Gerek başkanların, yönetimlerin hatta teknik adamların gidişi olsun..
Gerekse de kendisine yılarca en üst seviyede hizmet ederek efsane unvanı alan futbolcularının ayrılışı olsun..
Trabzonspor olarak bu tür vedaları hiç beceremedik hep sınıfta kaldık.
İşi o kadar abarttık ki, ne gidende dönecek heves bıraktık,
Ne de bunlara ‘Gel’ diyecek yüzümüz kaldı!
Öylesine kırdık döktük ki, parçalar bile paramparça oldu..
***
Trabzonspor yine yeni bir başlangıçta..
İyi niyetle çok zor bir işe soyunan, cebinden de iktisat mezunu olarak benim bile telafuz etmekte zorlandığım paralar veren, ancak bilmediği bir işte başta en çok güvendiği Ersun Yanal olmak üzere birileri tarafından yanlış yönlendirilen ve bu yüzden malum sondan kurtulamayan Muharrem Usta Başkan’a teşekkür ederek güle güle, kendi ifadesiyle değil ateşten gömlek giymek, direk ateşin içine atlayan Ahmet Ağaoğlu’na da hoş geldin diyoruz..
***
Ağaoğlu’nun başlangıç söylemleri , aslında sadece şu an zor durumdaki değil, Trabzonspor’un her zaman uygulaması gerekenlerdir..
100 bin kişilik, sanayisi olmayan, geliri belli bir şehirden bir daha hiçbir Anadolu kentine nasip olmayacak Trabzonspor gibi bir efsane çıkaran kuruluş ayarlarıdır.
Umarız bütün bunlar zor zamanın söylemleri olarak kalmaz..
Trabzonspor’un manifestonu olarak süreklilik kazanır.
***
Ağaoğlu’nun pek tanımayız ama yönetimine aldığı Trabzonlu arkadaşların çoğu ile yakınız.
Ve o arkadaşlar Trabzonspor’u var eden gerçeklere en az bizim kadar yakındır ve böyle bir dönem için Ağaoğlu’nun şansıdırlar.
Yıllar önce bir televizyon programında konuğum olan Hayrettin Hacısalihoğlu,“ Biz Trabzonspor’u renkleri Bordo-Mavi olduğu için sevmiyoruz. Öyle olsa gider herkesi yenen Barcelona’yı tutardık. Biz Trabzonspor’u bizim değerlerimizin, bizim üretimimizin bir eseri , yani bizim olduğu için seviyoruz” demişti.
İşte gün o gündür.
Elbette günümüzde bunun yüzde yüz böyle olması gerekmez.
Ama modaya uyup kendi değerlerinin tamamını yok saymayı da gerektirmez.
Kendinde bulamadığını bir yerlerden alıp getireceksin ancak,bu kendi değerlerini hepten yok saymanı gerektirmez.
Ki Trabzonspor’un asıl gücü asla ve asla pahalı ve havalı transferler değildir.
Bu kutsal formayı tüm Anadolu’nun gururu yaparak insanların gönlüne çivileyen en büyük değer,
Trabzon’un 4 bin yıllık geçmişinden kaynaklanan birikim ve buranın çocuklarının genlerinde taşıdığı futbola yatkınlık, ve ölesiye sahiplenme duygusudur.
Bu değerler vizyon sahibi iş bilen insanlar tarafından iyi işlenirse, ve de kayıtsız şartsız destek verilirse, Trabzonspor o eski muhteşem günlerini bile geride bırakır..
***
Bugün bir Gaziantep bir Eskişehir gibi sanayi ve kültür kentlerinin takımları bile, bizimle kıyaslandığında çekirdek parası kalacak borçlar yüzünden can çekişiyor da, Trabzonspor hala dim dik ayaktaysa, bu Trabzon’un ne denli ayrıcalıklı ve özel bir yer olduğunun da kanıtıdır.
Tarihin bize verdiği bu avantajı iyi kullanmak mecburiyetindeyiz.
***
Bu şehri fethetmek için atlarla, develerle 40 günde Zigana’yı geçerken düşüp başını yaran Fatih Sultan Mehmet’e “ Bir Trabzon’u almak için bu kadar zahmete değer mi sultanım?” diyen “Anam” dediği Sara Hatuna, ‘Sen ne diyorsun be kadın!. Trabzon olmadan İstanbul’un fethi ne işe yarar ki ?” dedirten bu medeniyetlerin harman olduğu ayrıcalıklı şehrin futbol tohumlarını ekenlerin, köklerini sulayanların ruh gözleri de, hepimizin üstünde olacak.
***
Çünkü Trabzonspor sadece bir futbol takımı değildir..
Bu yüzden ister içinde ol ister dışında..
İster yönetimde, sahada, ister tribünde..
Trabzonsporluluk, aynı zamanda 4 bin yıllık şanlı bir tarihe karşı da sorumluluktur.
Haydi Rastgele..