Toplumsal hafıza, yani kolektif bellek, bir toplumun geçmişini ve kimliğini anlamada en güçlü dayanaklardan biridir. İnsanlık olarak yüzyıllardır süregelen bilgi ve tecrübeyi gelecek nesillere aktarmış olsak da, son dönemlerde art arda yaşadığımız ekolojik krizler, kutuplaşmalar, savaşlar, ekonomik sorunlar ve salgın hastalıklar nedeniyle bu bağların zayıfladığını görüyoruz. Birlik duygusundan uzaklaşarak, ortak hafızamızı yıkıcı olayların depolandığı bir alana dönüştürüyoruz. Peki, bu süreci tersine çevirebilir miyiz? Kötü anıları iyilikle dönüştürüp, umut dolu bir topluma doğru adım atabilir miyiz?
İnsan zihni, öğrenme kadar unutmaya da ihtiyaç duyar. Ancak burada kritik olan, kötü deneyimlerden ders alarak hafızamızı daha insancıl bir geleceği yapılandırmak için kullanmaktır. Kolektif belleğimizi sevgi, hoşgörü, çevre bilinci ve kültürel zenginliklerle temellendirebilirsek, geçmişin kötü anılarını iyileştirerek daha yaşanabilir bir dünya inşa edebiliriz. Bunu başarmak, kültürden sanata, geleneklerden doğaya kadar tüm değerleri koruyup yeni nesillere aktarmaktan geçiyor.
Bu bağlamda, Trabzon gibi kadim bir şehrin, toplumsal hafızayı güçlendirecek somut adımlar atması büyük bir önem taşıyor. Önerim; unutulmaya yüz tutmuş meslekler, el sanatları, tarıma dair, sanata dair ve geçmişte yaşam için gerekli donanın, araç gereçler yeniden canlandırılması için bir “Geleneksel Meslekler Eğitim Merkezi” kurulmasıdır. Bakırcılık, ahşap oyma, yorgancılık gibi yöresel zanaatları gençlere hem teorik hem de pratik olarak öğreten bir merkez, hem toplumsal hafızanın korunmasına katkı sağlayacak hem de ekonomik bir hareketlilik yaratacaktır. Ayrıca, burada üretilen ürünlerin sergilendiği ve satışa sunulduğu bir alan oluşturulması, geleneksel değerlerin sürdürülebilir bir ekonomik modele dönüştürülmesine imkan tanıyabilir.
Bu merkez, yalnızca el sanatlarını değil, gastronomi, tarım, hayvancılık ve geleneksel giyim-kuşam gibi alanları da kapsayabilir. Trabzon’un tarih ve kültür mirasını yeni nesillerle buluşturarak hem yerel kalkınmayı destekleyebilir hem de ulusal ve uluslararası bir cazibe merkezi haline gelebilir. Bir de yaşayan gazilerimiz, yaşı sekseni aşmış tarihe şahitlik etmiş büyüklerimizin ‘yaşadıklarım ve hatıralarım’ başlığıyla seferberlikleri, savaşlar ve tashihe not düşülmüş önemli olayların muhafaza edilmesi gerekir. Bu tür projeler, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerin iş birliğiyle kolaylıkla hayata geçirilebilir. Böylece, geçmişin değerlerini geleceğin vizyonuyla harmanlayarak Trabzon’u bir kültür ve sanat merkezi haline getirebiliriz.
Sonuç olarak, kültür ve medeniyetin kök saldığı Anadolu topraklarında, Trabzon gibi bir şehir, geçmişle geleceği bağlayan köprülerden biri olabilir. Toplumsal hafızasına sahip çıkan bir Trabzon, hem kendi zenginliklerini koruyacak hem de bu değerleri dünya ile paylaşarak daha umut dolu bir gelecek inşa edecektir. Trabzon’un bu doğrultuda daha fazla çalışarak örnek bir şehir haline gelmesi dileğiyle.