TRİBÜN

BU AYMAZLARLA FUTBOL TABİİ Kİ BATAR!

Ülkemizde 1970’Li yıllarda çok az yabancı oyuncu kullanılıyordu. Ancak 80’lerden sonra adeta bir yabancı hayranlığı baş gösterdi. Aslında Turgut Özal’ın 1979 yılının 24 Ocak tarihinde ortaya koyduğu ekonomik çıkış yolu tüketimi ve yabancıya her türlü olanağı sağlayan bir sistemdi. Bu sistemin normal demokratik yollarla hayata geçirilemeyeceğini bilen ABD ve Batı, Türkiye’de bir darbenin koşullarını zaten oluşturmuştu. Bu darbe koşulları 12 Eylül 1980 yılında hayat buldu. Milyonlarca aydın, ilerici, çağdaş insan adeta yok edildi. Kimi öldürüldü, kimi işkence tezgahlarından geçirildi, kimi darağacına çekildi.

Ve Özal ABD’nin güdümündeki Dünya Bankası’ndan alınıp, allanıp pullanıp sonra da 1983 yılında iktidara getirildiğinde özelleştirme, yabancı sermaye girişinin sağlanması ve tüketim toplumunun körüklenmesi adına propaganda makinesi halkın gözlerinin önüne perdeyi çekti. O gün bugündür bu tüketim çılgınlığı, yabancı hayranlığının peşinden sürüklenen bir Türkiye ile karşı karşıyayız. Ekonomik ve sosyal hayat yabancı hayranlığı ile tüketim üzerine kurulursa genelinde spor, özelinde futbol bundan uzak kalabilir mi? Hem de bu kulüpleri yönetenler, futbolu hiç bilmeyen ama yeni düzende para veya güç kazanmış, iş insanı, müteahhit ve yeraltı dünyasının egemenleri olursa…

Tabii ki etkilendi… Hem de alabildiğine, fütursuzca…

TRANSFER ÇILGINI YÖNETİCİLERİN FATURASINI KULÜPLER ÖDÜYOR

Kulüpleri yönetenler transfer çılgınlığı içinde paraları oluk gibi harcarken, başarısızlığın en önemli nedeni olarak yabancı oyuncu sınırlaması olduğunu gösterdiler. Kulüplere bağımlı olan Türkiye Futbol Federasyonu yönetimleri de, onların bir dediğini iki etmedi. Önce 3 yabancı, yetmedi 5 yabancıya çıktı sayı… Ancak Sarı Öküz bir kez verilmişti Aslan’a… Rahat durur muydu? Durmazdı tabii ki.. Ardından 5+3 kuralı getirildi. Yetmedi 5+3+2 kuralıyla kulüpleri yöneten futbol özürlü başkan ve yöneticiler mutlu edildi. Ama olan kulüplere oldu… Ve nihayetinde yine futboldan bihaber olduğu için Beşiktaş’ı iflas aşamasına getiren Yıldırım Demirören ile sayısı 14’e yükseldi.

Peki sonuç ne?

Tam bir hayal kırıklığı, kulüplerin her birinin iflas aşamasına gelme süreci… UEFA Mali Fair Play sorumluları durmadan uyarıyor Türkiye’de futbolu yönetenleri… Her bir kulüp ekonomik krizden söz ediyor ama yine de transferde paraları sokağa atmaktan geri durmuyor. Çünkü hiçbiri futbol insanı değil. Popülizmin pençesinde kıvranan zavallılar! Bu zavallıların taleplerinin hiçbirine set çekemeyen Futbol Federasyonunu yöneten diğer zavallılar, çaresizlik içinde çırpınıp durdular. Çünkü UEFA kırbacı başlarında sallanıyor. Yoksa umurlarında olmayacak ya kulüplerin batması, halkın parasının çarçur edilmesi…

CUMHURBAŞKANI KONUŞANA KADAR AKLIN NEREDEYDİ?

Sonuçta sözde Futbol Zirvesi’nde Cumhurbaşkanı, “Yabancı sayısı azaltılmalı, yerli oyuncuların önü açılmalı” dediği için bir anda akan sular duruldu. Futbolu yönettiğini sanan Yıldırım Demirören, “İyi ki Sayın Cumhurbaşkanımız var. Onun da dediği gibi yabancı sayısını azaltmalıyız. Yerli isimlerin önünü açmalıyız” diyerek sanki yeni bir şey bulmuş gibi halkın karşısında konuşma ihtiyacı hissetti.

