Şakır Şeyhoğlu; Trabzon tarihi için şimdiye kadar detaylı olarak yapılamayan bir işi başardı.
Yetiştiği şehrin anlatılan ve yazılı tarihini bir de tablolarla hayata geçirip geleceğe önemli bir miras bıraktı.
Bir kentin hafızasında yer eden tarihi geçmişin izlerini yeni nesiller Şakir hocanın tablolarında görsel olarak izleyebilecekler.
Trabzon Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü Öğretim Üyesi olan Şakir hoca sadece tarih ressamı değil tabi ki çağdaş resmin de önemli isimlerinden.
Kültür kenti Trabzon’un şehrine değer katan sanatçılarından biri.
Kentin tarihi coğrafi özelliklerini tuvaline yansıtırken aynı zamanda modern resimde de önemli eserlere de imza atan Şeyhoğlu, Trabzon tarih ve kültür kentidir markasının temel taşlarından biri olarak anılacaktır.
Trabzon Tarihi Resimleniyor Projesi kapsamında ortaya koyduğu eserlerde, tarihi olayların detaylarına kadar işlenmesinin yanı sıra kentin coğrafi yapısı da bütün canlılığı ile tablolarda yerini alır.
Bir bakmışsınız Fatih Sultan Mehmet askerleri ile Trabzon Fethi için geçmek zorunda kaldığı Zigana Dağı’nda tabloda bütün ihtişamıyla yerini almışken, Zigana Dağı da bütün haşmetiyle Fatih’le birliktedir.
Kale surlarındaki çetin savaşlarda yer alan Türk ve Komnen askerlerinin vuruşma anını resmeden tabloda ise ayrıntılar o derece bellidir ki zamanın ruhunu hissetmeye başlarsınız.
Ya da denizden şehri kuşatan leventleri ve kadırgaları resmeden tabloda her gün önünden geçtiğiniz surların denize vuran kapısında siz de birazdan orada olacakmışsınız gibi tarihi bilgilerinizi yeniden yenilersiniz.
Çünkü siz oranın insanısınız.
Ressam Şakir hoca da bu toprağın çocuğu olduğundan denizinin, dağının, toprağının rengini olanca güzelliği ile tablolarına aktarmada hiç zorluk çekmiyor.
Sanat, sanatçının fırçası ile tarih doğa ve şehri ile birleşip, geleceğe güzel eserler bırakmış oluyor.
Bu eserlerin yer aldığı kitap sanat dünyasında ilgi görürken Trabzon’un bir nevi görsel tarihini de anlatması bakımından çok önemli.
Bundan sonraki satırlarda özgeçmişi ve sanat anlayışını okuyacağınız sanatçımıza başarılı sanat hayatı diliyorum.
***
Şakir Şeyihoğlu 1970 Trabzon doğumludur. İlk ve orta öğrenimini Trabzon’da tamamlamış, 1992 yılında Ondokuz Mayıs Üniversitesi Resim İş Eğitimi Bölümü’nden mezun olmuştur. Trabzon ve Gümüşhane illerinde beş yıl öğretmenlik yaptıktan sonra 1998 Yılında KTÜ Fatih Eğitim Fakültesi, Resim-iş Öğretmenliği Programı’nda öğretim görevlisi olarak göreve başlamıştır. On bir kişisel sergisinin yanı sıra çok sayıda karma resim sergisinde de yer aldı. Modern ve klasik üsluplarda yağlıboya, akrilik, pastel boya, suluboya ve rölyef gibi zengin tekniklerle sanatını icra ettiği çalışmaları bulunmaktadır. Ayrıca kendine ait zengin bir desen arşivi bulunmaktadır. Resmi kurumlarda, müze ve özel koleksiyonlarda çok sayıda eseri yer almaktadır. Ekim 2008 tarihinde başladığı, Trabzon Tarihi Resimleniyor Projesi’ni 2014’te 42 adet tablo ile tamamlayarak sergilemiştir. Halen, Trabzon Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi’nde görevine ve çalışmalarına devam etmektedir.
