TRİBÜN

DAHA ÖNCE YANLIŞ YOLDAMIYDINIZ SAYIN YANAL?

Yazılarımı takip edenler çok iyi bilir ki, Ersun Yanal’ı hiçbir şekilde Trabzonspor teknik direktörlüğüne layık görmedim, görmem de…

İsterse Dünyanın en büyük teknik direktörü olsun, isterse Trabzonspor’a Şampiyonlar Ligi Kupası’nı kazandırsın bu düşüncem asla değişmez. Çünkü hayata bakışım, felsefem, Yanal gibi ismi geçmişte hep alengirli işlerle anılan bir şahsiyetin asla Bordo-Mavili kulüple yan yana gelmesine razı gelmez. Hele bu Trabzonspor, durmadan sistemin baronları tarafından ezildiğini iddia ediyorsa… Şike ve teşvik primiyle, hakemlerle önü kesiliyorsa… Ve böyle bir kulübün kesinlikle, bu tür olaylarla anılan bir ismi bırakın takımın başına geçmesini, kulübün sınırları içinde bir dakika gezinmesini bile kesinlikle içine sindirmemeli, sindirememelidir.

Bunlar yazı dizisi olabilecek kadar geniş kapsamlı konular. Bu yazımda Ersun Yanal’ın, Alanyaspor maçından sonraki söylediği sözlerden yola çıkarak, birkaç soru sormak ve yanıtını da almak istiyorum. Yanal basın toplantısının bir yerinde, "Yılbaşından bu yana doğru yoldayız, doğru işler yaptığımızı düşünüyorum” ifadelerini kullandı. Bu ifadeler  sahadaki futbol açısından söylenmişse mantıklı gibi gözükebilir. Ancak geniş anlamlıysa, Ersun Yanal’ın mutlaka hesap vermesi gereken şeyler olmalı…  Bir kere yılbaşından sonra doğru şeyler yapıyorlarsa, yılbaşından önce niçin bu doğru işleri yapmadılar. Ya da Haziran-Ocak ayları arasında hep yanlış işler peşinde mi koştular? 

 Transferler mi yanlıştı..  ve yanlışların sebebi kimlerdi?

Doğru işler yapmak için ara transfer döneminde 5 oyuncu mu almak gerekiyordu? Kulübün kasasından yine 10 milyonlarca Euro’nun çıkması şart mıydı? Yılbaşından önce neler yanlış yapıldı? Bu yanlışlarda kimlerin payı vardı? Takımın küme düşme hattına inmesi, futbol adına ortaya hiçbir artı koyamamasının sorumlularını  tek tek açıklamak gerekmez mi?  Evet Sayın Yanal size soruyorum. Yılbaşından önce neden yanlışlar içindeydiniz ve yeni yılda nasıl doğruya ulaştınız? Var mı bu sorulara verilecek yanıtlarınız. Ama açık yüreklilikle, gizlemeden, kıvırmadan!...

Var mı?  Eğer ana transfer mevsiminde alınan 8 futbolcu yanlış tercihlerse bunlara niçin ‘dur’ deme ihtiyacı hissetmediniz. Kişisel teknik direktörlük tarihinizin en yüksek parasını Trabzonspor’dan alırken pazarlık masasında tüm kartlarınızı oynadınız da transfer edilen bu 8 futbolcuya, “Onlar alınırsa ben bu takımın başında durmam” diyemediniz mi? Tabi ki eğer sorun yapılan yanlış transferlerin sonucunda takımın güçlenmesi yerine daha da zayıflaması söz konusuysa…  

Bugün işler sahada bir ölçüde rayına girdiğinde doğru işler yaptığınızı söylüyorsunuz. Yarın yeniden olumsuzluklar yaşanmaya başlarsa bu kez hangi dili kullanacaksınız ve yeni transfer döneminde kaç tane oyuncu talep edeceksiniz? Bu futbolcuların Trabzonspor kulübüne maliyeti ne kadar olacak? Ve kimler zenginleşecek Trabzonspor’un kasasından? Yanıtlarınızı bekliyorum Sayın Yanal! Tabii ki varsa!...

***

BAŞARININ TEMELİNDE HAKEMLER VE SİSTEM DEĞİŞİKLİĞİ VAR!

Trabzonspor ilk yarıda rakibe çok pozisyon veren, aşırı gol yiyen ve bunun yanında hücumda da beklenen etkiyi yaratamayan bir görüntü veriyordu. İkinci yarıdaysa bunun tam tersi bir durum söz konusu… Birkaç istisna hariç, savunma daha az hata yapmıyor. Orta saha oyuncuları daha diri bir görüntüye sahip ve takım ilk yarıya göre daha fazla sayı üretip, sonuca gidebiliyor. Bunların tümü devre arasında yapılan transferlere bağlanıyor. Peki gerçekten öyle mi?      

Yani yeni transferler mi takımın kalitesini çok yükseltti? Kuşkusuz bu soru açıklamaya ve tartışmaya muhtaçtır. Ama bana göre bugünkü tablodaki en önemli etkenlerin başında hakemlerin normale dönmesi ve sistem değişikliğidir. Yani hakemler ikinci yarıda, ilk yarıdaki gibi Trabzonspor’u lime lime etmiyorlar. Ve Ersun Yanal’da , Trabzonspor’un kadro yapısına hiç uymayan bir gömleği giydirme çabasından vazgeçmiştir.      

