AVRUPA’YI ES GEÇEN YA CAHİL YA DA ÇOK KÖTÜ NİYETLİDİR!

Bundan tam iki yıl önce Trabzonspor’un o dönemki başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, biraz da tesadüf eseri takım UEFA Avrupa Ligine katılma hakkı kazanınca, “Bizim Avrupa’da bir iddiamız yok. Buradaki mücadeleye PAF takım oyuncularıyla katılacağız” demişti. Ne tesadüf ki teknik direktör yine Ersun Yanal’dı… Yanal da, benzer ifadeler kullanmıştı. Fakat sezon bitip transferle ilgili çalışmalar başladığında Ersun Yanal, ana ve ara transfer döneminde tam 26 futbolcu alınmasına rağmen, “En az 8 tane takıma direk oyuncu almalıyız” diyerek topu Hacıosmanoğlu’na atmıştı.

İbrahim Hacıosmanoğlu ile Yanal arasında çıkan transfer tartışması, tam da sezon açılışı aşamasında karşılıklı anlaşmayla ve yolların ayrılmasıyla son bulmuştu. Sportif Direktör Süleyman Hurma, Teknik Direktör ise Şota Arveladze’ydi. İkili, “Bir takım için Avrupa çok önemli ve biz de burada iyi işler yapmak için çaba harcayacağız” açıklamasını yapmışlar, ardından sezonu erken açmışlardı ve bu arada tabii ki 8 transfer gerçekleştirilmişti. Avrupa’da da Ligde de işler iyi gitmedi… Konumuz bu değil kuşkusuz. Ne tesadüf ki, takımın başında yine Ersun Yanal var ve Başkan Muharrem Usta, Avrupa’nın bir hedef olmadığına yönelik açıklamalar yapmaya başladı.

Şaşırmamak mümkün değil!

NE TESADÜF Kİ YİNE  YANAL, YİNE AVRUPA’YA SOĞUK BAKIŞ

Türkiye’nin en büyük kulüplerinden biri ki, Anadolu’dan şampiyon çıkmış, İstanbul’u silindir gibi ezmiş bir kulübün başkanı nasıl böyle bir açıklama yapabilir ki? Zaten son 5 haftada takım tertibi, yapılan değişiklikler, alınan sonuçlar sanki Trabzonspor’un tepe kadrosundaki isimlerin Avrupa’yı istemediği şeklinde bir hava esmesine neden oluyor. Böyle bir şeyi ancak vizyonu dar, kulüp sevgisi yerlerde sürünen ve sadece küçük hesaplar peşinde koşan kişiler düşünür ancak…. Sayın Usta’nın da vizyonu yerlerde mi sürünüyor, yoksa çok sayıda ön eleme turu maçı yapılacağı düşüncesiyle, tatilinin kısa sürmesinden korkan Ersun Yanal gibi artık profesyonel değil, sadece para kazanmak için futbolun içinde yer alan bir ismin etkisinde mi kalıyor? Gerekçe ne olursa olsun, Trabzonspor camiasını en üst seviyede temsil eden bir kimliğe yakışmıyor.

Bakın bir kere kulübün marka değerini dünya çapında yükseltmek için öncelikli olarak Şampiyonlar Ligi ya da UEFA Avrupa Ligi’ne gitmek zorundasınız. Burada da başarılı olmanın, en azından çeyrek ya da yâri finale çıkmanın yollarını aramalısınız. İnanın böyle bir başarı, Trabzonspor gibi kulübün her açıdan önünü açacaktır. Ve Süper Ligde de zaman içinde şampiyon yapacaktır. Şunu herkes bilsin ki bir takım kendi liginde şampiyon olduğunda asla dünya çapında bir marka değeri oluşturamaz. Ancak kendi ülkesinde bir marka haline gelebilir. Oysa futbol ekonominin globalleştiği bir dünyada oynanıyor. Bu global dünyada var olmanın koşulu da, uluslararası alanda büyük oynayabilmektir.

