Şirin Hatun, Sultan II. Bayezid’in eşi, Şehzade Abdullah ile Aynışah Hatun'un annesi. Babasının adı Abdullah'tı. 1450’de doğan Şirin Hatun, oğlu Şehzade Abdullah'ın görev yaptığı 1470/1479 yılları arasında Trabzon’da yaşadı. Oğlunun Trabzon valiliği görevi bitince Bursa’ya taşınır. Orada 1521 yılında vefat etmiştir.
Trabzon, Fatih'in fethi sonrasında önce eyalet ve sancak olarak şehzade ve mutasarrıflar tarafından idare edilmiştir. Trabzon'u fethinden sonra şehirde çok kalmayan Fatih (bazı kaynaklara göre üç beş gün) idari yapıyı düzenlemek üzere vali olarak Hızır Bey'i görevlendirmişti.
Karadeniz'in en önemli ili ve stratejik öneme sahip olmasından dolayı Trabzon'da artık şehzadelerin yöneticilik yapmaya başladığı sırada 1470 yılında Sancak Beyliği küçük yaşta Şehzade Abdullah’a verilmiş. Abdullah, annesi Şirin Hatunla birlikte 1479 yılına kadar Trabzon’da yaşamıştır.
Daha sonra II. Beyazıd'ın diğer oğlu Yavuz Sultan Selim de şehzadeliği sırasında (1491-1512) Trabzon’da Sancak Beyi olarak bulunmuş, sonradan Kanuni unvanı alacak olan oğlu Sultan Süleyman da burada doğmuştur.
Eser Öğretim Üyesi Ressam Şakir Şeyhoğlu
II. Beyazıd’ın oğullarından Şehzade Abdullah henüz babası hayatta iken ölür. Yavuz Sultan Selim babası Beyazıd’a karşı tahtı ele geçirmek üzere harekete geçer. 23 yıl Trabzon’da valilik yaptığı sırada kazandığı savaşlar ve imparatorluğun topraklarını genişletmesi nedeniyle lider vasfını ispat etmiş bir şehzade olarak kendini tahtın varisi olarak görüyordu.
Yavuz’un daha keskin ve otoriter karakterinin yanında babası Beyazıd'ın sakin ve mistik yaratılışına çok yapılacak fetihler var gerekçeyle karşı çıkıyordu. Kardeşleri ile de kavgalı idi.
Nitekim Yavuz bu mücadeleyi kazanınca tahtı ele geçirip Osmanlı İmparatoru olduğunda kendine rakip gördüğü kardeşlerini etkisiz hale getirmişti. Belki de normal bir ölümle dünyadan genç yaşta ayrılan Şehzade Abdullah, o dönemleri yaşasaydı diğer kardeşleriyle muhtemelen aynı kaderi paylaşacaktı.
Trabzon'da 7 yıl Sancak Beyliği yapan Şehzade Abdullah babası Beyazıd'dan daha önce öldüğünden Yavuz Sultan Selimle diğer kardeşleri gibi karşı karşıya gelmedi.
Şehzade Abdullah, Beyazıd’ın on eşinden biri olan Şirin Hatun’dan olma idi. Yavuz ise Trabzon'da Türbesi olan II. Beyazıd'ın sekizinci eşi olan Gülbahar Hatun’un oğluydu. Bu arada II. Beyazıd’ın 10 tane eşi ve 4 tane oğlu olduğunu da belirtelim.
Her iki oğul da annelerinin adına Cami yaptırmıştır.
Yavuz'un annesi Trabzon'da ölünce Gülbaharhatun Camii ve Külliyesi’nin yanında bir de Türbe yaptırmıştır.
Şehzade Abdullah da annesi adına bugün İç Kale Camii olarak halen faaliyette olan ibadethaneyi hemen kale surlarının yanında Yukarıhisar'da yaptırmıştır. Şirin Hatun daha sonra Bursa'da vefat edince orada toprağa verilmiştir.
