Trabzonspor son haftalarda komada. Sevenlerine ıstırap veriyor. En son galibiyeti hükmen Gaziantep maçı hariç kendi sahasında Adana Demirspor’u yenerek aldı. Bu maçtan sonra ligde dikiş tutturamayan Bordo-Mavililer hem deplasmanda hem de iç sahada oynadığı maçlarda hayal kırıklığına neden oldu. Kupada MKE Ankaragücü’ne elenerek hedefsiz kaldı. Kısaca bu sezonun bitimine 7 hafta kala adeta ‘Acıların Takımı’ oldu.
Fırtına öne geçse de geçmese de maçları koparmak ve de teslim olmamak gibi bir inancı sanki kalmamış. Her şeyden önemlisi mağlubiyetlere bir başkaldırı yok. "donuk adamlar" tarafında oynanan bu ayak oyunu ne yazık ki Trabzonspor’a hiç de yakışmıyor. Takımdaşlık, birlik, beraberlik, yürekten ve inançlı oyun gitmiş yerine bir an önce bu lig bitse de bizde işimize baksak diyen ayakları çalışmayan ve de teslim olmayı kabullenen bir futbolcu topluluğu.
Herkes aynı şeyi soruyor, Trabzonspor böyle bir anlayışla nereye kadar gider? Diyorum ki; "nereye kadarsa oraya kadar!" Önemli olan zora düştüğün maçlardan kayıpsız çıkmaksa hayat ikmal yapmanın en önemli unsuru sahada hep beraber topyekûn mücadele etmek. Rakiplere karşı duruş projesi üretemeyen bir Trabzonspor varsa, inanç eksikliği ve oksijen sermayesi yeterli değilse yenilgiler kaçınılmaz olmaya devam eder. Bunun için de kazanmaya inananlarla ve de mücadeleyi bırakmayanlarla yola devam edilmeli.
Futbol sahalarında en temiz yüzlerinden biri olan Gaziantep’ten ara transferde bordo-mavili takıma kazandırılan Sırp futbolcu Markovic’in yanısıra Yunan Siopis. Yürekleriyle oynuyorlar. Gözleriyle "önce insan sonra futbolcuyum" diyorlar. Fırtına gelecek sezonda böyle futbolculara yönelmeli. Dürüst, ahlaklı, işini seven ve Trabzonspor’un geçmişini bilmese de hemen öğrenmek isteyen oyuncular bulunmalı kadroda. Kimleri kastettiğimi merak eden varsa maçları dikkatli izlesinler