TRİBÜN

DİLİMİZDE TÜY BİTTİ AMA ANLATAMIYORUZ!

Uzun yıllardır genelinde Türk futbolu, özelinde Trabzonspor kötü yönetiliyor. Bunu defalarca dile getirdik, anlatmaya çalıştık. İflaslardan söz ettik. Ne yazık ki adımız felaket tellalına çıktı. Oysa bizler geçmişte geleceği yazmaya çalışıyorduk. Oluşabilecek olumsuz tablonun önüne geçme mücadelesi veriyorduk. Birçok insan, felaketin bir anda gelip kapıya dayanacağını düşünüyordu. Oysa hayatın her alanında olduğu gibi futbol kulüplerinde de felaket adım adım  yaklaşır. Bir noktadan sonra taşınamaz hale gelir.

Bakın geçtiğimiz günlerde Türkiye’ye UEFA Finansal Fair-Play Direktörü Andrea Traverso, geldi ve İkinci Futbol Zirvesi'nde konuştu. Bu konuşma ne yazık ki medyamızda yeterli yer bulmadı. Medya her zamanki gibi popülizm peşinde Cumhurbaşkanı’na, Aziz Yıldırım’a, TFF Başkanı’na, Galatasaray Başkanına ve Kulüpler Birliği Vakfı Başkanı’na yağ çekme yarışına girdiler. Futbolcularla röportaj peşinde koştu birçok gazeteci ama Türk futbolunun yakıcı sorunlarıyla ilgili cılız birkaç haber dışında kimsenin derdinin olmadığı tüm medyaya yansıdı. Peki Traverso ne dedi? Tam 19 sayfalık bir sunum yaptı. Can alıcı sorunları şöyle sıraladı:

AVRUPALI BORCUNU BİTİRİYOR, BİZİMKİLER ZİRVE YAPTIRIYOR

Avrupa'daki 700 üst düzey kulübün toplam borcundaki Süper Lig payı çok küyseldi. 2011'de Avrupa'da kulüplerin gelir-gider farkı 1.6 milyar dolarken, Türkiye'de sadece 41 milyon Euro'ydu. 2015'te ise Avrupa toplam zararını 323 milyon Euro'ya düşürürken, Türk kulüplerinin zararı 204 milyon Euro'ya çıktı. Yani 700 kulübün zararının yüzde 63'ünü Süper Lig takımları oluşturuyor.

Avrupa'nın üst düzey 10 liginde geliri en çok artan ikinci yapı olmasına rağmen, Süper Lig, ekonomik anlamda açık ara en kötüsü... 18 kulübün 13'ünün zararda olduğu vurgulanan raporda vergi dahil edilmeden dahi Türk kulüplerinin yüzde 12 zararda olduğu, vergi sonrasında oranın yüzde 30'lara çıktığını vurguladı. Türkiye ile aynı sınıftaki İtalya ve Rusya'da dahi  zarar oranı yüzde 18'i geçmiyor

MAAŞ ÖDEMELERİ BÜTÇEYİ AŞMIŞ DURUMDA

Süper Lig'in Avrupa sonuncusu olmasının en büyük nedeni kulüplerin bütçesinin tamamını maaş ödemesi ve transfere ayırması... UEFA'nın "Maaş bütçesi, gelirin yüzde 70'ini geçmemeli" kuralına karşın Türkiye'de bu oran yüzde 80 ile Rusya'dan bile geride (%76). İşin içine transferler girince, bu oran yüzde 89'a kadar yükseliyor. Kısacası çılgın maaş ödemeleri, Türkiye için en büyük sorun...

Bir başka vurucu mesele toplam borç ve sorumluluklardaki felaket tablosu... Öyle ki Süper Lig, Avrupa'nın 10 büyük ligi arasında borç ve sorumlulukları, toplam varlıklarını geride bırakmış tek ülke. 2015 verilerine göre; kulüplerimizin toplam değeri dahi borçlarının yalnızca yüzde 55'ini ödemeye yetiyor. Verilere göre; bu oran 2014 yılında yüzde 63'tü. Diğer tüm ligler yüzde 100'ün üzerinde.