İÇ KALE CAMİİ
Sultan II. Beyazıt’ın eşi Şirin Hatun adına oğlu Şehzade Abdullah Trabzon Valiliği sırasında h. 875 (1470) yılında yaptırmıştır. Surların hemen yanı başında İçkale’ye bitişik 1470 yılında yaptırılan bu cami aynı zamanda Kral Sarayı’nın bulunduğu mevkide, Türk nüfusunun giderek arttığının bir göstergesi idi. Caminin yapım kitabesi girişin sağındaki sonradan yapılmış bir çeşme üzerindedir.
Camii bir dönem Trabzon tarihini yansıtan önemli bir yapı olarak kültür envanterine kayıtlıdır. Tarihi cami (1869) yılında Trabzon Beylerbeyi Ahmet Paşa tarafından onarılmıştır. Dikdörtgen plânlı, ahşap çatılı, kesme taş duvarlıdır. Mihrap ve minberi oldukça sadedir. Son cemaat yerinin batısında bulunan taş kaideli, yuvarlak gövdeli ve tek şerefeli minaresi yakın tarihlerde yapılmıştır. Şirin Hatun ve Şehzade Abdullah'a dair araştırma yaparken karşılaştığımız bilgiler Trabzon'un Osmanlı döneminde ne denli önemli bir il olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. İki şehzade valilik yapıyor bu kentte. Yavuz valilik sonrasında padişah oluyor.
Yavuz'un Trabzon'da doğan oğlu Muhteşem Kanuni Sultan Süleyman da en uzun süreyle İmparatorluğu yöneten bir padişah olarak tarihe geçiyor. Trabzon'un kalbi Ortahisar tarihe tanıklık eden Gülbaharhatun, Bahçecik mahalleleri ile birlikte ele alınıp yeniden muhteşem tarihine kavuşturulmalıdır.
YIKILAN CUDİBEY'İN BAHÇESİ VE ÇINAR AĞAÇLARI NE OLACAK?
Tarihi bir okulumuz vardı kurucusunun ismini taşıyan. O da dayanamamıştı plansızlığa. Kolay yol seçildi ve asırlık okul yıkıldı. Okula ismini veren İbrahim Cudi, şair, eğitimci, İslam alimi yönetici ve bilim insanı idi. Trabzon'da 1863'te Hacıkasım Mahallesi'nde doğdu ölüm tarihi 1926. Babası zamanın Müderrisi Hacı Mehmed Efendidir. 1883’te, Semercizade Hacı Mehmed Efendiden icazet aldı. Trabzon Askerî Rüştiyesi ile İdadisinde ve Trabzon Sultanisi'nde Türkçe, Arapça, Farsça ve tarih okuttu. Trabzon gazetesinde başyazıları yayımlandı. Sonra Ankara Sultanisi’nde Arapça, Muallim mektebinde de, din dersleri öğretmenliği yaptı. Muhacirlik’ten sonra Trabzon’a döndü, lisedeki öğretmenliğine devam etti.
Eski tarzda yazdığı şiirlerinde Cudî mahlâsını kullandı. Eserleri: Lûgat-ı Cûdî, Sarf-ı Osmanî, Yeni Kıraat, Kıraat-ı Türkiye, Talim’i Kıraat, Ulum-ı Diniyle Dersleri, Tarih-i Enbiya ve islâm (İslâm ve Peygamberler Tarihi), Rehber-i Avâmil (Ameller Hakkında Kılavuz), Nevâdir-i Nefise (Güzel Seçkin Şeyler) vb.
Zeytinlik (Cudibey) İlkokulu’nun kurucu müdürü ve öğretmenidir. İslâmî ilimlerde olduğu gibi eğitim dünyasında da kişiliği ve eserleri ile ülke çapında bilinen bir alimdi. Bugün yerinde olmayan Cudibey İlkokulu'na ölümünden sonra onun ilmine ve eğitici kimliğine istinaden ismi verildi. Cudibey İlkokulu'nun ilk müdürü idi aynı zamanda.