MARKA DEĞERİNİZ TAVAN YAPAN,  FUTBOLCULARIN İSTEDİĞİ KULÜP OLURSUNUZ

Bir kere şunu bileceksiniz ki, eğer Avrupa’da başarılı olursanız, özellikle yabancı futbolcu transferinde beş adım önde başlarsınız yarışa… Başka kulüplere çok daha yüksek fiyatlara gidebilecek oyuncular, sizin Avrupa’daki mücadelenizi bildiği için, tercih nedeni olacaksınız. Çünkü bu oyuncu diyecek ki; “Eğer ben Şampiyonlar Ligi ya da UEFA Avrupa Ligi’nde başarıyla mücadele eden bir takımda oynarsam, yarın dünyanın en büyük kulüplerinin gözünde olacağız. Çok daha büyük bir marka olarak da dev kulüplere transfer olabileceğim.” Yerli futbolcu da benzer bir şekilde düşünecek. “Avrupa arenasında olan bir kulüpte forma giymek, başarılı olmak, piyasa değerimi yükseltecek, A Milli takımın kapılarını açacak ve her geçen gün futboldan daha çok kazanan bir birey haline geleceğim” diye yolunu çizecektir.

Menajerler de kapılarınızı aşındıracaktır. Bu liglerde çok başarılı olan kulüplerin altyapılarından gelen oyuncuların da marka değeri yükseldiği için düşük maliyetli, büyük yıldızlar haline gelmeleri kolaylaşacaktır. Eğer Yusuf Yazıcı bu sezon Avrupa arenasında olsaydı ve bugünkü futbolunu oynasaydı en az 20 milyon Euro’luk bir isim haline gelirdi… Onun gibi 5 futbolcu çıkardığınızda ekonominizi düzeltir, tüm borçlarınızı sıfırlarsınız…

AVRUPA DEMEK PRESTİJ, PARA  VE BÜYÜK SEMPATİ DEMEKTİR

Avrupa’da oynadığınızda ve sadece gruplara kalıp, buradan çıktığınızda bile kasanıza şu anki değerlerle ekstra 40 milyon lira civarında bir para girecektir. Bunun yanında başarı çıtası biraz daha yükseldiğinde gelirler iki katına çıkacaktır. Ayrıca stadınızın belki de tüm biletlerini kombine olarak, hem de bugünkü fiyatının iki katına satma şansını da elde edeceksiniz. Çünkü Avrupa’da başarılı olan takıma taraftar ilgisi bir kat daha artacaktır. Localarınız istediğiniz fiyattan satılacak, stat reklam gelirleriniz belki de 2-3 katına ulaşacaktır.

Şunu da unutmayın ki, Avrupa’da başarılıysanız, sponsor sayınız hayallerinizi bile aşacak noktaya gelecek. Gelirleriniz, giderlerinizin çok çok üzerine çıkacaktır. Artık Türkiye’deki firmalara yalvar yakar olmaktan çıkacak, dünya markası firmaları kapınızda ağırlayacaksınız. Avrupa başarınız, ülkenin siyasi kesiminde etkinliğinizi artırmakla kalmayacak, aynı zamanda Futbol Federasyonu, hakemler ve kurullarda çok daha fazla söz sahibi olabilecek noktalara geleceksiniz. Çünkü ülkeyi uluslararası arenada başarıyla temsil edip, insanlarının gurur kaynağı olmuşsanız, yurt içinde size kolay kolay haksızlık yapmayı kimse göze alamayacak.

AVRUPA HAYALİ YANAL’IN UZUN TATİLİNE PEŞKEŞ ÇEKİLEMEZ

Avrupa’nın en önemli yıldızlarıyla karşı karşıya oynamayı, onlara üstünlük sağlamayı başarmış futbolcunuzun, teknik kadronuzun özgüveni tavan yapacak, Süper Ligdeki ya da Ziraat Türkiye Kupası’ndaki rakiplerin oyuncuları karşısında ezik büzük oynama alışkanlığı son bulacak. Onları sahaya gömebilecekleri güvenle çok daha rahat kazanma alışkanlığı edineceklerdir. Tabii ki profesyonel düşünceden sapmalarına izin verilmediği takdirde… Ülke içinde ve dünyanın dört bir yanında hayranlarınızın, sevenlerinizin sayısı çığ gibi büyüyecek, özellikle ürün satışından belki de servet kazanacaksınız…

Tüm bunlara çok daha fazla maddeler eklenebilir… Yani demem o ki, Avrupa’da oynamayı istememek ya kara cehaletin bir sonucudur, ya da kötü niyetli olmaktan başka bir şekilde izah edilemez. Ve Trabzonspor’un Avrupa’da oynayabilme şansı ne Ersun Yanal’ın biraz daha fazla tatil yapıp, Mavi Turunu kısa kesmesine, ne de gelip gelmeyeceği belirsiz olan bir şampiyonluğa peşkeş çekilemeyecek kadar önemlidir.

Sayın Usta ve ekibi anlıyor musunuz?