Sonbahar geldi hem ellerime hem yüreğime. Bir ağaç misali yapraklarımı dökerken içimdeki boşluğu sensizlik ile besliyorum. Havalardan mıdır bilmem içimde hep var olan hüzün son günlerde daha fazla görünür oldu. Kendimi hiç yoktan düşünürken buluyorum. Kaybettiklerim ve benden alınanların yasını tutuyorum. Benliğime gelen güz ve beynimi sinsice ele geçirilen duygular ile savaşmayı bıraktım artık kabulleniyorum. Arından bıraktıklarında yine sana yazıyorum. Acımı tazeliyorum bir bardak çay eşliğinde. Gözlerimin önüne getirmeye çalıştığım yüzünü unutmaya başlamışım. Kokunda zamanla terk edecektir burnumun ucunu. Unutmak kolay değil elbette. Yaşadıklarımızıdeğil ama yaşattıkların hala duruyor önümde. Yaşattıklarını yaşa diye bir tabir vardır çok kez söyledim peki yaşadın mı yaşattıklarını? Eğer öyleyse hak vermeye başlamışızdır birbirimize. Acı çektirmek için değil bu sözlerim sadece anlaman için. Son kalanvicdan kırıntılarını da bana harcamanı diliyorum. Paramparça bırakıp gittiğin hayatımı bir puzzle misali toparlamayı başardım ben. Aynısını senin için umuyorum. İyi oldu diyorum yine de insanız nihayetinde yaşamımız boyunca birçok savaş ile karşı karşıya kalmalıyız belki de. Girdiğimiz ya da içine çekildiğimiz savaşlarımızdan her seferinde güçlü çıkmayı öğreniyoruz öle öle. İçimizdeki mezarlığa arada uğrayıp yeni çiçekler ekiyor bazılarını tamamı ile unutuyoruz öylece. En kötü kabuslarımız gerçekleşirken rüyanın kıymetini anlıyoruz. Hayatın içinde savrulurken kimimiz kayboluyor kimimiz inatla tutunuyor birilerinin yüreğine. Sonbahar rüzgarları esiyor yine tutunmak lazım bir şekilde. Ellerimizin kanayacağını bile bile dikenlerden medet umuyoruz yine.Yüreğimize batan dikenleri kanatakanata çıkarıp yeniden darbelere göğüs germeye gidiyoruz aceleyle.