Plastik ve estetik değerleri gözeterek çalıştığı eserlerinde soyut-somut senteziyle oluşturulmuş kompozisyon kurgularını görmek mümkündür. Son zamanlarda ağırlıklı olarak klasik üslupta tarihi öneme sahip karakter ve olayları görselleştirmektedir. Bu noktada tarihe olan ilgisi dikkat çekmektedir. Kendisi bu tarzda çalışmaların oldukça zor olduğunu, sadece resim bilgisi ve tekniğe hâkimiyetinin yeterli olmayıp, beraberinde dikkatli ve titizlikle yürütülen bir araştırma sürecine de ihtiyaç duyduğunu belirtmiştir. Başarılı olmanın en önemli kriteri hedef belirlemek, daha sonra o hedefe konsantre olup araştırmak ve çalışmak olduğuna inanmaktadır. Bu da belli bir alanda yoğunlaşmayı gerektirmektedir. Klasik resim çalışmalarında Trabzon tarihi sınırları içinde kalmaya dikkat etmiş, konuyu dağıtmamaya özen göstermiştir. Bu çerçevede oldukça üretken bir süreç yürüttüğü söylenebilir. Trabzon tarihiyle ilgili toplamda elli civarında tablonun varlığı bunu göstermektedir. Görsel sanatlar kapsamında tarihi konuların ele alındığı resim çalışmaları çok yaygın değildir. Bu durumun getirdiği dezavantajların yanında avantajları da vardır. Ele aldığı birçok konu ilkleri oluşturmaktadır.
Şeyihoğlu bu projesini “Trabzon’un tarihi hafızasını hatırlatıyorum.” şeklinde tarif etmekte ve şunları söylemektedir. “Yaşadığımız kentin tarihini ne kadar biliyor, hayal edebiliyor veya gözümüzde canlandırabiliyoruz? Bizden sonraki nesillerin yaşadığı yeri anlayabilmesi için nasıl bir çaba harcıyoruz? Ancak tanınan sevilir ve korunur.” gerçeğinden hareket etmeliyiz. Bu sorulara bireysel ve kurumsal olarak verilecek cevaplar; hem vicdani sorumlulukların bir gereği hem de ödenmesi gereken bir vefa borcunun yansıması olacaktır. Maalesef gözlemlerimiz Trabzon’un Fatih Sultan Mehmet tarafından fethinin yeterli ve gerekli ilgiyi uyandırmadığı yönündedir. Her ne kadar; cumhuriyetten sonra Türkiye’de anıt yapımına, önemli şahsiyetlerin heykellerinin dikilmesine önem verilmiş, bu iş için Avrupa’dan sanatçılar getirtilmiş, Türk tarihinin önemli şahsiyet ve olayları resmedilmiş olsa da, bu eserlerin çoğunun ressamlarının yabancı olduğu görülmektedir. Örneğin;  Fatih Sultan Mehmet’in portresi İtalyan ressam Gentille Bellini, İstanbul’un Fethi İtalyan Ressam Zonaro, Anıtkabirdeki Çanakkale Savaşları Rus ressamlar tarafından resmedilmiştir. Söz konusu açıklamaların bir sonucu olarak bölge ve Türk tarihinde önemli bir mekân ve dönüm noktası olan Trabzon ve tarihinin, Trabzon Tarihi Tuvale Aktarılıyor Projesi ile yine bir Trabzonlu ressam tarafından ilk kez tuvale aktarılması hedeflenmiştir.
Aslında bu içerikle tarih bilinci oluşturmak, sahip olunan değerlerin nasıl elde edildiğini hatırlatmak amaçlanmıştır. Kentin coğrafya, kültür ve tarihi renklerle yorumlanmış ve tuvallerde canlandırılmaya çalışılmıştır. Arşiv niteliğinde ve tarihi belge olma özelliği gösteren bu tarz resimlerin, genelde yabancı ressamlar tarafından yapılması da, ülkemizdeki plastik sanatların önemli bir eksikliğidir. Bölge sakinleri, tarihi ve coğrafi bilince sahip duyarlı vatandaşlar ve esas hedef kitle olan gelecek nesiller adına gösterilen bu çaba özgün ve değerlidir ve aynı zamanda önemli bir boşluğu doldurmaktadır.