Be adam, Cumhurbaşkanı konuşana kadar neredeydiniz? Mutlaka başınıza bir çoban mı gerekli yani? Çoban değneği vurduğunda mı yönünüzü belirlemelisiniz? Bu kadar yabancının olduğu bir ülkede altyapılardan oyuncu çıkmayacağını bilmiyor musunuz? Tüm büyük kulüplerin yerli yıldız oyuncuların bonservis bedelinin yüksekliğinden söz ettiklerini dile getirebilirsiniz belki? Peki bu ülkede, bu kendine büyük süsü vermiş aslında minnacık beyinliler tarafından yönetilen kulüpler mi sizleri yönetecek, yönlendirecek?

TÜRK FUTBOLUNUN BAŞINDAKİ YETERSİZ VE YETENEKSİZLER

Bu futbol cahillerinin emir kulu musunuz? Onların emir kulluğundan terfi edip, bu kez Sayın Cumhurbaşkanı karşısında el pençe divan durmayı mı marifet sayıyorsunuz? Futbolu yönetmeye aday olabilecek kadar kendine güvenen sizlerin hiçbir zaman doğru bir görüşü olmayacak mı? Yabancı sayısı her yükseldiğinde biz ve bizim gibi birçok insan, “Yapmayın, etmeyin, futbolumuzu bitirmeyin. Bunun sonu uçurum” dediğimizde aklınız neredeydi? İlla, makamı, parası veya gücü çok yüksek olanlar konuşunca mı aklınız başınıza gelecek?

Türk futbolunun başında böylesine yetersiz, yeteneksiz, bilgisiz, birikimsiz, liderlik özelliği hiç olmayan kişiler bulunduğu sürece böyle denizin içine düşmüş bir bidon gibi oradan oraya savrulursunuz işte…

Bir de şu Fatih Terim’e birkaç söz söylemek gerekir diye düşünüyorum. Sayın Terim, altyapılara çok daha fazla önem verilmesi gerektiğini söyleyip, buralardan oyuncu çıkarmanın şart olduğunu yumurtlamış. Gerçekten şaşılacak şey… Kendisi, hep futbolun zirvesinde, en çok kazanan, en fazla söz edilen isim olmayı yeğlemiş olan Fatih Terim’e sormak isterim buradan? “Siz ne zaman kazandığınız parayı yeterli bulup, elde ettiğiniz gücü bırakıp, futbolun gerçek bir hizmetkarı olmayı düşüneceksiniz? Para ve güç kazanmayı bir kez de kenara bırakıp da, bir futbol akademisi kursanız. O inanılmaz futbol dehanızı (!) kullansanız. Buradan müthiş yıldızlar yetiştirseniz. Türk futboluna gerçek anlamda ve karşılıksız bir hizmet verseniz olmaz mı?”

Evet; Sayın Terim ne dersiniz!

KULÜPLERİ YERLİ YILDIZLARI ARTIRARAK KURTARABİLİRSİNİZ

Son sözüm şudur futbolu yönettiğini zanneden sözde özerk Futbol Federasyonu’nun Cumhurbaşkanı’nın sözünden çıkamayan yönetilenleri; Bakın yabancı sayısının artmasıyla kulüpleri kurtaramazsınız. Yerli yıldızların pahalı olduğundan yakınan zevat şunu bilsin ki, eğer yerli oyuncu sayısı çok daha yüksek olursa, aynı bölgede oynayan çok sayıda yetenekli oyuncular da filizlenir. O aynı bölgede 10 yıldız filizlenirse, onları transfer etmek istediğinizde kulüpleri çok yüksek para talep edemez. Çünkü transfer yapacak kulüplerin 9 alternatifi daha vardır. Bunu bilirler. Ama aynı bölgede 1 veya 2 yerli yıldız çıkarsa, fiyatları tavan yapar. Çünkü alternatifleri yoktur.

Yani futbolda da bildiğiniz piyasa kuralları geçerlidir. Arz talep meselesi… Piyasaya arz edilen bir mal ne kadar az ise o kadar pahalı olur. Ancak arz edilen o kaliteli mal çoksa, fiyat düşer. Bunu bile anlama özürlüyseniz, sizin için yapabileceğimiz bir şey yok! Size söyleyeceğim tek şey şudur:

Beyinsizliğinize yanın!!!