Aslen Trabzonlu olan yirmili yaşlarında iki kızımız, “damarlarındaki asil kandan” aldıkları güçle, Tokyo Olimpiyatları’nda ringe çıkıp Türk’ün gücünü bir kez daha dünyaya gösterdiler.
Milletimizin gözü aydın, yüreği merhametli, bileği güçlü olsun.
Cesur kızlarımız; bu büyük başarıları ile teknoloji ve sokak kültürünün esir aldığı günümüz toplumunun içinden çıkarak gençliğimizin yarınları için artık sembol haline geldiler.
Bundan sonra, kız-erkek bütün Türk gençliği bilmelidirler ki, kerameti, batının köhnemiş zihniyeti ve metotlarında değil, “damarlarımızdaki asıl kanda” aramalıyız!
Olimpiyat tarihinde bir ilki gerçekleştiren bu iki yiğit kızımızdan; Busenaz Çakıroğlu Olimpiyat ikincisi olarak gümüş madalya, Busenaz Sürmeneli ise Olimpiyat birincisi olarak altın madalya alıp, Olimpiyat tarihine ve Türk spor tarihine altın harflerle geçtiler.
Tokyo’da alınan sadece altın ve gümüş madalyalar değildi elbet. Tokyo’da alınan Türk töresinin değişmeyen altın kurallarının tekrar geri getirilmesiydi. Busenaz Sürmeneli, galibiyet sonrası ringden inerken, gayet saygılı bir şekilde kendisini bu günlere hazırlayan hocası Cahit Süme’nin elini öperek, Türk gençliğine tarihi mesaj veriyordu.
Televizyonlarda ünlü olabilmek için bütün değerlerini elinin tersi ile terk etmeye hazır hale getirilmiş onlarca genç kızımıza, ünlü nasıl olunur, yüreği ve yumruklarıyla gösteriyordu!
Ve yine; gençlik yıllarımızın sihirli sloganı olan “Bir ölür, bin diriliriz.” gerçeğini olimpiyat salonunda bütün dünyanın yüzüne haykırarak, milli değerlerimizi ve Türk milleti olma şuurumuzu düşmanlarının yüzüne bu söylemi ile tokat gibi çarpıyordu.
Türk vatanında; Türk’ün ekmeğini yiyip, asırlarca onun merhametine sığınarak bu günlere gelen ve Türküm diyebilmeye tenezzül bile etmeyen milliyetsiz soysuzlara tarihi bir ders veriyordu.
Bana göre bu haykırış; alınan altın ve gümüş madalyalardan daha da önemliydi. Çünkü içine kapanmış, sokak ve teknoloji kültürünün esir aldığı milyonlarca gencimizi “titretip kendine getirecek” böyle bir haykırışa ve nihayetinde bunu yapacak cesur yüreklere ihtiyacımız vardı.
Bundan sonra hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Türk gençleri artık; Yüzüklerin Efendisi, Ninja Kamlumbağalar, Hayalet Avcıları ve Pepe’nin” yerine; yumrukları ile dünyayı sallayan Busenaz’ları örnek alacaklardır!
Boks milli takımının, yıllarca başarılı bir şekilde antrenörlüğünü yapıp, dünya şampiyonları yetiştiren değerli insan Yusuf Teke gibi, Olimpiyat tarihinde boksta ilk kez altın ve gümüş madalya alan sporcularımızı, bıkmadan, usanmadan yıllarca çalıştırıp, bugünler için yetiştiren Cahit Süme hocamıza da, eski bir boksör olarak şükranlarımızı sunuyorum.
Bu muhteşem sonuçlar; tarih boyunca, kıvılcımlarından büyük başarılar çıkaran bu millete hainlik yapan, el’an bunu devam ettiren, bin-bir surat çakallara da ders olsun!
Ne diyordu Busenaz kızımız…
Ormanlarımızı yakanlar özür dileyecek. O madalya Türkiye’ye gelecek! Bir ölür, bin diriliriz.
Tarih yazdınız Türk’ün yiğit kızları.
Tarih böyle yazılır işte.