***

TURİZME YENİ BİR KAPI DAHA

Hatırlatmakta yarar varmış.
Önceki yıllarda Güneydoğuya Trabzon’dan direk uçak seferleri vardı.
Daha sonra her nedense bu hatta uçuşlar yapılmamaya başlandı.
Bu durum Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgemizdeki iş insanlarını, turizm faaliyetlerini ve karşılıklı gidiş gelişleri zora sokuyordu.
Diyarbakır, Urfa, Mardin, Gaziantep, Kahramanmaraş ve diğer Güneydoğu illerimiz ile bölgemiz arasında özellikle turizm anlamında çok yoğun ilişkiler gelişmiş olmasına rağmen uçak seferlerinin olmayışı olumsuzluk yaratıyordu.
Önceki günlerde aldığımız bir haber söz konusu seferlerin yeniden başlatılacağı yönünde idi. Kasım ayı itibariyle karşılıklı seferler başlayacak.
Ülkemizin her yöresi kültürel ve turistik zenginliklerin yanı sıra ticari ilişkilerin yoğunlaşabileceği zenginlik taşıyor.
Trabzon’dan Güneydoğu’ya direk uçak seferinin olması yönünde istekler vardı.
Özellikle yazın bu ihtiyaç daha fazla oluyor.
Daha önceki yazılarımda bu konuya değinmiş direk uçuşların başlatılması isteğini ilgililere iletilmesi hususunu dile getirmiştik.
Bu konuda gayret gösteren Ulaştırma Bakanı, Diyarbakır Valisi ve ilgili yetkili kim varsa tabi başta THY olmak üzere teşekkür ediyoruz.
Bu uçuşların sürekli olmasını, özellikle turizmin yoğunlaştığı dönemlerde arttırılmasını arzu ediyoruz.
Sorun varsa sorunu aktarıp ilgilisini harekete geçirmek te bir kamu hizmeti olduğuna inananlardanız.

***

MUMHANEÖNÜ’NDE KEDİLERLE DOLAŞAN FARELER

Yok, hemen irkilmeyin hemen öyle. Eskilerden söz ediyor başlık.
Ama itiraf edelim ki şimdi yenileme çalışmaları süren Kadınlar Pazarı da son zamanlarında nerdeyse bu hale gelmişti.
16 Temmuz 1934’te Yeniyol Gazetesi’nde küçük bir haber var.
Geçmiş yıllara ait Trabzon gazetelerini incelerken dikkatimi çekti.
Haberde insanlardan korkmayan kedilerle birlikte gezen farelerden bahsediliyor.
Belediye bu fareleri yok etmek için fare başına o zamanın parasıyla yüz para vermeyi vadetmiş ama yine de bu hayvanlarla baş edilememiş.
Gazete veba hastalığının baş bulaştırıcısı olduğunu belirttiği hayvanlardan şehrin kurtulması için başka çareler aramasını da tavsiye ediyor.
Fırınlarda, dükkânlarda, pazar yerleri cadde ve sokaklarda insanlardan ve en birinci rakibi kedilerden bile korkmadan dolaşan bir Mumhaneönü düşünün.
İşte o yüzden alt yapı ve temizlik çok önemli.
Tabi o zamanın yokluğunda, harap ve bitap düşmüş şehirler içinde sadece Trabzon değil, hemen her il aynı idi.