TRİBÜN

BASKETBOL TAKIMININ ÇÖKÜŞÜ VE TRABZONSPOR!

Trabzonspor, ligin ikinci yarısında çeşitli etkenlerin de devreye girmesiyle başarılı sonuçlar aldı. Öyle ki Beşiktaş ile birlikte bu dönemin en göze batan ekibi oldu. Futbol açısından da önemli bir gelişim gösterdiğini hissettirdi. Aslında çok doğru kurgulanarak yapılan transferlerden daha çok psikolojik koşullar ve Yusuf Yazıcı farkının ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Ancak sonuçta Bordo-Mavililer, şu andaki görüntüsüyle birlikte taraftara güven veren bir kimlikle sahada savaşını sürdürüyor.

 Bunun yanında en önemli gelişme de saha içinde mücadele eden futbolcuların birbirini sevdiğini gösteren tavırları… Bu sevgi kısa süreli mi, uzan vadeli mi bunu zaman gösterecek. Ancak şu andaki görüntü gerçekten güzel… En azından dışarıdan bakınca böyle olduğunu söyleyebiliriz. Takımın içinde çok olmadığımız içinde de bunu tam tespit etmemiz olanaksız diyebiliriz.

Neyse….

GALATASARAY’IN KOSECKİ TRANSFERİNİ  VE SONUÇLARINI HATIRLAYAN VAR MI?

Bu sezonun artık sonuna yaklaşıyoruz. Yeni bir sezon başlayacak. Başkan Muharrem Usta ve Teknik Direktör Ersun Yanal başta olmak üzere yönetenler gelecek sezon için çıtayı çok yükseğe koydular. Kesin şampiyonluk mücadelesi verileceğini ve 50’nci yılda bunu başaracaklarını da söylediler. Bunun yanında da en az 4-5 üst düzey transferle birlikte kadroyu güçlendireceklerinin de altını çizdiler. İşte zurnanın zırt dediği yer de burası aslında…

Çünkü bazen yapacağınız ve takıma büyük katkı vereceğini düşündüğünüz oyuncular, bir bakmışsınız ki işleyen düzenin çarkına çomak sokmuşlar. Her biri kırılmaya başlamış artık makine çalışmaz hale gelmiş… Bunun için çok dikkat etmek gerekir diye düşünüyorum. Bakın 1988’lı yıllarda Avrupa şampiyonasının en önemli futbolcularından biri Kosecki’ydi. Polonya milli takımını tek başına sürüklüyordu. Galatasaray da ligde 6 puan önde liderdi. Hem de iki puanlı sistem geçerliydi. Koseçki’yi alarak, o sezon açık ara şampiyonluğu hedeflerken bir sezon sonra da Avrupa’da büyük işler yapmayı amaçlamıştı.

EN BÜYÜK ÖRNEK TRABZONSPOR MP BASKETBOL TAKIMI

Ama Koseçki ile birlikte Sarı-kırmızılı ekibin kimyası öyle bozulmuştu ki bırakın açık ara şampiyon olmayı, ikinciliği bile zor kurtarmışlardı. Kosecki de tam bir hayal kırıklığı olmuştu. Olan da Galatasaray’ın milyonlarca dolarına olmuştu. Büyük başarılar hedeflerken, bazen bir dişliyi uyumsuz bir başka dişli ile eşleştirirsiniz ve sonra tüm makineyi bozarsınız. Buradaki doğru tercihi yapmak ise gerçek uzman ve Trabzonspor’u çok iyi tanıma işi olsa gerek…

Bir başka örnek daha vermek gerekirse bu da Trabzonspor basketbol takımından başkası olamaz. Muharrem Usta’nın ortakları arasında bulunduğu Medical Park’ın sponsorluğunu yaptığı Bordo-Mavililer, 2014-2015 sezonunda harikalar yaratmıştı. İki sezon önce çıktığı ligde 6’ncı sıradaydı. Ve en önemli başarısını da Euro Challenge Şampiyonası’nda göstermişti. Bu şampiyonada tüm rakiplerini eze eze geçip finalde Fransa temsilcisi Nantarre ile karşılaşmış, son salise basketiyle 64-63 yenilerek ikincilikle yetinmişti. Ama Trabzonspor’un ortaya koyduğu performans, mücadele gücü, inanmışlık hissi herkesi umutlandırmıştı.

TRANSFERLER YAPILDI BASKETBOL TAKIMI  KÜME DÜŞMEMEK İÇİN OYNUYOR

Bu takım Türkiye Spor Toto Basketbol Ligi’nde de şampiyon olabilirdi. Muharrem Usta da yakın çevresine, bu ekibe iyi birkaç takviye yapılarak hem Avrupa’da, hem de ligde büyük işler başaracağını söylüyordu. Sonuçta takımın yetersiz gözüken bazı oyuncuları gönderildi, yerlerine 4-5 takviye yapıldı. Herkesin beklentisi şampiyonluğa oynayacak bir Trabzonspor’du ama nerede!... O sezonun başarılarının yerinde bile yeller esiyordu. Düşünebiliyor musunuz, bu sezon Medical Park Trabzonspor, oynadığı 30 maçta sadece 40 puan toplayabildi. Aldığı 10 galibiyete karşılık tam 20 maçını kaybetti.  Ligde 12’nci sırada yer aldı ve küme düşen Balıkesir’den sadece 4 puan önde olmayı başardı. Buna karşılık şampiyon Fenerbahçe 58 puan kazandı. Aradaki büyük uçurumu görebiliyor musunuz?

