖRNEK TRABZONSPOR’UN LİME LİME EDİLMESİ!...

Bırakın küçük takımları, birçok arta ölçekli hatta büyük diye bilinen kulüpler de, hakemler tarafından mağdur edilmenin sonucunda isyanı doruğa çıkarıyorlar fakat seslerini hiç kimse duymuyor. Ülkemizden örnek verirsek eğer Trabzonspor gibi büyük olarak kabul edilen ve çok yüksek de bir taraftar kitlesini arkasına alan kulüp belki de hakemler tarafından en fazla ezilenlerin başında yer alıyor. Hakemler sadece büyük kulüplerin hışmına uğramaktan, onların medyası tarafından aforoz edilmekten, gazetelerde, televizyonlarda linç edilmekten korktukları için kötü yönetmiyorlar.

Bazen, bir hakem arkadaşlarına, bir kulüp futbolcusu, teknik direktörü ya da yöneticisi veya taraftarınca yanlış yapıldığında da intikam duygusuyla düdük çalabiliyorlar, bayrak sallayabiliyorlar. Bunun en bariz örneğini de geçen sezon Galatasaray maçında Trabzonsporlu Salih Dursun’un, Deniz Ateş Bitnel’in kırmızı kartını alıp, hakeme göstermesinden sonraki süreçte yaşadık. Neredeyse tüm hakemler söz birliği etmişçesine Galatasaray maçından sonraki süreçte başlayıp, bu sezonun devre arasına kadar neredeyse Trabzonspor’u küme düşürecek büyük hatalar imza attılar.

FENERBAHÇE ‘YE  YAPILAN HAKEM KIYAKLARININ SON ÖRNEKLER!

 En basit takımlar karşısında bile, hatta Türkiye Kupası’nda BAL Ligi, 3’ncü Lig ve 2’nci Lig takımları karşısında bile Trabzonspor sahada adalet dağıtması gereken hakemler tarafından adeta dövüldü. Böylesine güven duyulmayacak, kafalarda şüphe uyandıracak, niyetleri şüpheli hakemlere, hiçbir kulübün kaderi teslim edilmemeli…

Bu sezon da hakemler birçok maçta büyük hatalar yaptılar. Hatta yaptıkları hatalar öylesine fahişti ki, bunların hiçbirinin futbolu bilmediği sonucuna vardı toplumun önemli bölümü… En son büyük hatalardan biri de Fenerbahçe-Osmanlıspor maçında yaşandı. Karşılaşma golsüz bitecekken, uzatma dakikalarında Fenerbahçe’nin kazandığı korner atışında top altı pasa gelirken Sktrel, Musa Çağlayan’ı yaka paça yere indirdi. Hakem gözünün önündeki bu bariz faulü görmedi. Ardından Mehmet Topal topu eliyle düzeltti ve golü attı. Hakem ne hikmetse görmedi, göremedi. Bana göre gördü, bal gibi gördü, cin gibi gördü ama görmezden geldi. Sonuç olarak Fenerbahçe haksız 3 puan aldı. Osmanlıspor’un ise 1 puanı heba oldu, uçtu gitti. Mehmet Topal da utanmadan attığı gole sevindiği gibi, bir de gitti sözde secde etti. Yani sahtekarlığını dini bir hareketle kapatmaya çalıştı.

Aynı Fenerbahçe, Alanya maçında 1-0 mağlup durumdayken, hakem Ege ekibinin bir penaltısını yedi. Sonra maç 2-0 oldu. Eğer o penaltı verilse 3-0 olacak, Sarı-Lacivertli ekip dağılacak ve belki de tarihi bir farkla yenilecekti. Ama Alanyaspor bir hatalı gol yedi, sonrasında Fenerbahçe dirildi ve maça 3-2’ye taşıdı. Bir penaltı kararının verilmemesi bir takımın 3 puanının bir başka takıma gitmesine sebep oldu.

 SKANDALLARIN AZALMASI İÇİN BU UYGULAMA HEMEN HAYATA GEÇİRİLMELİDİR

 Şimdi, haksız 5 puan ile birlikte Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi’ne giderse, bu bariz hatalar Sarı-Lacivertlileri yakalama şansı olan Trabzonspor’un geride kalmasına sebep olursa ortaya çıkan haksız ödülü nasıl izah edeceksiniz? Ya da Osmanlıspor kaybettiği bu 1 puanla birlikte Avrupa Kupalarına katılma hakkını kaybederse veya lig sonunda küme düşerse hakkı nasıl geri iade edilecek. Bu ve benzeri soruları her maçtan sonra, birçok takım için de söyleyebiliriz.

Sonuç olarak dünyada da, ülkemizde de hiç güven vermeyen, her zaman güçlüden yana taraf olan, kazanacakları paranın azalmasından korkan hakemlerin artık maçların kaderini tayin etme hakları mutlaka ellerinden alınmalı…

Küçük küçük insanlar, büyük hedefleri kovalayan ve inanılmaz yatırımlar yapan kulüplerin kaderiyle oynamasına artık bir ‘dur’ denmelidir. Bunun da yolu gelişen teknoloji içinde Video Hakem uygulamasıdır. Bu belki futbolun temel felsefesine aykırı gibi gözükebilir. Bana göre de saf ve temiz oynanan futbolun ruhuna uygun değildir.

Ama artık çıkarların her şeyin üzerinde görüldüğü dünyamızda adaleti insanlar sağlamıyorsa, makinelere güvenmek durumundayız. Bu noktada da Video Hakem Uygulaması mutlaka ve en kısa sürede hayata geçirilmelidir. Bunu istemeyenleri futbolun hırsızları olarak tanımlamak çok da ağır bir suçlama kabul edilmemeli…

İnsan ruhunu kaybediyorsa eğer makinelerden adalet beklemekten başka şansımız kalmıyor.