Facia tablosuna son çiviyi çakan detay altyapıların durumu... Yüksek profilli ve yaşlı isimleri toplayarak fahiş ödemeler yapan Süper Lig ekiplerinin yaş ortalaması 27,1 ile tüm ligleri solluyor. Geliri bizden katbekat az olan Belçika, Hollanda, Portekiz gibi ülkelere dahi altyapı yatırımında geçildik. Ortalama bir Belçika takımı altyapıya2.5 milyon Euro harcarken Süper Lig ortalaması 2 milyon 74 bin Euro.

YAŞLI VE PAHALI OYUNCULARIN ALINMAMASI İÇİN ÇIRPINDIK

Evet Avrupa futbolunun patronunun mali Fair Play sorumlusunun tespitleri böyleydi. Ben ve benim gibileri okuyanlara soruyorum. Bu konularda kaç kez uyarıda bulunduk, yönetimleri defalarca kulüpleri batağa götürmekle suçlamadık mı?

Kaç kez bir kulübün futbolcu ve teknik adamlara ödemesi gereken paranın tüm bütçenin yüzde 55’ini aşmaması gerektiği uyarısında bulunmadık mı? Hatta Trabzonspor’un borcunu ödenebilir hale getirip, denk bütçe yapması için bu rakamı yüzde 40’lar düzeyine indirmesi gerektiğini anlatmadık mı?

Özellikle yaşlı futbolcuların alınmamasını, bu tür isimlere kesinlikle yüksek bonservis bedeli bir kenara bir lira bile ödenmemesi gerektiğinin altını çizmedik mi? Yine bu futbolculara yüksek ücret politikası uygulamayın. Böyle giderse ödeme krizine girersiniz diye tepki göstermedik mi? Peki paraları ödenemediği için kaç futbolcu FİFA’ya başvurup elini kolunu sallayarak ayrıldı, sonra paralarını tıkır tıkır aldılar. Peki zararı o futbolcuları transfer edenler mi karşıladı? Kulübün kasasından çıktı ve durmadan kredi çekerek bankalara ipotekli hale geldiler. Başta da Trabzonspor değil mi?

BÖYLE GİDERSE KULÜPLERİ DEVLET BİLE KURTARAMAZ!

Yabancı sayısını böylesine fütursuzca yükseltmeyin… Kendi oyuncularınıza biraz değer verin ve onların gelişimine katkıda bulunun demedik mi? Ne oldu? Yabancı sayısını durmadan artırdılar ve bu nedenle de yönetimler adeta bayram yaptılar! Peki 14 yabancı serbest bırakıldı da, kulüplerin kaç tanesi tüm yabancılarını doğru seçti? Onlara az para ödedi de ekonomisini de düzlüğe çıkardı? Hatta her gün biraz daha fazla borçlandılar. Artık Yük taşınmaz hale geldi. Ama hala daha çözümün yerli üretimde olduğunun ayrımına varacak zeka seviyesine ulaşamadılar.

Ve altyapı….

Özellikle Trabzonspor için yazmaktan kalemimizin mürekkebi bitti, konuşmaktan dilimiz kurudu ama yine de anlatamadık. Yönetimler her yıl yaptıkları palavra yabancı ya da yerli transferlerinden birinden vazgeçseler, bu parayı altyapıda gerçekten yapısal, kültürel ve teknik reformlar için harcasalar, Trabzonspor buradan çıkaracağı yıldızlarla birlikte bırakın Türkiye’yi, Avrupa’yı bile titretecek sonuçları rahat alacak. Hiçbir yenilik yapmadan, sadece yabancı ve yerli transfere bel bağlanmazsa, kendi altyapısındaki oyunculara güvense, her sezon en az 3 isim vitrine çıkar, bir süre sonra da o oyuncularla birlikte hem borcunu sıfırlar, hem de istediği sonuçları alır.