Evet, iki sezon önce büyük başarılara imza atan, birkaç takviye ile artık şampiyonluğu kovalayacağı düşünülen, UERO Ligde de oynamasına kesin gözüyle bakılan Trabzonspor Medical Park, yaptığı transferlerden sonra geride bıraktığımız sezon kümede kalma mücadelesinin içinde yer aldı. Demem o ki, transferi başarının tek anahtarı gibi gören, aldıkları futbolcuların büyük bölümü katkı vermekten uzak olan, bir kısmı da astarı yüzünden pahalı çıkan kimliklerle birlikte ulaşılacak nokta uçurumdur. Başkan Muharrem Usta, Asbaşkan Ahmet Çubukçu ve Teknik Direktör Ersun Yanal’ın dikkatine… Kendi düşünceleri dışındaki fikirlere açıklarsa…

Biz söyleyelim de, sonra ‘uyarmadı’ denmesin!

******************************************************************

SERDAR TAŞÇI VE KONUŞULAN PARALAR!

Trabzonspor artık her sezon transferin şampiyonu oluyor ama iş lige, kupaya ve Avrupa’ya gelince nal topluyor. Başarının anahtarının kesinlikle pahalı transfer olmadığını bakalım bizim futbolu izlemeyle bilme arasındaki farkı fark edemeyen yönetenler ne zaman anlayacak?  Bordo-Mavili kulübü yönetenlerin aklı biraz ermiş olsaydı, bunca transfere rağmen sezonun flaş isminin Yusuf Yazıcı olduğunun farkına varır ve asıl büyük yatırımı altyapıya yapar. Buradan gelecek maliyeti düşük isimlerle birlikte büyük başarıları kovalar. Ama nerede bu anlayış değişimi ya da bilinç sıçraması…

Muharrem Usta ve ekibi de geçen sezon ile devre arasının transfer şampiyonu olmayı başarmışlardı. Hem de UEFA’nın Mali Fair Play uyarılarına ve denetimine rağmen… Belli ki yeni süreçte de bu kafa transferi yönetmeye devam edecek. Ersun Yanal’ı teslim edilmiş bir Trabzonspor transfer politikasının farklı olması da bir hayal ama yine de yazmakta, uyarmakta yarar var diyoruz… Tarihe karşı sorumlu olmamak için kendi adımıza yapmamız gerekeni yapmalıyız düşüncesiyle birlikte Serdar Taşçı transferine değinmek istiyorum…

SAKATLIK GEÇMİŞİNDEN ÜRKMEYEN HATA EDER

Serdar Taşçı gençliğinde çok başarılı, yetenekli ve belki de Avrupa’nın en iyi stoperlerinden biri olacağı izlenimini veriyordu. Zaten böyle olmasaydı henüz 20’li yaşlarda Almanya A Milli takımına seçilme başarısını gösteremezdi. Ama sonrasında şansızlıklar yaşadı. Çok sayıda sakatlık sorunuyla boğuştu. Özellikle aşıl tendonunun yırtılmasından dolayı 200 güne yakın ve diz kapağı sorunundan dolayı da 160 güne yakın sahalardan uzak kalması onun adına büyük şansızlıktı. Daha sonra da irili ufaklı sakatlıklar geçiren Serdar Taşçı, yetenekli ve etkili bir isim olmasına karşın her zaman sakatlık riski taşıyan bir oyuncu olarak kabul edilmeli…

Futbolu biraz olsun bilen ve onu yaşayanlar, sağlık sorunları konusunda bilgi sahibi olanlar aşıl dendon sakatlıklarıyla, diz kapağı sorunlarının ne anlama geldiğini iyi bilirler. Bu tür futbolcular kesinlikle devamlılık sıkıntısı yaşarlar. Yani birkaç maç oynar, sonra sakatlık geçirir. Bazen 10-15 maç da üst üste çıkarabilirler ama sonra bir sakatlandıklarında sahalara dönmeleri artık aylar alabilir. Ayrıca bu tür sakatlıkları yaşayanlar, sahada kendilerini fazla riske etmek istemezler. Yani yüzde yüz performans göstermezler. Bunun için de hep bir yanları eksiktir ve transfer dönemlerinde de bu durumları dikkate alınarak imza attırılırlar…

 BIRAKIN STOPERİ, FORVETE BU PARA VERİLEMEZ!

 Tabii ki kaliteli kulüpler bunu yaparlar… Yoksa el yordamıyla yönetilen kulüpler el yordamıyla işlerini görme peşinde koşarlar. Serdar Taşçı’yla Trabzonspor’un prensip olarak anlaştığı yazılıyor, çiziliyor, söyleniyor. Bu oyuncuya yıllık 2 milyon Euro garanti para ve yıllara bölünecek olan bir imza parası ödeneceği de kamuoyuna yansıdı… Ne derece doğru bilmiyoruz. Bunu ancak tam olarak KAP bildirimi yapıldığında netleştirebileceğiz. Ama Trabzonspor gibi bir kulüp sakatlık geçmişi sabıkalı, yaşı 30’a merdiven dayamış, her zaman sıkıntı yaratabilecek, hem de savunma bölgesindeki bir oyuncuya yıllık 2 milyon Euro garanti para veremez.

Bırakın stoperi, forvete bile böyle yüksek bedeller ödeyemez. Öderse ekonomisi çöker, yarını karanlıklara gömülür. Ama diyeceksiniz ki, “Kimin umurunda…” Haklısınız da bizim umurumuzda ve umarım böyle büyük hatalara düşülmez… Bugüne kadar yaşananlardan ders çıkarılır. Trabzonspor’u biraz olsun sevenlerin tavır koyması, tepki göstermesi, yönetimi hizaya getirmesi gerekir. Bu yapılmadığında, nihai olarak işler sarpasardığında konuşmanın, tepki göstermenin, çığlık atmanın bir esprisi yok…

Bilmem anlatabiliyor muyum?