TRABZONSPOR VE ŞİKE SUÇLAMALARININ ÇİRKİNLİĞİ
Türkiye’de ne yazık ki şike ve teşvik primine artık uygulanan bir ceza yok. Yani resmi olarak bir kulübün yetkili kişileri şike yapmış, ya da teşvik primi vermiş olsa da, ne kulüplere her hangi bir ceza verilebiliyor, ne de bu pisliğe bulaşanlar hapishanelerin dört duvarları arasına girmesi sağlanabiliyor. Aslında sporda şiddeti ve düzensizliği önleme yasası çıktığında hem şike yapan ve teşvik veren kulüplere çok ağır yaptırımlar vardı, hem de bu işe bulaşanlar demir parmaklıklar arasında çürüyecekti. Ama Fenerbahçe böyle bir pisliğe bulaşınca kişilerle kurumlar ayrıldı önce… Sonra da kişilere verilen çok ağır cezalar düşürüldü yasada yapılan değişikliklerle birlikte…
Ve Aziz Yıldırım ile avanesi yasanın yeni halinden yararlanarak kendilerini özgürlük dünyasında buldular. Yeni yasaya göre de şike yapanlara verilecek cezanın üst limiti 3 yılla sınırlandırıldı ve bunun da paraya çevrilerek 5 bin lirayla kurtulmalarının yolu açıldı. Bu ülkede böylesine aymazlıklar, çifte standartlar olduktan sonra kulüpler de, kişiler de artık çok rahat şike yapabilir, teşvik primi verebilir… Ne diyelim bu yolu açanlar, sebep olanlar ve ahlaksızlığa prim verenler utansın.
NEDEN 5 EKSİKLE OYNAYAN ALANYA İÇİN TEK SÖZ SÖYLENMİYOR?
Gelelim belki de uzun süre tartışılacak ana konuya… Ligde 33 haftanın sonunda Çaykur Rizespor 33 puanla 16’ncı basamakta, Bursaspor ise 35 puanla 15’nci basamakta yer alıyorlardı. Çaykur Rizespor, uzun süre kazanmayı unutmuştu ama birden müthiş bir form grafiği çizerken, rakip oyuncuların da diz bağları çözülerek 5 maçta 4 galibiyet alarak kurtuluş umutlarının belirmesini sağladı. Bursaspor ise son 3 haftaya girilirken 8 puanlık farkın 2’ye inmesine engel olamadı. Bunun sonucu olarak da Çaykur Rizespor-Alanyaspor ve Trabzonspor-Bursaspor maçları tarihi öneme sahip iki müsabaka olarak son haftaya damgalarını vurdular.
Alanyaspor ununu elemiş, eleğini asmış bir şekilde Rize’ye 5 önemli oyuncusundan mahrum çıktı. Hiç kimse de,“Ne oluyoruz kardeşim, böylesine kritik bir maçta bu kadar oyuncu nasıl kadroda olmaz?” diye sormadı. Trabzonspor ise sakat ve cezalı oyuncularının dışında hemen hemen tam kadro Bursaspor maçında sahadaki yerini aldı. Bordo-Mavililer de ununu elemiş eleğini asmıştı. Ersun Yanal denilen bir futbol cahilinin elinde adeta heba edilen Trabzonspor, son 6 hafta içinde kazanmayı unutmuş, kalesi yol geçen hanına dönmüş, rakipler için en zayıf halka haline dönüşmüştü. Yanal, 11 seçiminde de, oyuncu değişiminde de, bu oyuncuların hangi zaman diliminde sahaya sürülmesi konusunda da hiçbir zaman sınıfı geçemedi.
YANAL’IN NE MOTİVASYONU, NE KADRO TERCİHİ TRABZONSPOR’U TAŞIMAZ
Ersun Yanal 8 yıl önce de böyleydi, 2 yıl önce de değişmedi, bugün de aynı yetersizliğini, bilgisizliğini göstermekten geri durmadı ama Muharrem Usta isimli başkan, sanki bu isimde bir büyük hikmet varmış gibi sarıldı kendisine… Onun ipiyle kuyuya inenin de çıkmasının mümkün olmadığını bir türlü anlayamadı. Anlayana kadar da sanırım Trabzonspor tarihin en önemli felaketlerini yaşayacak noktaya gelir ama iş işten geçmiş olur. Maçın içinde tatil havasındaki Bordo-Mavili bir kısım oyuncu, geçmiş maçlardaki performanslarını sergiledi. Yani Onazi zaten sahada gezinen, sürekli top kaptıran bir isimdi. Bursaspor maçında da benzer işleri yaptı. N’doye gol orucunu uzun süredir bozmuyordu, bu maçta da pozisyona bile girme zahmetinde bulunmadı. Mas, sol kanadı yol geçen hanına dönüştürmüştü, onda da değişen bir şey yoktu.
Diğer futbolcular ise tatil öncesinde Fenerbahçe, Başakşehir, Kayserispor, Adanaspor, Gençlerbirliği maçlarında neyse yine aynı futbol mantalitesi içinde sahada çabaladılar ama yeterlilikleri tartışılırdı. Trabzonspor bu kritik maçta öne geçti. Ersun Yanal biraz teknik direktör olsa ne yapmalıydı? Anında Onazi, N’doye, Castillo ve Mas gibi isimlerden ikisini kenara alıp, Zeki Yavru ve Mustafa Akbaş gibi yüreğini sahaya koyacak oyuncuları çim zeminin üzerine sürmeliydi. O ne yaptı? Her zamanki gibi kış uykusunu sürdürdü. Takım 2-1 mağlup duruma düştü ve aradan 15 dakika geçtikten sonra ilk ve tek değişikliğini yaptı. Bir de tüm hücum oyuncularını sahaya sürmüşken, Yusuf Erdoğan’ı 18’e bile alma ihtiyacı hissetmedi. Bunlar bir teknik direktör için asla affedilemeyecek hatalardır.
