TRABZON’UN KAYBOLAN SPOR DALLARI

Geçen hafta Kavakmeydan’da bir gezi turu yaparken yıkılan Avni Aker ve Yavuz Selim Statlarını üzüntü ile seyrettim. “Acaba dedim kendi kendime, bu alanlar tekrar gençliğin spor faaliyetlerine tahsisi edilir mi, yoksa birkaç ensesi kalına iş yeri olarak mı peşkeş çekilecek?” diye bayağı esefle bakındım.

Sonra aklıma bu sahalarda ve Trabzon’un faal, rekabet içinde spor dallarının buralarda yapılışını hatırladım. Birden gözlerim bizden daha gerilere daldı. Bugün Trabzonspor Divan binası ve kağıt oyun salonuna dönen binanın yerinde o güzelim İdmanocağı kulübü ve minyatür sahası gözümün önünde canlandı.

Çocuktuk, o bahçede bayanlı erkekli Dr. Krino Kafatoların ve emsallerinin tenis oynamaları, müsabakaları gözümde canlandı.

Hele bizim gençliğimizde amatör küme zamanı ve kulüplerin hemen birinci lig kategori kulüpleri her branşta yarışırdı. Yavuz Selim sahası kenarında Voleybol sahası Avni Aker’in ana giriş kapısı yanındaki boşlukta basket sahsı vardı. Buralarda müsabakalar yapılırdı. Bu sporlarda temayüz etmiş bir sürü yetenekli arkadaşlarımız vardı. Bölge idaresi ve Federasyon kulüplere katıldıkları her branş itibarı ile maddi destekte bulunurdu. Onun için bazı sporcuların lisansları üç branşı kapsardı. Bu yüzden yetişen sporcular spesifik ve dar alanda tek branş üzerinde değil komple sporcular olur sağlıklı bir nesil insanı vücuda gelirdi. Hatta geçenlerde yine bahsettim Atletizm sporu Trabzon’da bir hayli ileri idi. Katılım geniş, bahsettiğim bu branşların müsabakaları Kavakmeydan semtinin şehrin merkezi oluşu itibarı ile insanlar seyir için hafta sonları akın ederdi. Tabii seyircisiz bir branşın yürümesi teşvik görmesi mümkün değildir.

İşte bendeniz bu bahsettiğim Avni Aker ve Yavuz Selim sahalarının ne ola ki tekrar spor kompleksleri ile amatör gençlerin faaliyet alanı haline dönüştürülmesini hasretle bekliyorum. Bu gençlere kıymayın.

Bakın gazetelerimizin dahi “SPOR(!)” sayfaları sadece “Futbol sayfası” haline dönüştü. Sonra da bu futbol sözüm ona amatörlüğü dahi aşıp profesyonelliği döndü ve işin tadı kaçtı. Sporluktan çıkıp hep ticarete döndü. Bu yüzden spor kulüplerinde yöneticilerin de sporcuları karşısında saygınlıkları sona erdi. Bizler kulübümüzde İdmanocağında bir Sabahattin Kundupoğlu veya Rıfat Dedeoğlu’nu görünce otururken ayağa kalkar ceketimiz varsa düğmesini iliklerdik. Hele İdmanlarda bizden büyük olanlarımız soyunup odadan çıkmadan biz giyinmezdik sıramız beklerdik. Bunlar gerçek amatörlüğün birer güzelliği idi.

Ne yazık ki artık heryer, herşey profesyonelleşti. İnsanlık, dürüstlük, saygınlık ve seyirci beyefendiliği kalmadı.

Umarım bu alanları yeniden sporumuza kazandırırlar. Mahalleli gençler buralarda serbestçe spor yapar. Kaybolan mahalle sokak ve spor sahaları yerine kaim olur....Ne bileyim ki?