TRABZON

Sarayın cephesinde bulunan teraslardan ova ile dağların, şehir ile denizin muhteşem manzaralarını sergiliyordu. İnsan bu yükseklikten bakınca (Boztepe) güzel vadilerle dolu olan o bölgenin tamamını görebilirdi; her yerde hoş korular, otlaklar, bahçeler, üzüm bağları ve bunların yanı sıra, dere ve pınarlarla dolu olan, içinde patikalar geçen, sık ormanlar bulunuyordu. Surların içinde dar parke sokaklar ve çok katlı evler uzanırdı; bu evlerin düz çatılarında, meyve ve çiçek bahçelerinin yanı sıra asmalı çardaklar bulunurdu. Bu müstahkem kesimin dışında, kıyı şeridinde, uzun ve geniş caddeli varoşlar vardı. Bu kesimde özellikle de kalenin doğusunda, tacirlerle zanaatkârların evleri ile pazarlar uzanırdı. Burası gerçekten görülmeye değer bir yerdir. Çünkü şehre gelen bütün mallar burada satılıyor.” Kastilya Sefiri Don Ruy Gonzales de Clavijo ve Trabzonlu Kardinal Basil Bessarion tarih başkentlerinden biri olan Trabzon hakkında bu şekilde bahseder. Kentimizin güzelliği ve ticarette olan önemi uzak ve yakın tarihte açıkça görünmektedir.

20. yüzyıl ile başlayan kapitalizmin sadece bir ekonomi modeli olduğunu düşünmek en küçük tabirle saf bir düşünce olsa gerek. Modern şehirler adı altında başlayan doğa kıyımı kentimizde sahil yolu ile başlamış ve ormanlara doğru süratle yol almıştır. Hala yetinemiyoruz, ağaçları yok edip denizleri toprakla dolduruyoruz. Geleceğimize benzin döküp yakmaya devam ediyoruz. Uzun ve dar sokakları köstebek tarlası olan kentimizde; Boztepe’ye doğru giren hançeri, bu güzel kenti fetih eden büyük Türk Fatih Sultan Mehmet görseydi, İstanbul fethinde izin verdiği yağmayı kentin güzelliğini gördükten sonra durdurduğu gibi bize de “DUR!” derdi eminim. Evet, durmalı ve kentin yeşil alanlarını genişletip kent sakinlerine nefes aldırmalıyız. Bakınız Değirmendere havzasında bulunan mevcut otogar binası, karşısında bulunan ve yıkılmış olan çimento fabrikasının yeri özel sektör eline verilmeyip, Trabzon halkının kullanımına açılmalıdır. Bu güzelleşmenin örneğini Büyükşehir Belediye Başkanımız Murat Zoroğlu Avni Aker stadyumunun eski yerinde yaptı ve çok güzel oldu. Devam etmeliyiz!

Devam etmeliyiz çünkü ticaret ve ekonomi kentiyiz. Son yıllarda turizmimizin geldiği noktaya Trabzonspor’umuzun muhteşem desteğini görmezden gelmeyerek üzerine yürümeliyiz. Kolay değil, dünyanın en önemli yayın organları Trabzon’u seyrettirdi. Günlerce devam etti bu seyir. İstanbul’ da toplanan 400 bine yakın insanı Trabzon’da neden toplayamayalım. Bizde Yeni Kapı yok mu diyorsunuz? Yanılıyorsunuz! Buyurun size Gülcemal dolgu alanı. Beton dökeceğimize yeşillik dökelim, festivaller düzenleyelim, plaj yapalım, kentin tarihini yansıtalım. Turizm yapalım. Yerli yabancı turistlerimize unutamayacakları anları hediye edelim. Para kazanalım, milli ekonomiye destek olalım.

*

Ali’cik!

Trabzon ve Trabzonspor’umuzdan söz açılmışken, Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’a değinmeden geçemeyeceğim bu yazımda. Nerede ne konuşacağını şaşırmış, dinime küfreden Müslüman olsa misali ağlak bir hal almış. Trabzonspor’un oynadığı futbolu ve alın terini kendi ağzından açıklamasına rağmen, kuyruğu sıkıştıkça soluğu bir televizyon ekranında alıyor. 2 hafta boyunca milyonlarca insanı sokaklara döken; 24 saat içinde Trabzon’da 100 bine yakın, İstanbul’da 400 bine yakın insan toplayan, tek kişinin burnu kanamadan kardeşçe şampiyonluk kutlayan, dünyanın her yerinden ağzı açık izlenilen bir takımı olmayan zavallı Ali!