DÜŞMANLIK TOHUMLARI KİMSEYE YARAR SAĞLAMAZ
Ayrıca bir teknik direktör nasıl oluyor da, oyuncularını motive etme konusunda bu kadar yetersiz kalabiliyor. En azından maça çıkarken, “Bakın arkadaşlar bu karşılaşma sizin de, bu kulübün de onur mücadelesidir. Onurlu mücadele edenlerle, bu onurlu kulüpte yola devam edeceğiz. Sahada gezinen ve tatil havasında olan hiçbir oyuncuyu asla bizimle aynı yolda düşünmem” şeklinde ya da benzeri argümanları kullanmaz. Ve böylesine yetersiz motivasyon aczi içindeki bir isme Muharrem Usta ile ekibi hala daha nasıl güvenebiliyor. Söylemek istediğim şu ki, Trabzonspor kulübünü şikeyle suçlamak başlı başına bir yetersizliğin, aymazlığın ifadesidir. Ancak Ersun Yanal gibi yetenekten yoksun bir teknik direktörü de Trabzonspor’un başında tutmak aynı ölçüde aymazlığın zirvesidir.
Bakın maçtan sonra Çaykur Rizespor taraftarlarının bir kısmının yaşadıkları duygusal travmadan dolayı tepki göstermesini doğal karşılamak gerekir. Çünkü fanatizm böyle bir şey… Ancak bu kulübün etkili ve yetkili isimleri, ellerinde en küçük bir delil olmamasına rağmen, koca Trabzonspor camiasını ağır ithamlarla suçlayıp, sonra da kendi taraftarını kışkırtma yoluna başvurması kabul edilemez. Düşmanlık tohumları, futbola hizmet etmez. Sorumlu insanlar, bu sorumluluklarının bilinciyle hareket etmeyi, konuşmayı ve eylem yapmayı bilmelidir.
RİZESPOR ÖNCE KENDİ İÇİNDEKİ SORUMLULARDAN HESAP SORMALI
Bu arada Trabzonspor’un bir kısım fanatik taraftarının da Çaykur Rizespor’u aşağılayan, acılarını anlamayan tavırlarına da pes diyorum… Biliyorum ki, aynı acıyı Trabzonspor yaşamış olsaydı, buna sebep olduğunu düşündüğü takımlar suçlanabilirdi özellikle Bordo-Mavili taraftarlarca… Bu nedenle komşu ilin takımının taraftarının acısını anlamamak tek kelimeyle holiganizmle açıklanabilir. Trabzonspor taraftarına da bu yakışmaz… Bir başka düşündürücü olan olay ise Çaykur Rizespor başkanı Metin Kalkavan ve Teknik Direktör Hikmet Karaman’ın yetersizliklerinin faturasını Trabzonspor’a çıkarmaya çalışmalarıdır.
Kalkavan o kulübün başkanlığında çok uzun süredir bulunuyor. Karaman da 3 yıldır Yeşil-Mavili kulübün teknik sorumlusu olarak görev yapıyor. Bugüne kadar sayısız transferler yaptılar, oyuncu gönderdiler. Ne kendi öz kaynaklarına yönelme ihtiyacı hissettiler, ne Rizespor’un ruhuna uygun transferler gerçekleştirdiler. Sonra da takım üst üste kaybederken, yarattıkları manzarayı keyifle izlerken, artık son haftada yaşanabilecek olayların tüm sorumluluğunu başkalarına yüklemek olsa olsa, suçlunun kendini kurtarma telaşıdır. Ve Çaykur Rizespor camiası da hesabı önce Metin Kalkavan ile yönetimine, sonra da Hikmet Karaman’a kesmelidir.
AZİZ YILDIRIM; SANA BU BURADAN EKMEK ÇIKMAZ, BAŞKA KAPIYA!
Peki tescilli şikeci Aziz Yıldırım’a ne oluyor ki! adam daha maç oynanmadan, Trabzonspor ve Bursaspor’a çamur atmaya ve kendi boğazına kadar battığı pisliğe bu iki kulübü de çekme gayretine girişiyor. Fenerbahçe’de hala daha sıkılmadan, utanmadan başkanlık koltuğuna oturan, bu kulübün taraftar kitlesinin yüzde 90’ı tarafından artık çok berbat bulunduğu için terk edilen Aziz Yıldırım; kendi pisliğine başka kulüpleri çekerek aklanamazsın unutma… Ve Trabzonspor’dan da düşündüğün şekilde sana ekmek çıkmaz tamam mı? Başka kapıya!
Son söz; Şike veya teşvik primi ağır ithamdır. Bu eğer 2010-2011 sezonunda olduğu gibi delilleriyle ispat edilmeden konuşulur ve suçlamalar yapılırsa, sadece sahibinin sesinin gerçek niyetini ortaya koyar. Ama gerçekten şike ispat edilirse, Trabzonspor’un küme düşürülmesini ilk isteyeceklerden biri olacağımı buradan ilan ediyorum. Her ne kadar şike ve teşvik işinin baş kahramanı Fenerbahçe’yi yönetenler ve bu kulüp cezalandırılmamasına rağmen…
Ve Trabzonspor yönetimi…
Artık şu Ersun Yanal’dan ve birlikte çalıştığı menajerlerden bu kulübü kurtarın olmaz mı?
Trabzonspor’a en büyük hizmeti o gün yapmaya başlamış olursunuz.
Bilmem anlayabiliyor musunuz?