Sonuç olarak biz söylüyoruz, biz işitiyoruz. Belki bir yabancının can yakıcı tespitleri ve kulüpleri bekleyen felaketi anlatması yönetenleri uyandırır. Popülizmden, modern statlarla hava atmaktan, durmadan borçlanmaktan vazgeçerler.

Bu da işe yaramazda bilin ki kulüpleri devlet bile kurtaramaz.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

FATİH TERİM TRABZONLUYU NEDEN SEVMEZ?

Futbolda üretim adına hiçbir şey ortaya koyamayan ancak Galatasaray ve A Milli takımlarda zaman zaman başarılı performanslar sergileyen Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim, özellikle Yusuf Yazıcı başta olmak üzere Uğur Demirok’a haksızlık yaptığı şeklinde eleştirilerin hedefi oldu özellikle Bordo-Mavili taraftarlarca… Hatta Hıncal Uluç, Yusuf Yazıcı’yı görmezden gelmesinden dolayı Terim’i yerden yere vurdu. Bana göre de haklıydı. Çünkü Fatih Terim, İstanbul kulüplerinde 2 maç iyi oynayan genç oyunculara bile Ay-Yıldızlı formayı giydirmekte hiçbir sakınca görmeyen bir isimdir.

Yusuf Yazıcı henüz 19 yaşında bir oyuncu… Geçen sezonun devre arasından itibaren başarıyla forma giyen bir futbolcu… Trabzonspor gibi çok zor günler geçiren bir takımda direk forma bulduğunda, bu ekibin kaderini değiştirebilecek ve bunu yaparken de gençliğin verdiği toyluktan eser bile olmadığını ortaya koyacak, sorumluluk duygusu üst seviyede, liderlik vasıflarını üzerinde taşıyan bir isim olduğunu herkese gösterdi. Yusuf sadece formda değil. Gerçekten yetenekli…

ONDA TRABZONLU FOBİSİ EN ÜST SEVİYEDE!

Böyle yetenekli isimlerin A Milli takıma alınmaması düşündürücü… Hele bu noktada birçok örnekler varken… Ama ben biliyorum ki Fatih Terim’de bir Trabzonlu fobisi bulunuyor. Bunun sebebi birçok kişi tarafından bilinmeyebilir. Bana göre ise çok basittir. Çünkü Fatih Terim, 13 yıllık futbol hayatı boyunca Trabzonspor’u bir kez bile yenemeyen Galatasaray’da futbol oynamış, kaptanlığını yapmış bir isimdir. Fatih Terim’e galibiyet mutluluğunu yaşatmayan Trabzonspor’un o dönemki tüm neferleri de Trabzonlu ve Trabzonsporludur.

Fatih Terim, bunu hiç belli etmese de, bilinç altından korkunç bir kompleksin fışkırdığının farkına varmamak mümkün değil. Hele futbol hayatında hiç şampiyonluk görmeyen ancak teknik direktörlüğünde kendisine ‘İmparator’ unvanı verenlerin bulunduğunu hesaba katarsak… Terim öylesine bir megaloman olmuş, öyle bir narsizm batağına saplanmış ve egosu şişmiş ki, kendisine imparator yakıştırmasını yapanlara bile, “Durun bakalım. Siz ne diyorsunuz… İmparator ve imparatorluklar Orta Çağda kalmıştır. Bu yakıştırmaları hiç de doğru bulmuyorum” dememiş, diyememiştir.

İşte egosu böylesine şişkin bir insanın gençlik yıllarını zehir eden Trabzonlu ve Trabzonsporluya çok iyi gözle bakmasını beklemek hayalden başka bir şey değildir. Bana göre Fatih Terim’in derdi de budur!

Bilinç altına yerleşmiş bu fobiden de ölmeden kurtulamaz.