Yanal daha önce ne yapıyordu? İki bek Zeki Yavru ve Mustafa Akbaş’ı neredeyse kanat oyuncuları gibi kullanıyordu. Sürekli öne çıkmalarını, hücumdaki sayısal üstünlüğü onlarla birlikte yakalamayı hedefliyordu. Tabii ki bu futbolcuların hücum bölgesine çok fazla gitmesinin sonucu ataklar golle sonuçlanmayınca ve rakip oyuncular topu kaptığında orta alanda çok fazla dirençle karşılaşmayınca Trabzonspor kalesine çok kolay iniyorlardı.

Yanal ilk yarıda takıma yanlış gömlek giydirmeye kalktı

Sonuç olarak da kalesinde çok sayıda pozisyon görüyor, gol de yiyordu. Ama Yanal ikinci yarıda yeni transferler Emmanuel Mas ve Joao Perreira’ya hücum bölgesine çok az gönderiyor. Bu iki bek, Zeki ve Mustafa’nın üçte biri kadar bile ataklara katılmıyor. Ataklara katıldıklarında da Castillo ve Olcay Şahan savunmaya çok daha fazla yardıma geliyor.      

Bunlara bir de Mehmet Ekici gibi 9-10 kilometre koşan bir orta saha yerine 12 kilometrenin üzerinde ve doğru koşular yapan Yusuf Yazıcı eklendiğinde sorun kendiliğinden çözülüyor. Okay ve Onazi’nin de ilk yarıya göre daha diri, daha etkin olmaları bir başka artı olarak yansıyor takım savunmasına… Sonuçta da rakibe daha az pozisyon veren, çok zor gol yiyen ve sonuç üreten bir Trabzonspor ortaya çıkıyor.      

Yani sorun ilk yarıdaki beklerin kötülüğü değil, onların yanlış kullanılmasıydı. Bu yanlıştan dönülünce, orta alanda biraz daha diri isimler kullanılınca, kanatlarda önde oynayan oyuncular da beklerine biraz daha fazla yardıma gelince önemli sıkıntılar da şimdilik rafa kalkmış oldu. Burada sorun bana göre yine Ersun Yanal…    

Sayın Yanal, inadının sonucunda Trabzonspor’a giydirmeye çalıştığı yanlış gömleğin faturasını ilk yarıda kaybedilen en az 12 puanla bu kulübe ödetti.  Ödettiği faturaların hesabını vermesi gerekir.  Tabii hesap sorabilecek bir mekanizma varsa! Peki bu mekanizma Trabzonspor’da var mı? Hiç olmadı ki!

***

BAK YUSUF YAZICI KARDEŞ!

Bu tür yazıları çok sayıda genç futbolcu için yazdım. Genç ve yetenekli futbolcuların nelere dikkat etmesi gerektiği konusunda konuştuklarım sonunda dilimde tüy bitti! Ama birçoğuna anlatamadık. Bu kez de Yusuf Yazıcı’nın kulağına kar suyu kaçırmamız gerektiğini düşünüyorum. Evet çok yeteneklisin, özel bir oyuncusun. Fiziki görüntün, sahada duruşun, topla alış verişin, koşu stilin gerçekten mükemmel… Ama daha çok yol kat etmen gerekir. Şunu unutma ki futbolcu dün yoktur. Bugün vardır. Eğer iyiysen el üstünde tutulursun, birkaç maç kötü oynadığında lanetlenirsin.

Hep el üstünde tutulmak istiyorsan da güçlü olmalısın. Futbolda başarının en önemli kriterleri yetenek, keza ve kuvvettir. Ancak kuvvet olmadan ne yeteneğin, ne de zekan beş kuruş etmez. Yapman gereken tek şey, bir futbolcunun yaşam standartları neyse, onları yaşamandır. Yani doğru bir çevre edinmelisin. Kültürel olarak gelişmelisin. Sosyal açıdan duyarlı olmalısın. Beslenmene, uykuna, dinlenmene çok dikkat etmelisin. Toplum tarafından tanınır olduktan sonra ayakların yerden kesilmemeli, hatta yere daha sağlam basabilmelisin.

Sende diğer yıldız adayları gibi kaybolursun

Sakın unutma ki, bu takımda Ufuk Bayraktar’lar, Barış Memiş’ler, Ali Şen Kandil’ler ve daha niceleri en az senin kadar, hatta senden de yetenekliydiler. Ama futbolun temel kuralı olan çalışma, dinlenme ve yaşamını doğru kurgulama konularındaki hatalarının faturasını kaybolup giderek ödediler. Bugün 1461 Trabzon’da kadroya girmekte zorlanan Oğuzhan Acar’ın futbol kumaşının ve yeteneklerinin senden çok daha önde olduğunu da unutma… Ama doğru yaşamazsan, yanlışlar içinde davranırsan yok olacaksın. Buna hakkın yok tamam mı kardeşim!

Yanlış çevrelerle, yanlış yaşam tarzıyla kaybolanlar arasına adını yazdırma… Bu sadece sana ve ailene değil,  seni bugüne getiren Trabzonspor’a ve çok şey vermen gereken Türk futboluna da ihanet olur! Bilmem beni anlayabilecek misin? Anlarsan başarırsın, anlamazsan kaybolursun! Seçim senin kardeşim!!!