Sebep olanlar utansın!

TRABZONSPOR'UN MÜTHİŞ ÇIKIŞI VE GALATASARAY MAÇININ ÖNEMİ

İlk devrede adeta sahada sürünen Trabzonspor, ikinci yarıda ise inanılmaz bir patlama gerçekleştirdi. Bunda hakemlerin yönetimlerinin normalleşmesi kadar, Teknik Direktör Ersun Yanal’ın hem takım dizilişi, hem de oyun anlayışını kadroya göre şekillendirmeye başlaması ve ayrıca yeni transferlerin kalite olarak daha önce alınanlardan bir gömlek daha iyi olmasının rolü büyüktü. Üst üste gelen başarılı sonuçlar kuşkusuz özgüvenin tavan yapmasına da sebep oldu. Bir zamanlar yenilgiler kanıksanırken, artık kazanmaya yönelik duygusal patlama en doruk noktaya ulaştı doğal olarak…

Trabzonspor lig ve kupada oynadığı 11 resmi maçta yenilgi yüzü görmedi. Gerçi kupada çok küçük takımlar karşısında kayıplar verdi ama ligde daha önce farklı yenildiği ekipleri bile dize getirerek rüştünü önemli oranda ispatladı. Ligde 8 maçta alınan 6 galibiyet ve 2 beraberliği küçümseyecek değiliz kuşkusuz. Hatta, Bordo-Mavili takımdan beklemediğimiz bir çıkışın söz konusu olduğunun altını kalın kalın çizmek gerekir. Bunda etkisi olan herkesi tebrik etmeliyiz. Ancak yine de bir önemli ayrıntıyı atlamamalıyız. Başarıda devamlılık için özellikle duygusal zekanın en üst seviyede kullanılması gerekir. Ve bunun yanında ekonomik açıdan sürdürülebilir bir tabloya sahip olmalısınız.

 ÇITA YÜKSELDİKÇE,  BASKI DAHA DA ARTAR

Bordo-Mavili kulübü yönetenler ve teknik direktörler sürekli yüksek bedelli transferlerle yollarına devam etme gayreti gösterirken, bunun orta ve uzun vadedeki sakıncalarını daha önce çokça yaşadık, yine yaşarız bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Bu nedenle aslında sürekli yüksek bedelli transferler yerine, biraz da üreterek, geliştirerek başarı çıtasını adım adım yükseltmek gerektiği inancındayım. Her şeye rağmen, başarıya aç kalmış taraftar, şartlar ne olursa olsun, sahada sonuç isteyince bugün yapılanlar çok doğru kabul edilebilir bu kesim tarafından… Ben de yanlış yolda yürünmeye devam ediliyor.

Bir de şu unutulmasın ki, başarı çıtası yükseldikçe baskı artmaya başlar. Bunun sebebi de beklentilerin hep daha yükselmesidir. Daha 3 ay önce, ‘Kümede kalırsak başarılı sayılmalıyız’ diyen taraftar kitleleri, bugün ise, “Avrupa Kupalarına katılmalıyız” demeye başlamıştır. Yarın, “Şampiyonlar Ligine neden gitmeyelim” noktasına ve nihayetinde de, “Şampiyon olmalıyız. Buna ulaşamayanlar başarısızdır” deme noktasına gelirler. Bunu sanırım Faruk Nafız Özak, Atay Aktuğ ve Sadri Şener başkanlığı dönemlerinde yaşadığımızı unutmamışsınızdır. Ve bu 3 başkan, daha sonraki anlık küçük başarısızlıklarla istenmeyen isimler ilan edilmişlerdir. O nedenle gün kurtulurken, geleceğin planlanmasını da doğru yapmak gerekir.

CAMİAYA SINIF ATLATACAK KARŞILAŞMA

Yeniden sahaya ve bugüne dönersek önümüzde çok kritik bir Galatasaray karşılaşması bulunuyor. Trabzonspor, ikinci yarıda ilk kez bir büyük takıma karşı ter dökecek. Hem de yeni mabedi Akyazı Arena’da… Bu stadın ilk kez tıklım tıklım dolması bekleniyor. Taraftar kitlelerinin 41 bin 461 kişi olarak tribünlerde coşkulu bir koro halinde takımlarına 90 dakika destek vermesi, taşkınlık yaratmaması, hakem ve rakibe baskı aracı olurken, kendi futbolcusuna da doping etkisi yaratması şarttır. Bu maçta en önemli görev tribünlere düşmektedir. Sonrasında sahadaki futbolcu ve kulübedeki teknik yönetimin de görevi büyüktür.

 İkinci yarıdaki müthiş çıkışın taçlandırılması için Galatasaray’ın mutlaka mağlup edilmesi şarttır. Buna tüm camianın ihtiyacı vardır. Çünkü son yıllarda kendi evinde özellikle 3 büyüklere karşı beklenen coşkusu futbol oynanmadığı gibi, sonuç açısından da taraftarlarına hayal kırıklığı yaşatmıştır. Bu artık yeni bir başlangıç olmalı ve geleceğe atılacak dev adımların ilk halkasını oluşturmalıdır. Bazen tek bir maçta yapılacak doğrular, bir kulübün kader çizgisini yukarı taşırken, küçük bir hata, başarısızlık ivmesinin hızlanmasına sebep olabilir. İşte Galatasaray maçı da bunlardan biridir. Görev ve sorumluluk tüm camianındır. Bu sorumluluğu kusursuz üstlenerek sahadan alınlarının akıyla çıkacaklarına da umut etmek istiyorum!

Umutluyum da!