Cudibey İlkokulu’nun kuruluşunun 100. yıldönümünde, dönemin okul müdürü Keleş Hacısalihoğlu'nun girişimleriyle ilimizin bu güzide eğitim kurumunu anlatan bir kitap yazılmıştı. Katkı verenlerin içinde benim de bulunduğum kitabın yazarı yakın zamanda kaybettiğimiz araştırmacı/ yazar Hüseyin Albayrak'tı.
Tarihi okul yola kurban edildi. Binası yıkılıp yola katılır. Bahçesinin bir kısmı halen bir kaç çınar ağacı ile gelecekte ne olacağı belirsizliği içinde kentin merkezinde sahipsiz bir şekilde durmakta.
Cudibey İlkokul’u yıkılınca kuruluşundan bu yana Karma Ortaokulu olarak bilinen okul ilköğretim okuluna çevrilerek ismi de Cudibey İlköğretim Okulu olarak değiştirildi. İbrahim Cudi Bey'in isminin yaşatılması açısından bakıldığında bu durum memnuniyetle karşılandı. Ama beklenen sonu bu okulda yaşadı. Cudibey İlköğretim Okulu yani eski Karma Ortaokulu da yıkıldı.
Şimdi kentin otoparkı olarak hizmet veriyor yıkılan okulun bahçesi. İlerde ismi eskiden Karagöz Meydanı olarak bilinen bu bölgede yeşil alan ağırlıklı bir park yapılacak.
Cudibey İlkokulu, Kurtuluş İlkokulu ve Karma Ortaokulu gibi üç güzide eğitim kurumu maalesef yıkıldı gitti. En az üç neslin eğitimini sağlayan bu okulların yıkılmalarına rağmen hatıralarının yaşatılması gerekmez miydi?
Şimdi elimizde Cudibey İlkokulu’nun yarım bahçesi ve üç beş çınar ağacı kaldı. Bu bahçe değerlendirilmelidir. Yine eğitim ve kültürün hizmetine sunulmalıdır. Milli Eğitim Müdürlüğümüzün dikkatine de bir hususu sunmak istiyorum. Meydan civarında okula ihtiyaç var. Restore edilen Yavuz Selim İlköğretim Okulu'nu yeniden aynı isimle eğitim öğretimin hizmetine sunmak gerekiyor. Keşke okulları yerinde bırakıp yol için başka çözümler bulunsaydı. Tanjant yolu üzerinde vadideki Zafer İlkokulu'nu da sayarsak, Gülbaharhatun İlkokulu, Kurtuluş İlkokulu, Cudibey İlkokulu ve Karma Ortokulu olmak üzere tam beş eğitim yuvası yıkılmıştır.
Kaldı ki yıkılan bu üç okulun üçü de korunması gereken kültür varlığı özelliği taşıyordu.
Şimdi Yavuz Selim İlkokulunu yeniden eğitime kazandırma zamanı. Cudibey İlkokulu'nun geride kalan bahçesi çok değerli. Ama her şey para değildir. Değerlerimizi bir bir elden çıkartıyoruz. Hiç değilse geride kalan parçalarını kurtaralım. Cudibey'in henüz yıkılıp betona teslim olmamış bahçesinde neler yapılabilir? Bu soruya belediye meclis üyeleri kent konseyi ve STK'lar biraz kafa yorsalar iyi olur. Geç kalınırsa yine ah vah demenin bir anlamı olmaz. Hacıkasım Mahallesi'nde doğan Muallim İbrahim Cudibey'in ne doğduğu mahalle ne de kurduğu okul kaldı. Neden böyleyiz toplum olarak? Bir nesil geçmiyor ki mekanlar değişmesin, yok olmasın.