Toplumda yobazlık, gericilik git gide son kerteye vardı. Kantarın topuzu kaçırıldı.
Geçmiş Arap dönemi gelenek-göreneklerine takılıp kalanlar, çağın değişim- gelişimine ayak uydurmakta güçlük çekiyor. Bu yüzden olsa gerek, her yeniliğe karşı çıkılıyor. Geçmiş aşırı biçimde savunuluyor. Eleştiri süzgecinden geçirilmeden tozpembe gösteriliyor. Yanlış da olsa sahip çıkılıyor.
Yobazların karanlık düşünceleri dolayısıyla gözleri görmüyor. Kulakları duymuyor. Beyinleri işlemiyor.
Böylece toplumu çağın dışına kaydırmak istiyorlar. Bunun geriye dönüşü de yok.
Toplumla çatışmaya giren kişilerin yanından demokrasi, laiklik, özgürlük, hoşgörü kavramları geçmemiştir. Bu kavramlar onlar açısından yabancı olduğundan yadırganıyor. Dolayısıyla bunlara her zaman karşı çıkılıyor.
 
Din örtüsü altında dün olduğu gibi bugün de yapılmadık kötülük kalmıyor. Çokları başkalarının yaşamını beğenmiyor. Şöyle ya da böyle telkinle düzeltme yoluna gidiliyor. Herkesin kendilerine benzemesi isteniyor. Bu ise, toplumda kırgınlığa, tepkiye yol açıyor.
Adam günlük tıraş oluyor. Zorunluymuş gibi sakal bırakması için toplumsal baskı uygulanıyor. Sanki sakalda keramet var.
Örneğin, kırsal kesimden Adapazarı’na göç edenleri yobaz takımı rahat bırakmıyor. Erkekler istem dışı sakal bırakırken kız-kadınlar da kara çarşafa sokuluyor. Tek tip birey yetiştirme yoluna gidiliyor.
Eskiden gebe kadınlar toplumda rahat dolaşırdı. Bu durum olağan karşılanırdı. Kimi kadınlar ne zaman hasta olacağını da bilmezdi.  Bağda-bahçede çocuğunu doğururdu.
Ya şimdi öyle mi? Gebe kadınların sokağa çıkması yadırganıyor. ‘Ayıp, terbiyesizlik’ olarak niteleniyor.
Adamın biri TV ekranlarından gebe kadınların toplumda gezmesini terbiyesizlik olarak varsayıyor?!  Kadının çalışmayıp evde oturması gerektiği savını ileri sürüyor. Kendi kızını ise yüksek ücretle şirket yönetiminin üst düzeyine getirtiyor.
Cumhuriyetin son yıllarında aydınlanmaya doğru gidecek yerde Ortaçağ karanlığına dönüyoruz.
Toplumun bağnaz bir kesiminin gözü yarasa gibi aydınlıktan kamaşıyor. Avını yakalayabilmek için karanlığı seviyor.
 Serbest bırakılmasına karşın, başörtüsü sömürüsünün ardı arkası gelmiyor. Siyasetçiler bunu her gün kaşıyıp duruyor.
TV kanallarına sunucular, istedikleri giyimde çıkamıyor. Çıkan ise hemen işten atılıyor.
Açık saçık giyimli kadınların fotoğrafı ‘Ahlaka aykırı’ diye indirilip yasaklanıyor. Heykeller örtüyle sarılıyor ya da bir kenara kaldırılıyor.
 Kız-erkek öğrencilerin aynı sınıfta eğitim görmesine tepki gösteriliyor. Karma eğitimin kaldırılması isteniyor.
 Pansiyonda kalan kız-erkeklerin aynı basamaktan çıkmasına okul yönetimi ‘Kızların etek altları gözüküyor. Geceleri rüyama giriyor. Uyuyamıyorum’ diyor.
 Dolmuşlarda erkek-kadın yan yana oturtulmuyor. Dolayısıyla sürücüler de ahlak bekçiliği yapıyor.
 Çağdaş giyimli kadınlara, genç kızlara sokakta yürürken sözle sarkıntılık ediliyor.
 Geçenlerde Fatih Eğitim Fakültesi’nde okuyan öğrencilere sarkıntılık edildiğini basından öğrendik. Sonra sapığın yakalandığı bilgisini edindik.
 Yobazlar, dün Mustafa Kubilay’ın kör bağ bıçağıyla kafasını kestiler. Mızrağa geçirerek dolaştırdılar.
 Bugün de IŞİD militanlarınca kendilerinden olmayanların başları kesiliyor. Günümüzde yobazlık, gericilik hortladı. Ne var ki toplumu çağın dışına çıkaramazlar. Güçleri buna yetmez.